Prof. Dr. Deniz Yüret ile Yapay Zeka Üzerine Söyleşi

Yapay Zeka Devrimi: Gelecekte Nasıl Ayakta Kalırız | Yapay Zekanın A-Z’si

YouTube player

Tuğba Ağaoğlu: Hoş geldiniz hocam.

Prof. Dr. Deniz Yüret: Hoş bulduk, teşekkürler davet için.

Tuğba Ağaoğlu: Biz teşekkür ederiz. Bugün tahmin edeceğiniz üzere yapay zekayı konuşacağız. Bu alandaki liderliğiniz ve bilgileriniz çok kıymetli. Hepimizin merak ettiği sorular var. Birdenbire hayatımıza giren bir konu oldu yapay zeka. Nasıl bir aşamadayız şu anda? Sizin ne gibi çalışmalarınız var bu konuda?

Prof. Dr. Deniz Yüret: Yapay zekanın pek çok insanın hayatına girmesi, ChatGPT ve benzeri teknolojilerin geçen sene popülerleşmesiyle oldu. ChatGPT teknolojileri henüz 1.5 yaşında bile değil, gerçekten çok yeni. Ben ilk başladığımda daha çok kural tabanlı sistemler, insanların elle programladığı sistemler revaçtaydı. 1990’larda istatistiki modeller öne çıkmaya başladı ve büyük veriyi analiz ederek kendi kendine öğrenen sistemler öne çıktı. 2000’li ve 2010’lu yıllarda bizi şaşırtacak kadar iyi sonuçlar vermeye başladılar ve hayatımıza girmeye başladılar. Önceden çok iyi çözemediğimiz, kameradaki görüntülerden objeleri tanıma ya da Türkçeden İngilizceye otomatik tercüme yapma gibi problemlerde rekorlar kırıldı. En son devrim niteliğindeki teknolojide, bu büyük dil modellerinin belli bir boyutu geçtiklerinde, birden hiçbirimizin beklemediği yeteneklere sahip olmaya başlamaları ve gerçekten, tabii belli hataları olsa da, daha evvel çözmekte çok zorlandığımız birtakım problemleri iyi bir şekilde çözebilmeye başlamış olmaları oldu. Bu da herhalde başlangıcı, dediğim gibi, geçen seneye dayanıyor ve bu insanların çok ilgisini çekti. ChatGPT, toplum içerisinde en hızlı yayılan uygulama oldu. Öğrenciler, eğitimciler, vatandaşlar, teknik insanlar, teknik olmayan insanlar, herkes bir şekilde faydalanmaya başladı. Bunun da sebebi tabii ki dil. İnsan dili bizim için çok önemli, birbirimizle iletişim kurmak için kullanıyoruz, eğitimde dili kullanıyoruz. Sonuçta OpenAI’ın getirdiği bu teknoloji de bu dil bağlantısını, dil arayüzünü, bilgisayarlarla kurabilmemizi sağladığı için doğal olarak çok popülerleşti ve faydalı kullanımları oldu diyebiliriz. Hala şu anda sınırlı bir teknoloji, hepimiz biliyoruz ki sorduğunuz bazı sorulara yanlış cevaplar verebiliyor, olmayan cevapları uydurma eğiliminde olabiliyor. Dolayısıyla her zaman çok güvenilir olmayabilir. Fakat yine de 35 sene önceki dil teknolojileriyle kıyasladığımızda gerçekten IQ olarak çok daha yüksek bir yardımcı teknoloji olduğunu söyleyebiliriz.

Tuğba Ağaoğlu: Peki hocam, şunu merak ediyorum. 80’li yıllarda sizi böyle bir seçime ne itti? Ya da nasıl aklınıza geldi bu seçimi bir öğrenci olarak? Bu yolda nasıl ilerlediğiniz çok merak ettim.

