Kelime ezberlemek için hafıza teknikleri ve harfler için kullanılabilecek imgeler

İnsan hafızasının temelde ilişkilendirme ve çağrışım metodu ile çalıştığı artık herkes tarafından kabul edilen bir gerçek. Bir şey öğrenilirken, daha önce öğrenilmiş başka şeylerle ne denli çok ilişki kurulursa, o şeyin hafızada kalma ve tekrar çağırılma olasılığı yükseliyor. Bilgileri farklı yönleriyle depolayan beyin hücrelerimiz, bir şeyin ilişkili olabileceği diğer bilgileri barındıran diğer hücrelerle fiziki bağlar geliştiriyor. Beynimiz, bu sayısız ağlarla örülü durumda. İki hücre arasında kurulan bağ ne kadar çok kullanılırsa yani o bağlantıdan ne kadar çok elektrik akımı geçerse, o bağlantı o derecede büyüyor ve gelişiyor.

Çağrışım metodu aslında bilgi barındıran bir hücrenin o bilgiyi bağladığı diğer bilgileri yoklaması ve duygu durumuna göre en makul olan bağlantıyı çalıştırmasından ibaret.

Sana bir ağaç fotoğrafı gösterildiğinde ve “bu fotoğraf sana neyi çağrıştırıyor” diye sorulduğunda beyninde gerçekleşen aktivite budur. Yani ağacın şekline, rengine, içinde bulunduğu ortama dair verilerle bağlanmış mevcut verilerin çalıştırılır ve o an için en alakalı sonuç çıktı olarak alınır. “Aynı fotoğraf başka neler çağrıştırıyor” dersek bu defa diğer ilişkiler açığa çıkarılır.

Konumuz hafıza olduğu için, beynin bir veriyi nasıl depoladığını ve nasıl geri çağırdığını bilmek durumundayız. Verinin kaydedilmesinde temel olarak üç unsur öne çıkıyor.

Birinci unsur; bir bilgi ne kadar çok duygu yoğun bir şekilde alınırsa hatırlanma olasılığı o kadar yüksektir. Bu nedenle beraberinde yoğun bir duygu taşımayan veriler için başka metotlar kullanılmalıdır. Sıradakiler de zaten bunu yapacak.

İkinci unsur; bir bilgi kişi için ne kadar önemli ise o derecede kuvvetle hatırlanır. Yıllar evvel bizzat ziyaretine gittiğim dünya hafıza şampiyonu Melik Safi Duyar bana aynen şöyle söylemişti: “Önemsediğin şeyi hatırlarsın”. Burada bir husus genellikle yanlış anlaşılıyor. Entelektüel olarak önemsiyor göründüğümüz veya önemsememiz gerektiğini söylediğimiz ve hatta önemsememiz gerektiğini düşündüğümüz şeylerden bahsetmiyoruz. Burada bahsedilen önemseme bilinç altımızın bir sebeple gerçekten ama gerçekten ve hatta istemsiz bir biçimde önemsediği şeylerdir. Bunları asla ama asla unutmazsınız. Bilinç altı bu “gerçekten ve bilinçsizce önemsenen” bilgilere adeta bir kayırma uygular ve o bilgiyi “kendince hak ettiği” duygu yoğunluğu ile kaydeder. Ben kendi hayatımda, kişisel deneyimlerimde, bu önemsenen şeyi kendi isteklerim doğrultusunda değiştirmeye çalıştım. Fakat bu asla olmadı, olamadı…

Kendimden bahsettiğim için bu konuda örnek vermem gerekiyor. Ben, oldum olası isim hafızası konusunda çok muzdarip durumdayım. Bir insan, aynı odada bir sene birlikte kaldığı 6 insandan sadece birinin adını mı hatırlayabilir ? Hem de, üzerinden belki sadece bir yıl geçtikten sonra… Gerisini siz hesap edin. Ama bu kadar basit bir veriyi unutan beynim, okumayı çok sevdiğim Kuran meallerini asla unutmuyor. Bana bir kelime söyleyin, size o kelimenin Kuran’da hangi ayetlerde ne şekilde geçtiğini adeta bir fihrist gibi okuyayım !!!

Benim kalkıp da bizzat randevu alarak Melik Safi Duyar’ın yanına kadar gitmemdeki temel sorun da buydu. Sosyal ilişkilerin yürütülmesinde insan isimlerinin hatırlanması çok önemli. Ben ise, onları değil, başka başka şeyleri hatırlıyordum. Yabancı dil öğrenmeyi becerememem sebebiyle ODTÜ İşletme bölümünü 3 yıl debelendikten sonra bırakıp tekrar sınava girip Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini kazandığımı anlattığımda Melik bey bana; “İlk okulu bitirebilmiş bir insanın kronik hafıza sorunu olamaz” dedi. Çünkü ben bu konu ile ilgili olarak psikologlara, doktorlara gitmiş, işi beyin emarı çektirmeye kadar götürmüştüm.

