Yaratıcılık Açısından Yapay Zeka, Makine Ögrenmesi ve Tekillik – Ali Aksoy

Yapay zeka veya süper robotlar denildiğinde “gıcık” olan tipleri biliyorum. İnsanlık için fena bir akıbet veya distopik bir dünya olasılığı hakkında duyulan korkudan çok başka bir şey bu “gıcık” olma durumu. Hatta bana göre, doğa için neredeyse bir patolojik meseledir.

Çünkü yapay zeka veya süper robotların insanın yerini alamayacağı ana fikrinin temelinde, bin yıllardır dinler tarafından uydurulup yer edinmiş bir düşünce vardır. Buna göre; evrendeki her şey ve hatta evrenin kendisi “insan” için yaratılmıştır. Evrenin büyüklüğü hakkında fikir sahibi olanlara insanlık tarihinin en komik iddiası olarak görünse de, evren denen şeyin üç aşağı beş yukarı ufukta gördüğü dağlarla çevrili, doğup büyüdüğü yerlerden ibaret olduğunu zanneden atalarından devraldığı “önyargılar” bakımından, bu zaten üzerinde düşünülmeye dahi değer olmayan, tabii bir durumdur.

Dünyayı neredeyse yaşanılamaz hale getirmemizin, kendimiz dışındaki canlılara, kendimize yapılmasını asla istemeyeceğimiz şeyleri yapıyor olmamızın altında yatan temel düşünsel bilinçaltı argümanı budur. Görünen o ki, eğer yapay zeka ve süper robotların elinden başımıza bir iş gelirse, yine aynı mantıktan gelecek. İnsanın küçümsediği şey, belki de onun başını yiyecek…

Amacım bir korku senaryosu sunmak değil. Ama yapay zekanın, asla “yaratıcı” bir yetiye sahip olamayacağını, hiç bir kanıta dayanmadan bülbül gibi şakıyanların, hipotalamus civarından yükselen derin sesleri susturmasını ve bu meseleye kulak kesilmesini istiyorum.

Yapay zekanın, yaratıcı bir meziyete sahip olup olamayacağını tartışmak için, öncelikle yaratıcılık, inovasyon, yenilik dediğimizde kastettiğimiz hususları hızlıca bir gözden geçirmemiz lazım.

Yazı devam ediyor…