Prof. Dr. Deniz Yüret: İzmir Fen Lisesinden mezunum. Fen lisesinde okurken matematik ve bilimle doğal olarak hepimiz ilgiliydik. Daha sonra yurt dışında eğitime gittim ve üniversite 1. sınıftan itibaren hocaların kapılarını çalarak “Ben bu konularda proje yapmak istiyorum, bir şeyler yapmak istiyorum, bana da iş verin” diye diye sonunda da 2002’de Türkiye’ye döndüm. O zamandan beri de Koç Üniversitesi’nde sürdürüyorum bu çalışmaları. En son 2020’de İş Bankasının cömert bir yatırımıyla Koç Üniversitesi İş Bankası Yapay Zeka Merkezini kurduk. Onun kurucu direktörü olarak 3 yıl görev yaptım. Şu anda herhalde 15’ten fazla öğretim üyesi, 100’den fazla lisansüstü, doktora öğrencimizle Türkiye’deki bu konuda en yoğun, en ciddi çalışmaların yapıldığı merkez olarak devam ediyoruz. Dünyadaki gelişmeleri hem takip etmeye hem de kendimiz elimizden geldiğince bir şeyler eklemeye çalışıyoruz.

Tuğba Ağaoğlu: Peki hocam, yapay zeka mühendisliği adını artık çok sık duyduğumuz bir meslek dalı haline geldi. Bizi izleyen ebeveynler, gençler olsun, onlar buraya nasıl yönelecek? Yani ben yapay zeka ile ilgili bir meslek seçmek istiyorum, hangi adımları atmalı?

Prof. Dr. Deniz Yüret: Yapay zeka konusunda çalışma yapmak için gerekli olan altyapı: Birincisi matematik, analitik konularda öğrencinin kendini geliştirmesi lazım ki bu modellerin yapılarını, analizlerini kavrayabilsin. İkincisi programlama konusunda kendini geliştirmesi lazım, bilgisayar programlaması konusunda ki en son teknolojiyi kendi ellerine alıp oynayabilsinler, geliştirebilsinler, deney yapabilsinler, araştırmacı… Bizim araştırma merkezine baktığımızda üçüncü konuda dil ve kendini ifade edebilme yeteneği diyelim. Hem İngilizcede hem Türkçede dili iyi kullanabilen insanlar olmaları gerekiyor. Bu üçünü sağladıktan sonra aslında hangi bölümden mezun olduğunuz çok da önemli değil. Bizim aramızda fizik bölümünden mezun çocuklar da var, bilgisayar bölümünden mezun çocuklar da var, elektronik mühendisliğinden gelen çocuklar da var. Dediğim bu üç temel yeteneği bir şekilde eğitim hayatında elde edebilmiş herkes, günümüzde zaten online her türlü kaynak mevcut, online kaynaklara bakarak kendini yapay zekanın istediği konularda geliştirebilir.

Tuğba Ağaoğlu: Peki hocam, gelecekte hangi meslek dallarını yok edebilir? Hangi meslek dalları için bir tehdit oluşturuyor yapay zeka?

Prof. Dr. Deniz Yüret: Geleceği tahmin edebilmesi zor biliyorsunuz. Şu anda çok hızlı bir geçiş dönemi yaşıyoruz. Örneğin, dediğim gibi, geçen sene ChatGPT ve ilgili teknolojilerin çıkmasıyla ortaya çıkan birtakım yeteneklerin aslında geçen sene ortaya çıkabileceğini hiçbirimiz belki OpenAI’daki birkaç mühendis ve birkaç çok iyimser araştırmacı dışında tahmin etmiyorduk diyebilirim. Dolayısıyla gelecek sene bu sistemler ya da bu sistemlerin takip edeceği başka sistemler ne gibi yeteneklere sahip olacak? Neleri becerebilecek? Neleri beceremeyecek? Onu söylemek zor. Fakat bu teknolojik gelişme ne yönde olursa olsun, en azından yakın dönemde, insanların yaptığı birtakım meslekleri yok etmek yerine onlara yardımcı olacak bir teknoloji olarak ortaya çıkacağını düşünüyorum yakın gelecekte yapay zekanın. Yani ileride, bundan birkaç sene sonra, bir doktorsunuz, bir avukatsınız, bir mühendissiniz, yan tarafınızda bir AI asistanınız olacak. O AI asistanıyla siz çok daha üretken bir hale gelebileceksiniz. Eskiden bir haftada yaptığınız işi bir günde yapabileceksiniz. Bence yakın dönemdeki, benim beklediğim gelişme bu yönde. Dolayısıyla bu araçlardan korkmayalım, bunları kullanmayı öğrenelim. Bunların zayıflıklarını keşfedelim: Ne konuda yardımcı olabilirler? Ne konuda yanılabilir? Bunu çözmeye çalışalım, gelişmeleri takip edelim. Onun ötesinde, bence insanlar her zaman insanlarla konuşmayı, etkileşmeyi tercih edecek. İşte bir doktora gittiğimde büyük ihtimalle bir robotla konuşmaktansa bir insanla konuşmayı her zaman tercih edeceğim. O insanın yan tarafında robot yardımcıları olabilir ama insanlara her zaman ihtiyaç olacak diye düşünüyorum.

