Continued from:

REŞİT ORDUYU YANILTMAYA ÇALIŞIYOR

Kazım Paşa, bu görüşleri dinledikten sonra, Türkiye’nin Batı Cephesi’nden başka doğuda, güneyde, merkezde de orduları vardır. Bu orduların başında ve içinde çok değerli ve pek kudretli komutanlar ve subaylar vardır, “bütün bunlarla birlikte bir millet vardır” diyerekkendilerini yatıştırmaya ve ölçülü bir duruma getirmeye çalışmıştır.

Efendiler, Reşit Bey , Meclis’te ateşli telkin ve teşebbüslerde bulunuyordu. Bir gün Meclis’te kırk elli kadar milletvekili toplanmış. Bunların cephedeki durumla ilgili bazı şüpheleri varmış. Bakanlar Kurulu’nudavet ederek bunu anlamak istiyorlarmış. Bolu milletvekili bulunan rahmetli Yusuf izzet Paşa , bu durumu ve toplanan milletvekillerininisteğini bana bir mektupla bildirdi. “Ben toplantı hâlindeki Bakanlar Kurulu ile beraberdim. Hükûmet üyeleri, bu şekilde toplanan milletvekillerinin herhangi bir konuda soru sormak için hükûmeti davet etmesi usule uygun değildir, kabul edemeyiz” dediler. Ben bu kararı, yine Yusufizzet Paşa vasıtasıyla bildirmekle birlikte, şahsî görüşüm olarak şunları da ekledim : “Siz milletvekilisiniz, ben de başkanınızım. Herhangi birkonuda benimle görüşmek isterseniz, memnuniyetle kabul ederim”. Benim cevabımı, Yusuf izzet Paşa, toplantı halinde bulunanlara bildirdiği vakit, Reşit Bey ayağa kalkarak :

“Efendiler! bu cevap göğsünüzü kapayın! demektir. Yüksek malumunuzdur ki, askerlerin göğüslerinin kapalı bulunması disiplin gereğidir”.

Reşit Bey’in, “Başkan bizi askerî disiplin altına almak istiyor”demek istediği anlaşılıyor.

Söz konusu toplantıyı düzenleyenler hiç şüphe yok ki, Reşit Beyile bazı arkadaşlarıydı. Reşit Bey
, sözü Ankara’da bulunan izzet Paşa hey’eti ileyaptığı temas ve görüşmelere de getirerek, “Paşalar izmir’i, istanbul’ukurtararak barış yapılabileceğini söylemek üzere geldikleri halde, tutuklanmışlardır.” şeklinde bir hava da yaratmıştı.

22 Aralık 1920 günü, Reşit Bey’ e bakan ve milletvekillerindenon beş kadar arkadaşı hükûmetteki odama davet ettim. Bu arkadaşlararasında Celâl Bey, Kâzım Paşa, Eyüp Sabri Bey, Adnan Bey, Vehbi Bey, Hasan Fehmi Bey, ihsan Bey,Kılıç Ali Bey, Yusuf izzet ve Emir Paşa’lar vardı. Fevzi Paşa Hazretleri de hazır bulundu. Bu hey’ete, bu konunun bütüngelişme safhalarını, gerekli belgeleri de göstermek suretiyle, açık bir şekilde anlattim. Reşit Bey, söylediklerimin hiçbirini inkâr etmedi. Düşman saldırılarına karşı tek kuvvetin Ethem Bey’in kuvveti olduğunu ve bizim kurduğumuz tümenlerin çil yavrusu gibi dağılacaklarını söyleyerek, mutlaka Ethem Bey kuvvetinin artırılmasına ve takviyesineihtiyaç olduğunu bildirdi. Cevap olarak dedim ki : “Ethem Bey’inkendi komutası altında kullanabileceği kuvvetin sayısı en çok bin iki yüz,iki bin kişiden ibaret olabilir. Bu sayı artırılacak olursa, disiplinsizlik dolayısıyle dağılıp felâkete yol açar. Her halde, memleketin mukadderatınınşahsa bağlı kuvvetlere değil, ancak Büyük Millet Meclisi’nin kanunlarınabağlı düzenli birliklere emanet edilmesi gerekir. Kuva-yı Seyyare, belirlibir kadro halinde, verilen emirlere tamamen uymak ve boyun eğmek şartıyla yararlı olabilir.”

Reşit Bey, açıklanan gerçekleri kabullenmiş gibi görünen birtavır takındı. Bunun üzerine son bir teşebbüs olmak üzere, Reşit Bey’in bazı arkadaşlarla birlikte kardeşlerinin yanına giderek nasihatlerdebulunması kabul edildi.