İşte böyle bir ortamda söyledi bu sözü; “İnsan önemsediği şeyi hatırlar”. Ve fakat sorun şu ki, neyi önemseyeceğimizi bilinç altımıza emredemiyoruz. En azından ben şimdiye kadar yoğun çabama rağmen bunu başaramadım.

İşte bu aşamada, bir verinin hatırlanabilecek şekilde hafızaya kaydedilmesinde üçüncü bir yöntem devreye giriyor.

Üçüncü unsur; bir bilgi ne derecede başka şeylerle ilişkilendirilirse o derecede hatırlanabilir. Mehmet diye biriyle tanıştınız diyelim. Örneğin, amcaoğlunuzun veya en iyi arkadaşınızın adı da Mehmet ise, kişi ile tanıştığınızda bu konuyu konuşursanız veya aklınızdan bu bilgiyi geçirirseniz, o ismi tekrar hatırlama olasılığınız artar. Yani, yeni bilgi, daha önceden var olan başka bilgilerle, eş olmak, benzer olmak, zıt olmak ve sair ilişki metotlarıyla bağlanıyor.

Her zaman her konuda bu ilişkilendirmeyi yapmak kolay olmaz. Size 10 maddelik bir alış veriş listesi versem ve bunu ezberlemenizi istesem, bu liste ile önceki bildikleriniz arasında hatırlamaya yardımcı olacak şekilde bir bağ kuramayabilirsiniz.

İşte, öğrenme metodu veya hafıza teknikleri denen konu burada başlıyor. Yani yukarıda saydığım üç unsurun, birlikte ve KASITLI bir biçimde devreye sokulması.

Hafıza geliştirme teknikleri genellikle benzer esaslara dayanır. Bu tekniklerde ekseriyetle; hafızaya alınacak şeyler arasındaki ilişki, o şeyler arasında zihinde üretilen bir hikayeye dayanır.

Örneğin; bir alış veriş listesi; “Soğan” , “Süt” ve “Kalem” olsun. Tabi listemiz aslında daha uzun olacak. Ben örnekleme için kısa tuttum. Şimdi, her birisi bildiğimiz nesneler olan bu 3 şeyi hatırlamak için şöyle bir hikaye uyduralım: Manava gidiyoruz. Manav elinde sivri uçlu demirden bir kalemle karpuz büyüklüğünde soğanları deliyor ve delikten duman çıkaran kaynar bir süt akıyor… Burada, hatırlanmak istenen 3 nesne bir hikayede bir araya getiriliyor. Biz, bir listeyi değil ama, içinde mümkün mertebe sıra dışı, abartılı, duygu yüklü sahneler olan hikayeleri öğrenmeye ve hatırlamaya meyilliyiz. Bunun evrimsel kökenleri olduğu muhakkaktır. Bu sitede evrimle ilgili pek çok yazı yazdım. İlgilenenler, bu linki tıklayarak yazılarımı takip edebilirler.

Bir listedeki nesneleri belirli bir sıra ile hatırlamamız gerekiyorsa bu defa hikayeyi bu sıraya uygun biçimde tanzim etmek gerekiyor. Hikaye ne derecede sıra dışı ve abartılı olursa, hem hikaye hem de içindeki ögeler o derecede kolay hatırlanır. Tabi bu hikayelerde abartılan, içine heyecan, korku, hayret vb. duygu eklenen unsurlar “hatırlanmak istenen” unsurlar olmalı. Az önceki uydurduğumuz hikayede manav değil, manavın irtibatlı olduğu nesneleri abarttığımıza dikkat edin. Sıra önemli ise, hikayenin baş kahramanları olacak olan hatırlanacak nesneleri hikaye sahnesine sıra ile ve birbiri ile irtibat kurarak alacaksınız. Örneğin, yukarıdaki hikayenin sırası “kalem” , ” soğan” , “süt” şeklinde oldu. Kullandığımız abartı unsurları da, karpuz büyüklüğünde soğan, demir ve sivri kalem, duman çıkaran kaynar süt şeklinde oldu. Bu hikaye üretme faaliyeti sizin hayal gücünüzle bağlantılı olarak gelişecektir.

Hikayeleştirme metodu; anlamsız kelimelere bir hikaye vererek olaya duygu katar. Hikaye oluştururken bilinç altınızdan gelen serbest çağrışımlar, konunun önem verdiğiniz yönlerini ortaya çıkarır.

Hikaye, nesneler arasında bir ilişki kurmanızı sağlar. Böylece bir verinin hafızaya işlenmesinde temel olan üç unsurun üçü de kullanılmış olur.

Gelelim bu yazının asıl konusuna…

Yazı devam ediyor…
Sıradaki Sayfa: SOYUT KAVRAMLARI VE KISALTMALARI EZBERLEME YÖNTEMİ