Türk Milliyetçilerinin Devletçilik Anlayışı – Ali Aksoy

[ Bu yazı Ali Aksoy’un yazı arşivinde, 30.04.2006 tarihinde yayınlanmış, bu sitede diğer yazılarının arasına alınmıştır.]

Türk Milliyetçilerinin “devletçilik” anlayışı ve “devlet” ten ne anladığı konusu artık ciddi olarak tartışılması gereken bir konu haline gelmiştir. Türk Milliyetçileri, ne kadar “devletçi” dir ve hangi devletin “devletçisi” dir ?

Esasen devletçilik olgusu, milliyetçiliğin zorunlu bir sonucudur. Milleti ve onun çıkarlarını en üstün ve öncelikli tutan bir görüşün, millete ait bir devleti savunmaması düşünülemez. Bu aşamada sorun, milletin devleti, milletin devleti olmaktan çıktığında veya milletin devleti, milletin savunucularını kendisine hasım edindiğinde ne yapılacağı, ne kadar ve hangi devletin devletçisi olunacağı sorunudur. Milliyetçi doktrin, böyle bir ihtimali öngörmemiş ve buna cevap hazırlamamıştır.

Devlet, 3 Mayıs 1944 olaylarında takındığı tavra benzer biçimde, 1980 yılında ihtilal ile demokrasi ve siyasal yaşama ara verdiğinde, kendi savunucularını da işkence ve eziyet sürecinden mahrum bırakmamış, Türk Milliyetçilerine en büyük darbeyi vurmuştur. Devlet, bu hareketi sırasında milletin kutsallarını, askeri kullanmış ve kutsala karşı çıkmayı tabu olarak gören Türk Milliyetçilerini hazırlıksız ve çaresiz yakalamıştır. Türk Milliyetçilerini, terörist olarak yargılamıştır. Sonradan ortaya çıkmıştır ki, ülkede terör ortamının gelişmesinde en büyük katkıyı yine aynı devletin bazı uzantıları yapmış, milletin kutsalı da bu terör ortamının kendisine darbe yapma ortamını oluşturacak seviyeye yükselmesine bilerek ve isteyerek seyirci kalmıştır. 1980 öncesinde, hükümetler, bazı illerde sıkıyönetim ilan edilmesini istediğinde asker, mevcut birlik dağılımı sebebiyle gücünün buna yetişmeyeceği gerekçesi ile talepleri reddetmiş ama aynı asker, 1980 de tüm yurtta, bir günde sıkıyönetim ilan edip olayları bıçakla keser gibi kesip atmıştır. Dönemin ABD yetkililerinin, “galiba bizim çocuklar işi başardı” diye tarif ettiği ABD çocukları, aynı gün ve sonrasında Türk Milliyetçilerine yönelmiştir.

Türk Milliyetçilerinin önderi Alparslan Türkeş, çok sonra anılarında bu hadiseyi anlatırken, ihtilal öncesinde Ankara’nın bir merkez köyünde saklandığını, ihtilal olduktan sonra etrafındakilere “teslim olmayalım” dediğini fakat yanındakilerde buna ilişkin bir cesaret ve irade göremediğini açıklamaktadır. Milletin kutsalı darbe yaptığında ve teslim ol dediğinde teslim olmamayı düşünüp teklif eden irade, Türk Milliyetçilerinin genelinde var olan devletçilik anlayışı ile ne kadar bağdaşmaktadır ve hangi düşünce gerçekten devletçidir ?

Yazı devam ediyor…