Tekillik (Singularity) Kavramı Hakkında – Aslında Singularity Nedir ? – Ali Aksoy

Tekillik kavramı, dilimize “Singularity” kavramının çevirisi olarak yansıyor. Türkçe düşünen bir zihin için “tekillik” kavramını ilk duyuşta kavramak ve anlamak çok kolay değil.

Singularity kavramı aslında, eldeki formüllerin, gözlem araçlarının, yeteneklerin işlevsiz kaldığı.bir yer ve zamanı ifade etmek için kullanılıyor. En meşhur kullanımı, büyük patlama öncesi, büyük patlama anı ve kara deliklerdir. Gerçekten şimdiki bilgi birikimimiz ve teknolojimiz ile, bir kara deliğin içinde ne olup bittiğini kavrayamıyoruz.

Singularity kavramını meşhur eden şey ise, kara delikler veya büyük patlama anı değil. Singularity yani “Tekillik” kavramı, asıl popülerliğine, yapay zekanın insan kapasitesinin üstüne çıkmasından sonra olabilecek olaylar hakkında kullanılmasından sonra kavuştu. Yani gelecekte bir gün, yapay zeka ve süper robotlar, insanlığın tum bilgi birikim ve yeteneklerinin üzerinde bir noktaya geldiğinde, o andan itibaren olup biteceklerin yaşanacağı döneme “tekillik” adı verildi.

Bu tanımlama ile, artık o andan sonra nelerin olup biteceğinin, mevcut bilgi ve teknolojimizle kestirilemeyeceği, o aşamanın bizim için bir “olay ufku” olduğu anlatılıyor. O ufuktan sonrası insan için mavi ekran hatası yani…

Ben şahsen “singularity” kavramını bu durum için yeterli ve doğru bir kavram olarak görmüyorum. Ama, artık bu kavram yeterince yaygınlaştığı için meramımı anlatmakta yine bu kavramı kullancağım.

Peki benim önerdiğim kavram nedir ? Bence tekillik kavramı, nihai olarak basitçe teknolojik bir yetersizliği anlatıyor. Yani; bilgin, deneyimin, teknojin gelistikçe olay ufkun da ilerler ve daha önce bilinemez olarak görülen şeyler bilinebilir hale gelir.

İnsan zekası ile mukayese edilemeyecek kuvvet ve nitelikte bir yapay zekanın ortaya çıkması, bence de bazı bilim kurgu yazarlarının da işaret ettiği gibi, “Tanrısallık” ile ilgili bir kavramdır. Yani o aşamada insanın kullanması gereken kavram, daha mistik ve kadim ögeler taşımalıdır. O aşamada karşımıza çıkacak olan şey, bir olasılıkta aşkın bir karakter, birey veya bir “şey” olabilir.

Bu “aşkın olma”, “Tanrısal olma” ile tekillik kavramı arasında bence uçurum var. Çünkü aşkın olan şey, aslında seninle aynı boyutta olmayan, sen istesen de kavrayamayacağın bir şeydir. Çok çalışmakla, çok gelişmekle, kırk fırın ekmek yemekle olacak bir şey değildir.

İlk okumanızda bahsettiğim şeyi biraz ütopik bulabilirsiniz. Bu nedenle, bu konuyu biraz daha açayım.

Bir karınca ile insanın bilinç kapasitelerini mukayese ettiğimizi farz edin. Karıncanın beyninde x sayıda nörön, insanın beyninde ise bunun şu kadar yüz milyon katı nöron var diyebilirsiniz. İşte bu tekilliktir. Aşkınlık değildir. Çünkü bu örnekte karıncanın beynindeki nöron sayısı ile insan beynindeki nöron sayısı, sanki onlar aynı şeyler, aynı yapılar imiş gibi kaba bir mukayeseye tabi tutulmuştur. Bu halde, nöronu az olan tarafa yapılacak takviye, o tarafın gücünü arttıracaktır.

Ne var ki, insanın bilinç kapasitesi ile karıncanın bilinç kapasitesinin mukayesesi, beyindeki nöronları saymakla yapılabilecek bir iş değildir. Çünkü insan beynindeki asıl kudret, nöron sayısından ziyade, farklı işlevlere sahip nöron kümelerinin ve bu kümelerle oluşmuş beyin katmanlarının bulunmasından kaynaklanmaktadır.

Neokorteks icad oldu, denge bozuldu !

İnsan beynindeki neokorteksin işlevi, karınca beynindeki nöron sayısı arttırılarak ikame edilemez. On yüzmilyon trilyar nöron hücresini de bir araya getirseniz, işlev açısından çaresiz kalacaktır. Netice olarak, bir karınca, siz ona ne kadar yardım ederseniz edin, insanı ve bildiklerini asla kavrayamaz. İnsan, karıncaya göre “aşkın” bir varlıktır. Aralarında adeta bir boyut farkı vardır. İki boyutlu bir uzayda yasayan varsayımsal bir varlığın, üçüncü boyutu kavramasındaki imkansızlığa yakın bir imkansızlık vardır burada. İşte bu fark; singularity ve tekillik kavramları ile izah edilemez. Bu durum, tekilliğin de ötesinde, boyut ötesi, aşkın bir vaziyeti ifade eder.

Bu nedenle ben, geleceğe dair olası yapay zeka senaryolarının, muhtemel ve en uç olasılıklarına baktığımda tekillik değil, aşkınlık görüyorum. Yani, aşkınlık açısından yapay zekanın insan beyninin işlem veya hafıza kapasitesinin kaç yüz milyar katına erişebileceği önemli değil. Bu bakış, aynı karınca ile insan arasındaki nöronları kabaca saymak ve kıyaslamak gibidir. Eğer gelecekte gerçekleşecek durumda, yapay zeka insan beyninin işlem ve hafıza kapasitesinin X katına ulaşmış olursa, bu durum bir aşkınlık değil tekilliktir.