Tuğba Ağaoğlu: En çok merak edilen şeylerden biri de… Sonuçta öğrenerek işleyen bir sistem, sürekli olarak bir öğrenme halinde olan bir sistem yanılmıyorsam yapay zeka. Duygular kısmı, yani insana ait olan vasıflar hiçbir şekilde ona yüklenemez, verilemez ama yine de insan düşünmüyor değil, hani gün gelip de insanı da taklit edebilir mi? Ya da zaten ediyor da, duyguları da taklit edebilir mi yapay zeka diye düşünüyoruz, soruyoruz.

Prof. Dr. Deniz Yüret: Bence “hiçbir şekilde” demeyelim. “Hiçbir şekilde olamaz” dediğimiz her gelişme belli bir süre bekledikten sonra olabildi. Prensipte bunun olamaması için ben bir sebep görmüyorum. Çünkü sonuçta bizim de duygularımızı, davranışlarımızı, hislerimizi belirleyen beynimizin içindeki fiziksel bir sistem ve bir noktada yapay zekaların da bu tip özelliklere sahip olabilecekleri düşünülüyor, ben de öyle düşünüyorum. Dolayısıyla şu anda o noktaya uzağız. Şu andaki yapay zekalara arada bir haberlerde çıkıyor sansasyonel olarak; işte “bu bilinç kazandı mı acaba”, işte “özgür düşünceye sahip mi”, “kendi benliğini hissedebiliyor mu” gibi konular çok tartışılıyor. Şu anda ona uzağız, şu anda gerçekten hala otomata şeklinde diyebilirim elimizdeki sistemler. Siz sonuçta bir input veriyorsunuz, içeride çok az, insan beynine kıyasla çok az, bir işlemden sonra işte size akıllı görünen bir cevap veriyor ama o tip sistemlerin imkansız olduğunu düşünmüyorum. Ne zaman gelecekleri konusunda çeşitli rivayetler var. Bu arada tabii akıllı ve faydalı olması için bu sistemlerin bizim gibi insani özelliklere sahip olmaları ya da duygulara sahip olmaları gerekmeyebilir ama gerekirse, o konuda da bir şey söylemek zor. Çünkü insan nörolojisinde biliyoruz ki mesela duygu merkezleri değişik şekillerde hasar gören insanların aynı zamanda problem çözebilme, karar verme yetenekleri de kötü etkileniyor. Aslında duygular bizim zekamızın çok entegre bir parçası. Belki bir noktada göreceğiz ki hani bunu makinelere bir şekilde veremezsek onların da yetenekleri belli bir yerde takılıp kalacak. Dolayısıyla daha akıllı olabilmek için duygular konusunda da gelişmesi gerekebilir.

Tuğba Ağaoğlu: Neleri yanlış öğrenebilir? Sürekli verilerden yararlanarak ortaya veri koyan bir sistem. Dolayısıyla bize yanlış aktarabileceği…

