Çocuğun basit cinsel istismarı – Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma – Ceza Genel Kurulu – 2020/431 E. , 2021/63 K.

Ceza Genel Kurulu 2020/431 E. , 2021/63 K.

“İçtihat Metni”

Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 14. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza
Sayısı : 362-388

Sanık …’in çocuğun basit cinsel istismarı suçundan TCK’nın 7/2. maddesi uyarınca lehe hükümde gözetilerek TCK’nın 103/1, 103/2-c, 43, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 9 yıl hapis; kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan TCK’nın 109/2, 109/3-e, 109/5, 43, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 13 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 13.01.2015 tarihli ve 282-13 sayılı hükümlerin sanık müdafisi ve Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 14. Ceza Dairesince 17.09.2015 tarih ve 3922-8469 sayı ile;
“Mağdure …’in beyanlarında, dedesi olan sanığın 2012 yılı içerisinde değişik tarihlerde kendisini iki kez İstanbul/Kasımpaşa’da faaliyet gösteren… Otel’e götürüp odada basit cinsel istismar eyleminde bulunduğunu iddia etmesi karşısında, adı geçen otele ait 2012 yılı müşteri kayıtları temin edilip sanık ile mağdurenin bildirilen dönemde oda tutup tutmadıkları hususunun araştırılması, mağdure …, müşteki Yasemin ve tanıkların davet edilerek, hükümden sonra verdikleri 16.01.2015 havale tarihli dilekçeleri ile ilgili olarak yeniden beyanlarının alınması, müşteki Yasemin ile sanık arasında geçtiği iddia edilen olayların soruşturulduğu İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığına ait 2014/66430 numaralı soruşturma dosyanın aslı ve onaylı suretinin celp edilmesinden sonra toplanacak deliller değerlendirilerek, sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken, eksik araştırma ile yazılı şekilde mahkûmiyet hükmü kurulması,” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise 01.12.2015 tarih ve 362-388 sayı ile bozmaya direnerek önceki hükümler gibi sanığın mahkûmiyetine karar vermiştir.
Bu hükümlerin de sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 19.02.2016 tarihli ve 44287 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya, Ceza Genel Kurulunca 14.12.2016 tarih ve 250-1692 sayı ile; 6763 sayılı Kanun’un 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanun’a eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 14. Ceza Dairesince 16.03.2017 tarih ve 387-1381 sayı ile, direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca 12.03.2019 tarih ve 558-185 sayı ile; gerekçeli kararların Türk Medeni Kanunu’nun 426. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca mağdureye atanacak kayyıma ve Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına tebliğinin sağlanması için Yerel Mahkemeye gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdi edilmiş ve yapılan tebligat sonrası kararın temyiz edilmemesi üzerine dosya, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 26.11.2020 tarih ve 105037 sayı ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmiştir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında eksik araştırmayla mahkûmiyet hükümleri kurulup kurulmadığının belirlenmesine ilişkin ise de Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 27. maddesi uyarınca öncelikle Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) Sisteminden alınan güncel nüfus kaydında, sanığın direnme kararından sonra temyiz aşamasında öldüğü bilgisine yer verilmesi karşısında, bu hususun mahallinde araştırılmasının gerekli olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) bilişim sistemi kullanılarak çıkartılan güncel nüfus kayıt örneğinde, sanık …’in direnme kararından sonra 25.03.2020 tarihinde öldüğü bilgisinin yer aldığı anlaşılmaktadır.