Bundan sonra nasihat vermek için gidecek olan hey’ete, meseleninçözume bağlanabilmesi için şimdiye kadar yaptığım teşebbüslere de sonvereceğimi bildirdim. Hey’et, Kuva-yı Seyyare’ye, Hükûmet’in son ve kesin istekleri olmak üzere şu hususlan bildirecekti :

1 – Kuva-yı Seyyare, diğer birlikler gibi emir ve komutaya tam olarak uva-cak ve kanun dışı her türlü taşkınlıkıardan kaçınacaktır.

2 – Kuva-yı Seyyare, kuwetini artırmak için kendiliğinden hiçbir yerde,hiçbir şekilde adam toplamayacak ve bu maksatla gönderdiği adamların faaliyetinederhal son verecektir. Asker ihtiyacı, öteki birliklerde olduğu gibi, yapılacak müracaat üzerine Cephe Komutanlığı’nea sağlanacaktır.

3 – Kuva-yı Seyyare, kaçaklarını yakalatmak için doğrudan doğruya adamlar görevlendirip göndermeyecek; kaçaklar, diğer birliklerinki gibi Cephe Komutanlığı’nca takip ettirilecek ve yakalattırılacaktır.

4 – Kuva-yı Seyyare mensuplannın ailelerine bakmak üzere bazı yerlerdebulundurduğu irtibat subaylarının kim oldukları hükûmetçe bilinecek ve bu irtibatsubaylarının ellerinde bulunan şifrenin bir sureti de bize

ÇERKEZ ETHEM’E BİR NASİHAT HEYETİ GONDERİLİYOR

Bu şartlar yerine getirildiği takdirde, Kuva-yı Seyyare, şimdiye kadar olduğu gibi belirli bir kadro dahilinde yine görevine devam edecektir. ReşitBey’le beraber Celâl, Kılıç Ali, Eyüp Sabri ve TehbiBey’ler, 23 Aralık öğle vakti Ankara’dan hareket ettiler ve 24 Aralıktaöğleden sonra saat 16:45’te Kütahya’ya vardılar.

Efendiler, Ethem ve Tevfik Bey’lerin Cephe Komutanı’nınbilgi ve onayı olmaksızın, bölgelerinde bulunan ordu birliklerini cepheyedağıtarak, Kuva•yı Seyyare’nin ağırlıksız erlerini Gediz’de ve PehlivanAğa müfrezesini Kütahya’da toplamış olduğunu haber aldım. Bunun üzerine 25/26 Aralık 1920’de, Kütahya’da bulunan Celâl Bey ve arkadaşlarına yazdığım açık bir telgrafta : “Bu hareket tarzının taşıdığı maksat ve anlamın ne olduğunu kesinlikle bilmek isterim. Bu konudaki görüşünüzün bildirilmesini makine başında bekliyorum” dedim. Bu telgrafınbir suretini ismet, Refet ve Fahrettin Paşa’lara, şifre ilebildirerek dikkatlerini çektim. Hey’et, ortak imza ile şu kısa cevabı verdi :

“Müsterih olunuz, kötüye yorumlanacak herhangi bir davranış yoktur.Tevfik Bey yarın gelecek, hep birlikte görüşeceğiz. Sonucu etraflıolarak arz ederiz.” Ben bu cevaptan, giden arkadaşların ya durumdan haberdar edilmeyerek aldatılmakta olduklarına veyahut da tutuklanıp istenildiği gibi yazı yazmaya mecbur edildiklerine hükmettim. Onun için,gerçek durumu anlamamış ve kısa telgraflarıyla verdikleri teminata inanmış görünmek istedim. Bu sebeple, cevap olarak : “Tevfik Bey ile degörüşmelerinden sonra, memleket ve milletin yüksek çıkarlarını sağlayacak esaslar üzerinde anlaşacaklarına şüphem olmadığını, bana gelen haberleri dedikodu sayarak, Hükûmet’çe hiçbir tedbir alınmasına gerekbulunmadığı yolundaki inancımı Hükûmet üyelerine anlatmayı başaracağımı, ancak aramızdaki samimiyeti zedeleyen durumun bir an önce ortadan kalkmış bulunduğu haberini beklediğimi, beni gönül kırıklığına uğratmamalarını” yazdım. Hey’etin, 26/27 Aralık l920’de, ortak imza ile çektikleri etraflı veaçık telgraflarındaki önemli noktalar şunlardı
:

1- Güvenlik tedbirleri alındığına şüphe yoktur. Bu tedbirlerin hepsi kendilerini savunmak içindir. Kendilerine karşı çıkarılan ve yığılan kuvvetler ve yenikurulan karakollar eski yerlerine çekildiği takdirde, bu tedbirlerden de vazgeçeceklerdir.