Prof. Dr. Deniz Yüret: Bu çok aktif bir araştırma konusu. Bir şey… Aslında bu konuda çok büyük yatırımlar yapan şirketler de; OpenAI olsun, Microsoft olsun, Facebook olsun… İçeride bu konuya çok özenle eğiliyor diyebilirim. Çünkü onların risk olarak gördüğü en büyük tehlikelerden biri bu tip bir uygulamanın kritik bir alanda kullanıldığında yanlış bilgiler vermesi ve bunların insanlara zararla sonuçlanması. Dolayısıyla bu tip chatbot’ları açtığınızda hep altında yazdığını görürsünüz, işte “bu şeyler her zaman doğru olmayabilir, lütfen bunun farkında olun” gibi uyarılar. Bu konuda ciddi çalışılıyor, henüz çözdük diyemem ama ilerleme var. Mesela bu internet verisi üzerinde eğitilmiş, “raw” halini, yalın halini, aldığımızda bu sistemleri, onların çok daha az terbiyeli olduğunu fark edebiliyoruz. Birtakım yanlış saplantıları olabiliyor vesaire. Bundan sonra benim işte “terbiye dönemi” dediğim bir eğitimden geçiyorlar ve birtakım zararlı cevapları vermemeyi öğreniyorlar. Yani şu anda bizim oynadığımız ChatGPT olsun, işte Bing olsun, Google’ın Bard’ı olsun… Bütün bu sistemler hiçbir zaman internetten eğitildiği yalın haliyle insanların kullanımına sunulmuyor. Her birinin bir “terbiye dönemi” var, o dönemde değişik cevaplarının hangilerinin kabul edilebilir, hangilerinin kırıcı olabileceği konusunda eğitim görüyorlar. Dolayısıyla yani yine çok uğraşırsanız tabii ki kötü cevaplar verdirebilirsiniz ama bayağı bir mühendislik saati bunları engellemek için harcanıyor bu şirketlerde.

Tuğba Ağaoğlu: Evet. Peki hocam, az önce gerçi biraz değindiniz bu konuya ama sağlık sektöründe, tıpta, sağlıkta yapay zeka kullanımına ilişkin sözlerinize kulak vermek isteriz. Öngörüleriniz neler? Nereye kadar yararlı hale gelebilir? Nereden sonra yine risk oluşturabilir yapay zeka kullanımı sağlık sektöründe? Öngörülerinize ne kadar güvenebiliriz?

Prof. Dr. Deniz Yüret: Yani şu anda güvenmeyin derim. Çünkü şu anda gerçek… Evet, uzman olmadığınız bir konuda yapay zekayı kullandığınızda hangi verdiği bilgi uydurma, hangi verdiği bilgi gerçek, onu ayırt edebilmeniz zor olabilir. Ya da kullanmaya kalksanız bile başka kaynaklardan onu bağımsız bir şekilde teyit etmeniz, doğrulamanız gerekecektir o bilgileri. Dolayısıyla şu anki hallerine güvenemeyiz.

Tuğba Ağaoğlu: Ama ileride yerini alabilir mi? Şu anda imkansız olarak bakılır cevap olarak. İmkansız… Diyebiliriz ama… Hani dediniz ya, “imkansız” dediğimiz her şey oluveriyor. Doktorların yerini alabilir mi yapay zeka yıllar yıllar sonra?

Prof. Dr. Deniz Yüret: Yani kısa vadede, bence, dediğim gibi, bu sistemlerin asistan olarak görev alması çok daha muhtemel. Benim yakın gelecekte öngördüğümüz, olacak o, sizin kişisel asistanınız. İşte şu tip, bileğinize taktığınız aletlerle değişik sağlık işaretlerinizi takip edecek. Belli bir problem gördüğünde doktorunuzun, aynı şekilde eğer asistanıyla… Doktorunuzun AI asistanıyla bu bilgileri paylaşıp hem size hem doktorunuza belli bir problem çıktığında, bunu kişisel olarak size özel teşhis edilmesini ve size özel bir şekilde tedavi edilmesini mümkün hale getirecek. Yani şu anda tıbbın bulunduğu düzey çok kişisel bir düzey değil, bunu yapacak henüz sistemlerimizi geliştirememişiz. İnsanlar birbirinden bir hayli farklı olabiliyorlar, genetik açıdan farklıyız, mikrobiyom açısından farklıyız. Dolayısıyla bir insanda gördüğünüz, bir tespit ettiğiniz bir durum problem olabilir, başka bir insanda aynı şey problem olmayabilir. Şu an “kişisel tıp” henüz daha yaygınlaşmaya başlamadı, desteğiyle. Bunun çok yakında değişip çok daha kişisel seviyede, sizin genlerinize, sizin kişiliğinize uygun bir şekilde özelleşecek.

Tuğba Ağaoğlu: Süper insan kavramının yanına, yanında nereye koyabiliriz? Hayalimizdeki süper insan… Bu Neuralink’i de biraz böyle içine katarak düşünecek olursak, siz yan yana nasıl getirirsiniz?

