Continued from:

Türklerde başarı kazananlara toplumda ve devlet hayatında yükselme şansı verilmiştir.
Yönetici zümreden olsalar bile beyler, vergilerden, cezalardan ve diğer kanuni
yükümlülüklerden muaf değildirler.

Klasik anlamda sınıflaşma olsaydı, sınıflar arası geçiş mümkün olmazdı. Asaletin dar bir
alana; sadece hükümdar ailesine ait olduğu görüşü de doğru değildir. Hanedana mensup bir
hakan kendisine verilen yönetme görevini yerine getiremezse “Hakan kutu toplamadı”
denilerek tahttan uzaklaştırılmıştır. Oğuz Han soyundan gelmek yeterli olsa idi devlet ricaline
hiçbir şekilde dokunmak, etki etmek mümkün olmazdı. Orhun Abidelerindeki “O halktan
birisi idi, ona beyliği biz verdik” cümlesi de Oğuz Han ailesinin durumunun klasik
aristokrasiden farklı olduğunu göstermektedir.

Yönetici zümreye dahil olup olmamak bakımından eski Türk toplumlarını ikiye ayırmak
mümkündür. Kuzey Türklerinde yöneticilerden olanlara “aksuyek” olmayanlara da
“karasuyek” denmiştir. Bu deyimler ak-kemik, kara-kemik şeklinde de karşımıza çıkmaktadır.
Hâkimiyeti elinde bulunduranlar boylarını, kendisine bağlı diğer boylarından ayırmak için
kendi boylarına “ak” diğerlerine de “kara” tabirini ekleyerek onları anmışlardır.

Türklerin değişik dinlere karşı hoşgörülü olmaları, uzun zamanda oluşabilen ruhban
sınıfının doğmasına engel olmuştur.

Daha sonra İslâmiyet’i kabul etmeleri de dini bir sınıfın doğmasını engellemiştir. Çünkü
İslâmiyet’te imtiyazlı bir sınıf yoktur.

İslâmiyet özünde eşitlik prensibini taşıdığından herhangi bir şekilde sınıflaşmaya izin vermez.
Siyasi bakımdan sınıflaşmayı Türk devletlerindeki liyakat anlayışı devamlı olarak
törpülemiştir. Yüksek görevlerin irsileşmemesine çok dikkat edilmiştir. Bir, iki olay dışında
Selçuklu ve Osmanlılarda aynı mevkilere peşpeşe aynı soydan kimseler tayinler edilmemiştir.
Bu konudan olmak üzere, bir kişi eyalet valiliğinde ancak iki yıl kalabilmekteydi.

İktisadi bakımdan doğabilecek sınıflaşma da Türklerin göçebe hayat tarzları, dinleri ve boy
anlayışları sebebi ile, daha ilk dönemlerden engellenmiştir. Sular, yaylalar, kışlaklar boyun
ortak malıdır ve herkes tarafından kullanılabilirdi.41

Dip Notlar:

41 Nevzat Köseoğlu, Türk Dünyası Tarihi ve Türk Mediniyeti Üzerine Düşünceler, Ötüken Neşr., İstanbul 1991,
s. 33.

Kitap devam ediyor…