2 – Düşmanca hareketle karşılaşmadıkça, memleketin gelecekteki selâmetiiçin ve zâtıdevletlerinin şahsına karşı besledikleri içten bağlılık dolayısıyla her türlüfülî hareketten kaçınacaklarına en büyük yeminlerle söz vermişlerdir,

3 – Kuva-yı Seyyare’nin Konya ve Alaca’da bulunan askerleriyle, TeğmenSadrettin Efendi komutasında Konya’dan gelmekte iken FahrettinPaşa tarafından tutuklanan seksen neferin ve Kuva-yı Seyyare müfreze komutanlarından Kürt ismail Ağa ile, Kalecik’teki akrabasından cihada katılmaküzere askerlik yaşı dışındaki kimselerden toplananların Kuva-yı Seyyare’ye katılmalarına engel olışmaması,

4 – Kuva-yı Seyyare’ye para verilmesi için Kütahya Mutasarrıflığı’na emirverilmesi,

5 – Karşılıklı güven ve itimadın gerçekten kurulması ve devam ettirilmesiiçin Fahrettin ve Refet Bey’lerin cepheden uzaklaştırılmaları.

Bu noktalardan çıkan anlam nedir Efendiler? Oraya giden arkadaşlarımızın hepsinin birden bu anlamı idrak edemiyeceklerine ihtimal verilebilir miydi? O halde, biraz önce işaret ettiğim gibi, Kütahya’ya gidenhey’et, gerçekten tutuklanmıştı. Bu yazılan şeyler kendilerine dikte ettiriliyordu.
Bunun böyle olacağını hey’et gitmeden önce biliyordum. Buyüzdendir ki, Reşit Bey, Kâzım Paşa’yı birlikte götürmek içinısrar ettiği halde, görüşmeler sırasında tesadüfen solumda oturan Kâzım Paşa’ya gitmemesi gerektiğini sezdirmiştim.

Çünkü Kâzım Paşa’yı geçici olarak değil, sonuna kadar tutuklayarak, imzasını kullanmaktan fazlasıyla yararlanabilirlerdi.

Aynı gece kendilerine şu cevabı verdim : “Telgrafınızı yarın BakanlarKurulu’na sunacağım.” Aynı zamanda 26/27 Aralık gecesi, Eskişehir’deBatı Cephesi Komutanı ismet Bey Efendi’ye de şu şifreli telgrafıyazdım :

Kütahya’ya giden hey’etin ayrıntılı telgrafını aşağıda olduğu gibi veriyorum.Bunun ana noktaları özetleyerek, makina başında, Refet ve FahrettinBey’lere bildirmenizi rica ederim. Hey’ete makina başında verdiğim cevap da”Telgrafınızı yarın Bakanlar Kurulu’na sunacağım”dan ibarettir. Yarın, BakanlarKurulu kararıyla, hey’ete, görevlerinin son bulduğunu ve hemen Ankara’ya dönmelerini bildireceğim. Ondan sonra, konuyu bütün ayrıntılarıyla Meclis’te açıklamakdüşüncesindeyim.

Kuva-yı Seyyare’ye karşı, ismet ve Refet Bey kuvvetlerinin, bulundukları yerlerde toplu ve uyanık olmalarını ve alınmış bulunan genel tedbirlere dahaçok önem verilmesini ve dikkat edilmesini rica ederim. Fülî harekete herhalde onlar başlamadan, şimdilik başlanmaması taraftarıyım. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Kemal

Efendiler, ertesi günü Batı ve Güney Cephesi’ne şu telgraf verildi : 21.12.1920

Batı Cephesi Kurmay Başkanlığı Birinci şube Müdürlüğüne, Güney Cephesi Kurmay Başkanlığı
Birinci şube Müdürlüğüne,
Refet ve ismet Beyefendi’lere özel :

Kütahya’ya giden hey’etin gönderdiği ayrıntılı telgraf, Bakanlar Kurulu’ndaincelenerek aşağıdaki kararlar alındı. Bu kararlar, bu akşam açık telgrafla Büyük Millet Meclisi Yüce Başkanlığı’ndan doğruca Kütahya’ya bildirilecek ve hey’etin görevine son verilecektir. Buna göre gereken tedbirlerin alınması ve görüşlerinizin bildirilmesi rica olunur (Genelkurmay Başkan Vekili Fevzi). Harekât şubesi Müdürû Salih 21.12.1920

Kararname
Vatanın selâmet ve kurtuluşu için ordularda görüş birliğinin ve mutlakitaatin şart ve gerekli olduğunu her şeyden önemli sayan Bakanlar Kurulu, BüyükMillet Meclisi üyelerinden Celâl, Reşit, Eyüp Sabri , Vehbive Kılıç Ali Bey’lerin Kütahya’dan gönderdikleri 26/27 Aralık 1920 tarihlitelgraflarını ve bu konu ile ilgili olarak ortaya çıkan durum ve olayları görüşüpinceledikten sonra, aşağıdaki kararları almıştır :

1 – Birinci Kuva-yi Seyyare, bütün öteki ordu birlikleri gibi, kayıtsız şartsız Büyük Millet Meclisi’nin kanunlarına, Hükûmet’in koyduğu düzen ve emirlereayak uydurmakla yükümlü ve askerî disipline bağlıdır.