Prof. Dr. Deniz Yüret: O konuda teknolojinin nereye gideceğinin aslında direksiyonunda oturan bizleriz. Mühendisler, bilim adamları sadece bize değişik araçlar, gereçler veriyorlar diyelim. Hani biz bir çekiç icat ediyoruz, sonuçta o çekici kullanarak işte bir ev mi yapacaksınız yoksa birisini mi yaralayacaksınız? O biraz bize kalmış durumda. Yani bana “gelecek” konusunda tahminlerim soran, özellikle öğrencilerime, gençlere diyorum ki, “Yani bana sormayın, siz ne istiyorsanız gelecek öyle olacak.” Gelecek bizim elimizde. Biz neye karar verirsek o şekilde gelişecek. Önemli olan bu imkanların bilincinde olmak ve bu imkanları toplum olarak nasıl kullanmak istediğimize… Geleceği yaratacak olan bizleriz, bizim nesiller. Dolayısıyla bizim düşünmemiz lazım gelecekte gerçekten işte bu Neuralink gibi teknolojilerin nereye gitmesini istiyoruz, AI’da insanların etkileşiminin nereye kadar olmasını istiyoruz, nerelerde sınırlar koymak istiyoruz. Bu konularda vatandaş olarak hepimizin görevi gelişmeleri takip edip kendi kırmızı çizgilerimizi, kendi yöneticilerimize de bu sınırlarımızı iletip, doğru şekilde bu teknolojinin faydalı olmasını sağlamamız diye düşünüyorum.

Tuğba Ağaoğlu: Sayın hocam, gerçi az önce birazcık giriş yapmış olduk şimdi soracağım soruyu ama yine bu akıllı yazılımları, yapay zekayı kontrol edebilecek bir mekanizma üzerinde durulduğunu aslında söylediniz. Daha doğrusu soru işareti olduğunu söylediniz ama olacak mı böyle bir şey? Çünkü gerçekten insanı düşündüren ve korkutan da bir yanı var.

Prof. Dr. Deniz Yüret: Evet, yani halihazırda var bu konudaki… Mesela hukuki altyapıyı kuran Avrupa Birliği’ndeki komitelerde Türkiye’yi temsilen Bilgi Üniversitesi’nden Leyla Keser hocamız görev alıyor. Onlar hukukçu gözüyle, bu sınırları nerede koymak lazım, insanları bu gelişmelerde nasıl koruyabiliriz konusunda gerçekten mesai harcıyorlar, düşünüyorlar. Dolayısıyla bu bence bir süreç ve gelişmeleri de net olarak tahmin edemediğimiz için bu sürecin devam etmesi lazım. Yani bu sene oturup hepimiz çalışıp bir takım kurallar koysak, bu kurallar gelecek sene ya da 10 sene sonra bizim işimize çok yaramayabilir. Dolayısıyla bu gelişmeleri takip edip ne yönde gideceğini kontrol eden çalışmaların sürekli olarak devam etmesi lazım, hukuki alanda, politik alanda.

Tuğba Ağaoğlu: Şu an ne kadar yeterli bu yapılan çalışmalar?

Prof. Dr. Deniz Yüret: Ben çok yeterli olduğu görüşünde değilim yani. Gençler bu değişimin ve bu değişimin getirdiği risklerin farkında, belki anne babalar bunun farkında ama yöneticilerimiz ne kadar farkında? Ve bu konuda ne kadar ciddi? Bu teknolojiyi anlıyorlar mı? Gidebileceği olasılıkları görüyorlar mı? Ve vatandaşları korumak için gerekli tedbirleri alıyorlar mı? Ona çok emin değilim. Bence daha aktif bir şekilde çalışmaları lazım. Çünkü çok çok hızlı bir değişim sürecinden geçiyoruz. Yani interneti düşünün, internet, yani World Wide Web anlamında, 1990’ların ortasında çıktı. İlk çıktığı günlerde bilgisayardan gidip “Aa bugün yeni bir sayfa gelmiş internete” vesaire diye bakardık, ya o günleri hatırlıyorum. Yani o zamandan beri geçen 20-30 sene içerisinde hayatımızı değiştirdi; sosyal medya olsun, YouTube, Wikipedia gibi kaynaklar olsun… Eğitimde, hayatta pek çok değişik şeye yol açtı. Ben bence ondan çok daha hızlı bir değişim şu anda başlamış durumda, baş döndürücü bir şekilde bu devam ediyor ve maalesef belli çevreler bunun çok farkında değiller. Ve hani bir noktada dolayısıyla risk taşıyor.