5237 sayılı TCK’nın 64. maddesinde; sanığın ölümü durumunda kamu davasının düşürüleceği, sadece niteliği itibarıyla müsadereye tabi olan eşya ve maddi menfaatler hakkında yargılamaya devam olunacağı, hükümlünün ölümü hâlinde ise cezanın ortadan kaldırılmasına karar verilmekle birlikte müsadere ve yargılama giderine ilişkin hükmün infaz edileceği belirtilmek suretiyle hükümlü ile sanığın ölümüne farklı sonuçlar yüklenmiştir.
Buna göre; kamu davası açılmadan önce şüphelinin ölmesi durumunda kovuşturma imkânının bulunmaması nedeniyle “kovuşturmaya yer olmadığına”, kamu davası açıldıktan sonra sanığın ölmesi hâlinde ise yerel mahkemece “davanın düşmesine” karar verilecektir. Ölümün ceza ilişkisini sadece ölen kişi bakımından sona erdirmesi nedeniyle iştirak hâlinde işlenen suçlarda diğer sanıklar hakkında davaya devam edilecek, sanığın ölümü, niteliği itibarıyla müsadereye tabi olan eşya ve maddi menfaatler hakkında davaya devam olunarak müsadere kararı verilmesine engel olmayacaktır. Sanığın ölümü ceza ve infaz ilişkisini düşürürken, hakkındaki mahkûmiyet hükmü kesinleşmiş olan hükümlünün ölümü sadece hapis ve henüz infaz edilmemiş adli para cezalarının infaz ilişkisini ortadan kaldıracaktır. Buna bağlı olarak, ölümden önce tahsil edilmiş olan para cezaları mirasçılara iade edilmeyecek, buna karşın tahsil edilmemiş bulunan para cezaları mirasçılardan istenmeyecek, bunun yanında müsadereye ve yargılama giderine ilişkin hükümler ölümden önce kesinleşmiş olmak kaydıyla infaz olunacaktır.
Görüldüğü gibi, suç teşkil eden bir fiilin işlenmesiyle fail ile devlet arasında doğan ceza ilişkisi, bu fiili işleyen sanığın ya da hükümlünün ölümüyle cezaların şahsiliği ilkesi nedeniyle başkası sorumlu tutulamayacağından düşmektedir. Ölüm, bir vakıa olan suçu ortadan kaldırmayacak, suçtan sorumlu tutulacak kişi olmadığından, devletin suçla birlikte ortaya çıkan cezalandırma sorumluluk ve yetkisini sona erdirecektir.
Temyiz aşamasında sanığın öldüğüne ilişkin bir iddianın ortaya çıkması ya da UYAP (Ulusal Yargı Ağı Projesi) bilişim sistemi vasıtasıyla alınan güncel nüfus kaydında öldüğü bilgisinin yer alması gibi hâllerde, ölümün kamu davasının düşmesini gerektiren bir neden olduğu göz önüne alınarak, ölüm nedeniyle düşme kararının temyiz mercisince dosya üzerinde yapılan inceleme sırasında verilmesi yerine, ölüm bilgisi nedeniyle diğer yönleri incelenmeyen hükmün bozulması ve Yerel Mahkemece mahallinde yapılan araştırma sonucunda sanığın öldüğünün kesin olarak saptanmasından sonra düşme kararı verilmesi daha isabetli olacaktır.
Bu açıklamalar ışığında ön soruna ilişkin olarak yapılan değerlendirmede;
Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) bilişim sistemi kullanılarak alınan güncel nüfus kayıt örneğinde, sanık …’in direnme kararından sonra 25.03.2020 tarihinde öldüğü bilgisi yer aldığından, ölümle ilgili mahallinde araştırma yapılarak karar verilmesinde zorunluluk bulunmaktadır.
Bu itibarla, sanık hakkındaki direnme kararına konu hükümlerinin, gerekli araştırmanın mahallinde yapılıp ölümün Yerel Mahkemece tespiti ile sonucuna göre 5237 sayılı TCK’nın 64 ve 5271 sayılı CMK’nın 223. maddeleri uyarınca gereken hükmün verilmesinin temini için diğer yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesinin 01.12.2015 tarihli ve 362-388 sayılı direnme kararına konu hükümlerinin, güncel nüfus kayıt örneğinde sanığın, direnme kararından sonra 25.03.2020 tarihinde öldüğü bilgisinin yer alması karşısında, bu konuda gerekli araştırmanın mahallinde yapılarak sonucuna göre 5237 sayılı TCK’nın 64 ve 5271 sayılı CMK’nın 223. maddeleri uyarınca gereken hükmün verilmesinin temini için diğer yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 02.03.2021 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.