2 – Birinci Kuva-yi Seyyare Komutanlığı’nın askerî görev ve konularla ilgilibütün teklif ve görüşleri, ancak emri altında bulunduğu komutanlığa ve bu komutanlık vasıtasıyla ilgili makamlara bildirilir.

3 – Yukarıdaki kararları Genelkurmay Başkanlığı uygular. Mustafa Kemal

şer’iye Vekili (Is3) Millî Savınıma Bakanı Fehmi Fevzi Dışişleri Bakaızı içişleri Bakam Ahmet
Muhtar Doktor Adnan Genelkurmay Başkanı Maliye Bakanı Vekili Ferit Fevzi
Kütahya’da bulunan Büyük Millet Meclisi üyelerinden Celâl, Reşit, Eyup Sabri, Vehbi ve Kılıç Ali
Bey’lerin, 26/27Aralık 1920 tarihli, etraflı telgraflarına, 27 Aralıkta cevap verdim Bunda,Bakanlar Kurulu kararını olduğu gibi bildirdim ve dedim ki : “Buna göresizlerden istediğim özel görev son bulmuş olduğundan geri dönmenizrica olunur.”

28 Aralık 1920’de hey’etten aldığım telgraf aynen şöyle idi : Kütalıya, 28.12.1920

Ankara’da Büyük Millet Meclisi Yüce Başkanlığı’na
Bakanlar Kurulu kararını bildiren telgraf emrinizi akşam aldık. Aslında herbirimiz memleket ve milletin selâmeti için, büyük bir samimiyetle emrinize uyarak buraya geldik. Eskişehir’in ve buranın durum ve tutumunu gördük. Anlaşmazlık konusu olan meseleyi tam bir tarafsızlık ve doğrulukla inceledik ve araştırdık. Görüşmelerin nasıl geçtiğini ve safhalarını olduğu gibi bilginize sunduk vesamimî inançlarımıza dayanarak meselenin çözüm şeklini anladığımız gibi yazdık. Sunduğumuz hususlara karşılık, Bakanlar Kurulu’nun bize bildirilen kararının neyi ifade ettiğini anlayamadık. Aksine, vatanın selâmet ve mutluluğunu gözönünde bulunduran maruzatımızın iyi karşılanmadığını gördük. Bu konunun dahafazla sürüncemede bırakılmaya tahammülü olmadığına itimat buyurmalarını istirham ederiz.

Celât Reşit Eyüp Sabrl Vehbi Kılıç Ali Bu telgrafa şu cevabı verdim :

şifre-makine başında Ankara, 28.12.1920
Kütahya’da Büyük Millet Meclisi üyelerinden Celâl, Reşit , EyüpSabri, Vehbi ve Kılıç Ali Bey’lere,

ilgi : 28.12.1920 tarihli şifre : Memleket ve milletin selâmeti için bana karşıgösterdiğiniz samimiyete cidden müteşekkirim, Söz konusu durum hakkında sizlerin buradan ayrılmasından önce, bütün belgeleri göstermek suretiyle yaptığımaçıklamalar sonunda, konuyu resmen hükûmete intikal ettirirken, sizlerin yerindeolan hareket tarzını, oradaki arkadaşlara açıklamak ve anlatmak üzere, yolculukzahmetine katlanmanızı rica etmiştim. Konunun çözüm noktası olarak telgrafınızda işaret buyurduğunuz nokta zaten burada da sözkonusu olmuştu. Hükûmetinalacağı genel tedbir ve tertibatın herhangi bir tarafın isteğine göre olamayacağınıbildirmiştim. Bakanlar Kurulu kararı, aslında uyulması gereken tabiî ve bilinenhususlan resmî ve kesin olarak bir defa daha ifade eder. Yüksek görüşleriniz hiçbir şekilde kötüye yorulmus değildir. Ancak, burada da arz ettiğim üzere, benimbir buçuk aydan beri süregelen şahsî ve özel gayret ve teşebbüslerimle ve büyükbir samimiyetle yaptığım çalışmaların, ne yazık ki, takdir edilmemiş olduğunugörüyorum. şüphesiz bu konunun çözüm ve takibini sorumlu ve ilgili makamlarabırakmış bulunuyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Kemal

Efendiler, Kütahya’daki hey’etin, durumu Meclis’e açıklayarak kendilerine daha yararlı olabileceklerine Ethem ve kardeşlerini inandırmak suretiyle ellerinden kurtulabildikleri anlaşılmıştır. Pek tabiî ReşitBey orada kalmıştır.

Nutuk devam ediyor…