Tuğba Ağaoğlu: Şunu da sormak istiyorum. Bunu peki tümüyle reddeden, bu sistemin içinde hiçbir şekilde olmak istemeyen oluşumlar… Gelecekte onlar da hani bir şekilde artık elimine mi olacak? Yok olacak? Ya da ne bileyim, bu sistemin tamamen dışında kalmak da artık güvensiz mi olacak?

Prof. Dr. Deniz Yüret: Bu sorunuz çok güzel bir soru ve bunun analogları var. Yani şu anda mesela cep telefonu kullanmayı reddeden insanlar var. Hatta daha işte teknolojiyi kökten reddeden, Amerika’da işte Amish dediğimiz insanlar hala faytonlarla geziyorlar. Daha 100-200 yıl önceki teknolojiyle yaşamayı seçebiliyor ama nüfusun çoğunluğunun böyle olmadığını görüyoruz, ne zaman yeni bir teknoloji çıksa, değil mi? Yani bu teknolojiyi reddeden arkadaşlarımız genelde azınlıkta kalıyor. Çünkü teknoloji bir takım faydalar sağlıyor, bir takım şeyleri kolaylaştırıyor ve dolayısıyla pek çok insan bunu adapte ediyor. Dolayısıyla yapay zeka konusunda da benzer bir şey olacağına eminim. Şu anda işte internet ve cep telefonlarını reddeden bir azınlık gibi ileride de yapay zekayı reddeden bir azınlık olabilir.

Tuğba Ağaoğlu: Peki hocam, 6 yaşındaki bir çocuğa ya da 10 yaşındaki, henüz eğitim hayatının çok başlarında olan bir çocuğa, bütün bu durumun, sistemin girizgahı nasıl yapacağız anne babalar olarak? Hem onu teknolojiden uzak tutmaya çalışırken… Ya en azından ben anne olarak mümkün mertebe uzak tutmaya çalışıyorum ama istiyorum ki dışında da kalmasın bu sistemin. Mesela “Yapay zeka nedir?” dese bana, nasıl bir yanıt vereceğim? Onu nasıl dahil edeceğim çaktırmadan?

Prof. Dr. Deniz Yüret: Bu da çok zor bir soru benim için, yanıtı zor bence. Çok endişelenmeyin çünkü onlar kendi kendilerine bir şekilde keşfediyorlar. Siz ne kadar engellemeye çalışsanız da… Bence ebeveyn olarak kontrolümüz bir hayli sınırlı. Her jenerasyon bir şekilde keşfediyor bu yeni teknolojileri ve onlarla nasıl etkileşebileceğimizi tahmin edemiyoruz. İşte ben çocukken televizyon karşısında geçirdiğimiz saatlerden çok korkulurdu. İşte ben anne baba olduğumda internet, ekranlar geldi. Şu anda artık sosyal medyanın, en azından genç beyinler için, çok iyi olmadığı konusunda bilim adamları… Yani… Benim kızım 18 yaşında, şimdi artık şey yapmak… Eve… Ve sonuna gelmiş durumdayım bu sorumluluğun. Size kolay gelsin.

Tuğba Ağaoğlu: Teşekkür ederim.

Prof. Dr. Deniz Yüret: Benim uyguladığım prensip: Sonuçta gelişim çağındaki çocukların bir, fiziksel aktiviteye; iki, sosyal aktiviteye çok ihtiyaçları var. Bunlara engel olmayacak ölçüde bence teknolojiye izin verebilirsiniz ama ama teknoloji bir noktada bir alışkanlık haline gelip sosyal ve fiziksel hayatlarına girmeye başladığında, onları koltuktan kalkmamaya ya da arkadaşlarıyla yüz yüze oynamamaya kadar gittiğinde, o zaman frenlere basmanız lazım diye düşünüyorum. Çünkü gelişim için dengeli bir şekilde bütün bunları yaşamaları lazım ama teknolojiden korkmanıza bence gerek yok, sadece ona harcanan vaktin kontrol altında olması lazım.

