Hayat Dersleri 1: “Neyi bildiğin değil, kimi tanıdığın önemlidir”

Eğer iletişim biliminin tek maddelik bir anayasası olsaydı, bu madde kesinlikle ve kesinlikle başlıkta okuduğunuz cümle olurdu…

Neyi bildiğin değil, kimi tanıdığın önemlidir !

Gerçekten de öyledir. Öyle olduğu için, iki cümleyi bir araya getiremeyecek kadar bilgisiz, sosyallik dışında neredeyse hiç bir erdeme sahip olmayan tipolojiler bile, “Yahu şu adamı ya klonlamak ya da yüzyıllarca saklayıp fikirlerinden, eserlerinden istifade etmek gerekir” diyeceğiniz bir çok kişiden daha iyi konumlara gelir ve çok daha rahat bir yaşam sürerler.

Hayır, bunu onları aşagılamak için söylemiyorum, asıl değer görmesi gerekenlerin görmedikleri, göremedikleri değere ah etmek için söylüyorum…

Yoksa siz de olanca saflığıyla; “Nasıl yani, bu adam şimdi açıkça bilgiyi ve bilmeyi küçümsedi mi ?” diyenlerdensiniz ?

Evet… Net olarak evet… Çünkü insan sürüsünün anladığı, öncelik vererek önemsediği şey erdem, bilgi, yetenek gibi şeyler değildir. Konusu belki başka bir yazı ile anlatılması gereken bir çok sebeplerle insanlar, tanışıklık, aşinalık, bilinirlik, popülerlik, benzerlik gibi kavramlar ve bu kavramlar çercevesinde belirlenen güvenlikle daha çok ilgili ve yakındırlar. Yeni şeyler bilinmezdir. Korkutur. Risk barındırır.

Tanışıklık, ise temelinde bilinirlik ve güven barındırır. Eğer yaşadığınız toplumda işbölümü gelişmiş ve bazı kişiler bazı konularda karar vermeye yetkilendirilmiş ise, o karar vericiler, karar verirken de biraz önce saydığım yaşamsal evrimsel itkilerin baskısı altında davranırlar. Bunun ne kadar ayırdında olduklarının yaşanan hayat içerisinde hiç bir önemi yoktur. Önemli olan şey, güvenli olanı tercih etmeleridir.

Böyle olduğu için bir iş ilanı bir milyon farklı sitede yayınlanmış olsa bile istatistiksel olarak işe girenlerin hatırı sayılır bir çoğunluğunu, kendi cv meziyetleri ile değil, şirketteki bir tanıdıkları veya referans olan şirket dışı bir tanıdık vesilesiyle işe başlarlar.

Bakın tüm alakasız gibi görünen örneklerde mesele temel olarak güvenlik parametresine dayanır. Kendinizi bir iş veren olarak düşünün. Bir tarafta ne derece doğru olduğunu bilmediğiniz, muhtelif yeteneklerle dolu cv yığını, diğer tarafta tanıyıp aşina olduğunuz ve güven duyduğunuz bir kişinin “.. ben tanıyorum, bu işi güzel yapar, sorun olmaz, koç gibi çocuk, bizim adamımız” dediği bir aday. Hele ki siz de işe alma görevinde bir patron değil de hesap vermekle yükümlü başka bir çalışan iseniz elbette şirketinizin olmasa bile kendi gelirinizin güvende olması için olası en risksiz (yani güvenli) tercihi yapmak istersiniz.

Çok tanıdığı olanlardan değil de çok bilenlerden olduğunuzu farzedelim. Bildiğini kime satacaksın ? Müşteriyi nereden bulacaksın ? (İnternet ve teknolojinin bu soruna getirdiği çözümler ve bu yazıda ele alınan önemli bileşenleri nasıl kökten değiştirdiği konusu hakkında ayrı bir yazı yazacağım)

İnsan güvenlik ihtiyacı hissettiği müddetçe, tanışıklık iş görecektir. Neyi bildiğin değil, kimi tanıdığın önemli olacaktır.

Sen kendin nasıl ki, bir ürün almadan önce, satıcının anlattıklarından ziyade, o ürünü kullanan başkalarının yorumlarına önem veriyorsan, insanlar da kendini cv ile ortaya koyan insanların cv lerinden önce, tanışıklık ilişkisi ağı ile referans getiren kişilere öncelik veriyorlar.

İnsan, bilmediği şeyden korkar. Bir şey hakkında ne kadar çok bilgin varsa o şey hakkında o kadar az korku ve endişen olur.

Peki bilginin hiç mi önemi yok. Az da olsa var. Bir konu hakkında pek bir şey bilmeyen ama o konuyu pazarlayabilecek, satabilecek tanışıklık ilişkisine sahip olanlar, aynı yeteneklerini bilgi edinme konusunda da gösterebilir ve bilen kimselerle tanış olabilirler. Aldıkları işi, bilenlere yaptırarak bilenlerden daha fazla gelir ve güç elde edebilirler. Bakın bu son örnekte, çok tanıdığı olan kişinin işini gördürmek için kullanacağı bilenler dahi, aslında bu kişi ile tanışık olmalarından istifade edeceklerdir.

İşte.tüm bu ve benzeri nedenlerle bilmeye önem ve öncelik veren kardeşim… Derhal titre ve kendine gel. Bilmeyi boşver. Tanımayı ve tanışmayı önemse. Yeterince tanıdığın olduğunda, bilenlerin kat be kat üzerinde bir konuma geldiğini göreceksin. Tanıma sayesinde aldığın işleri yaptıracağın “bilenler” seninle tanışıyor olmalarına şükredecekler !

Ve son söz: Şunu aklından hiç çıkarma ! Tanrı bile demiş ki; “Ben gizli bir hazine idim, tanınmak / bilinmek istedim”

Başka söze gerek var mı ?

Ali Aksoy – 27.08.2021