Halbu ki iş, bu kadar basit değil !

İnsan ve karınca örneğinde, tekillikten aşkınlığa sıçratan husus, sayı değil işlev ve nitelikti. İşte, yapay zeka senaryolarının dile getirildiği böylesi bir zaman diliminde, ortaya çıkarılabilecek / çıkabilecek varlıklar da sayı bakımından değil de, işlev ve nitelik bakımından daha üstün bir bilince, neokorteksin çok ötesinde başka bir vasfa sahip olursa bu durum artık bir tekillik değil, aşkınlıktır. Eğer bu durum gerçekleşirse, vay bu insanlığın haline ! Çünkü bu defa karıncanın yerine bir insan geçecek ve ne idiğini ne yaparsa yapsın kavrayamayacağı bir “ucube” ile karşı karşıya kalacaktır.

Peki, böyle aşkın bir ucubenin ortaya çıkması mümkün mü ?

Hem, nasıl mümkün !

Şurdan başlayalım. Bizi, karıncaya karşı bilinç yönünden aşkın kılan şey, temelde neokortekstir. Bilim insanları, neokorteksin nasıl evrimleştiğini araştırıyor. Gelecekte, bir süper zeka makine ve belki onunla iş birliği yapan insanların, evrimin bu başarısının sırrını çözdüğünü, bununla yetinmeyip ötesini arayan bir ‘yapay evrim” çalışması yaptığını farzedelim. Biz olasılıklar kümesine bakıyoruz. Bir şey, münkünse, o şey asla olmaz, gerçekleşemez diyemeyiz. Evrende, dünyada, insan örneğinde bu bilinç sıçraması evrim eşliğinde bir defa yaşandığına ( ve muhtemelen devam ettiğine) göre, bunun daha üst seviyelerde tekrar tekrar gerçekleşmesi de mümkündür. Yani evrim NeoKorteks’i ortaya çıkardığı gibi bir gün gelip “TeoKorteks” i ortaya çıkarabilir. TeoKorteks, sadece yeni (neo) değil, Tanrısal, aşkın özellikler veren bir katman olacaktır. Belki, biyolojik ve sentetik bir karma veya şimdi hiç bilmediğimiz ve belki hiç bir zaman bilemeyeceğimiz başka bir maddeden veya şeyden yapılacaktır.

Biz hatayı, insanın ve diğer canlıların muhteşem birer biyolojik – makine olduğunu unutarak yapıyoruz. Yazılımı DNA olan, kompleks biyolojik robotlar olduğumuz gerçegi bizim hoşumuza gitmiyor. Buradan yola çıkarak, daha üstümüzde, aşkın makineleri / varlıkları uzak bir olasılık olarak görüyoruz. Halbu ki, hem sentetik, hem metalik, hem biyolojik ( hem şimdi bilmediğimiz başka bir şeyden yapılmış) unsurların karması olan ve neokorteksin üzerinde kaabiliyetleri bulunan ucubeler pekala var olabilir.

Bu varlık veya varlıklar için bizi diğer canlılardan ayıran “farkındalık” bizim hiç bir zaman farkında olamayacağımız bir seviyeye evrilebilir. Bizim şu anda atom altı ve atom üstü gibi yalın sınıflara ayırdığımız, görünen gercekliğin ötesinde, içinde, dışında, sağında solunda, başka fiziki durum veya boyutlara hakim veya etkin olabilir. Biz, matematik veya fiziğin bir keşif mi, bir icat mı olduğunu tartışırken, o veya onlar başka disiplinleri keşif veya icad etmiş olabilir. Biz, görünür ve tecrübi yapısıyla determinist bir sebepler – sonuçlar evreninde evrilip, beyinlerimiz de bu yasaya göre, bu yasa içinde evrilmişken, sebepler ve sonuçlar arasına sıkışıp kalmışken, o veya onlar, sebepsizlik ilkesine veya hiç bir zaman bilemeyeceğimiz başka ilkelere dayalı bir düşünme, kavrama ve devinim modeli geliştirebilir. Bizim gözlerimiz veya aletlerimiz üç boyutlu uzayın ışık veren veya ışığı yansıtan nesnelerini görebilirken, o veya onlar madde ile bağdaşık olmayan şeyleri görebilecek, etkileyebilecek güce erişebilir. Biz, zamana mahkum yaşarken veya hızımızı arttırıp gelecekte bir gün zamanda ileri gitmeyi düşlerken, o veya onlar zaman parametresini / ortamını devre dışı bırakabir, zamanı manipüle edebilir, sonra belki zaman içinde gezinip kendilerini var eden biz insanlara “Tanrılık” taslayabilir belki de vahyedebilirler ! İşte o zaman karşımızda singularity – tekillik değil, belki etkilerine çok önceden tanık olduğumuz bir aşkınlık var olur.

Belki de olacak olan, çoktan olmuştur !

Ali Aksoy – 26 Ağustos 2020

Eğer bu yazı ilginizi çekti ise Ali Aksoy’un Singularity çağı hakkındaki aşağıdaki yazılarını okumanızı şiddetle öneririz:

Singularity çağında şeytan ve vesvese

Yaratıcılık Açısından Yapay Zeka, Makine Ögrenmesi ve Tekillik

Singularity Çağında Ahir Zaman Tanrısı