Tuğba Ağaoğlu: Tabii siz bir akademisyen… Bu soruyu size sormak zor ama ben de bir öğrenciyim, öyle bir şekilde sorayım. Bir makale hazırlamam gerekiyor. Bu makaleyi hazırlarken ya da bir ödev hazırlarken, bir üniversite öğrencisinin yapay zekadan yararlanması etik mi? Siz nasıl değerlendiriyorsunuz? Önünüze gelmiş muazzam bir makale, bunun ayırdını nasıl yapacağız? Ne yapacağız?

Prof. Dr. Deniz Yüret: Şöyle… Etik olmayan şey, başka bir kaynaktan, ya da başka bir insandan, ya da başka bir yapay zekadan aldığınız bir çalışmanın altına kendi imzanızı atıp “Bunu ben yaptım” demek. Etik olmayan şey aslında yalan söylemek. Onun dışındaki hiçbir şeyin etik konuda bir problemi olduğunu düşünmüyorum. Yani siz “Ben bu konuyu AI’dan öğrendim.” dediğiniz sürece onu çalışmalarınızda kullanmamanız bence hiç gerek yok. Şu anda eğitimciler, dediğiniz gibi, bir telaş içindeler. Bizim üniversite dahil her üniversitede komiteler toplanıyor, “İşte bunu nasıl yapalım? Cezalandıralım mı? Ödüllendirelim mi? İzin verelim mi? Vermeyelim mi?” diye. Ve ben de bu komitelerde yer alıyorum ve benim söylediğim şu: Yani biz çocukken işte hesap makinelerine izin verilsin mi diye konuşulurdu, daha sonra işte bilgisayarlar geldi, bilgisayarlara izin verelim mi? İnternete izin verelim mi? YouTube’a izin verelim mi? Vesaire. Yani biz bunları hep konuşuyoruz ama bunlar boş konuşmalar. Sonuçta bu teknolojilerin hepsi bu çocukların hayatlarında olacaksa, normal hayatında nasıl kullanacaksa bu çocuk bu teknolojiyi, eğitimde de aynı şekilde… Eğitim için gerekli olan bir takım deneyimleri kazanmalarına engel olmamak, değil mi? Yani çocuk eğer bütün ödevlerini oturup ChatGPT’ye yazdırıyorsa kendisi yazı yazmayı öğrenmiyor, bu kötü. Çünkü kendini ifade edebilme yeteneği önemli bir yetenek, bunu kazanması lazım. Ama kendi araştırmasını yaparken, yazısını yazarken yan tarafta ChatGPT ile sohbet ediyorsa ve oradan aldığı fikirleri kendi aklında harmanlayıp bir şekilde kullanıyorsa, bence bunun hiçbir sakıncası yok. Zaten hani o öğrettiğimiz şeyleri gidecek ileride belki yapay zekasına soracak, dolayısıyla bunları öğretmemiz gerek var mı? Bence var, bence temel yetenekleri vermemiz lazım bu çocuklara. Eğitim sistemi içerisinde nasıl iyi bir birey olmayı, nasıl sorgulamayı, neler… Bu öğrendiği şeyleri ve edindiği merakı ne şekillerde kullanmayı, tecrübe etmeleri, öğrenmeleri şart. Eğitim görmemiş bir bireyin eline siz nasıl bir araç verirseniz verin, o araçtan bir hayır gelmez. Yani zır cahil bir insanı gidip Harvard’ın kütüphanesinin ortasında bıraksanız, hani 3 sene sonra ondan ne bileyim biyoloji nobeli çıkmaz, değil mi? Yani belli bir çerçeve, belli bir merak, belli bir soru sorabilme yeteneği, belli bir muhakeme, analiz yeteneği görmüş olması lazım ki çocukların ileride hangi soruları soracaklarını bilsinler, hangi konuların önemli olduğunu, hangi davranışların etik olduğunu kendi akıllarında muhakeme edebilsinler. Bu yetenekleri hiçbir zaman yapay zeka bizim yerimize yapmayacak. Karar verici biz olduğumuz sürece bu yeteneklere bizim sahip olmamız lazım ama birtakım basit, ezbere dayalı bilgilerin belki de çok öğretilmesinde gerek olmayabilir. Bazı şeyleri tartışabiliriz ama temel yeteneklerin bence her zaman geçerliliği var. Eğitim sisteminin de bu temel yeteneklere konsantre olması lazım.

Tuğba Ağaoğlu: Gelecekte kişinin kendinin de bir simülasyonu mu desem… Yapay zeka oluşturulmuş benim yapay zeka versiyonum, sınavlara benim yapay zeka halim girecek, edindiği bilgilerden yararlanarak… Gibi böyle bir şey mümkün mü? Avatar gibi yani, biraz böyle avatar vari bir oluşum mümkün mü?

Prof. Dr. Deniz Yüret: Mümkün. Yani sizin avatarınızdan ziyade sizin, ben onun kişisel asistanınız olarak görüyorum. Şu anda bazı yaptığınız şeyleri yaptırabileceğiniz, can sıkıcı işleri verebileceğiniz kişisel asistanınız gibi düşünmek belki daha doğru. Tabii sanal dünyada bizim kopyalarımızı yaratabilecek miyiz ve bu sayede işte ruhumuzu oraya transfer edebilecek miyiz gibi düşünceler de var, bilim kurgu düşünceleri. Onlara henüz biraz daha uzağız ama bizi çok iyi tanıyan, ihtiyaçlarımızı bilen, bizim yerimize gidip kıyafet alışverişi yapabilecek kişisel asistanlar bence çok yakın. 5-10 sene içerisinde hepimizin cebinde böyle bir asistan olacak ve hani şu anda bir arkadaşınızı aradığınız kadar rahat bir şekilde o asistanla iletişim kurup bir takım angarya işlerini ona yaptırabileceksiniz.

Tuğba Ağaoğlu: Askeri teknolojiler düşündürttü bana, konuştuğumuz, şu ana kadar konuştuğumuz yine bu sistem ve konular. Askeri teknolojilerde de yine yapay zekadan yararlanmak, ya da yararlanmamak, güvenlik açısından yine ne gibi yararlar ya da tehditler doğurur, size sormak isterim.

Prof. Dr. Deniz Yüret: Bu çok uzmanlığım olan bir konu değil ama en korktuğum konulardan biri. Çünkü yapay zeka bugüne kadar olan teknolojilerin aksine karar verebilme yeteneğine sahip bir teknoloji. Bugüne kadarki teknolojiler… Yeni fikirler yaratabilme ve bunları uygulayabilme yeteneğine sahip bir teknoloji. Geçen Yuval Noah Harari’nin bir konuşmasını dinliyordum, o… Onun gözlemine tamamen katılıyorum. Bugüne kadar devrim niteliğindeki bilgi teknolojileri, işte matbaa olsun, telefon olsun, internet olsun, radyo olsun… İnsanların yarattığı birtakım şeyleri yaymakla sınırlıydı. Halbuki şu andaki yapay zeka teknolojisi kendisi yeni resimler, yeni fikirler, yeni yazılar üretebiliyor ve eğer izin verirsek karar da verebiliyor. Burada şu risk var: Silahlanma yarışına girmiş iki güç belli kontrolleri kenara bırakıp daha etkili olabilmesi için kendi kendine karar verebilen bir takım ölümcül teknolojiler yaratırlarsa… Tabii bu hepimiz için bir risk. Bunun olmaması için bence karar koltuğunda her zaman insanlar olmalı bu tip teknolojilerde. Onun dışında, bunların kontrol edilebilmesi için, yani bu tip uygulamaların, tehlikeli askeri uygulamaların kontrol edilebilmesi için uluslararası iletişimin ve etkileşimin sağlıklı yürüdüğü bir dünyada yaşıyor olmamız lazım ki bir takım anlaşmalar yapılabilsin, bu anlaşmalara uyulabilsin. Şu anda öyle bir dünyada maalesef yaşamıyoruz. Dolayısıyla umarım yakında aklımızı başımıza alırız ve ufak tefek hesapları bir kenara bırakıp bu tehlikeleri görür ve böyle bir uluslararası işbirliğini başlatabiliriz insanlık olarak. Yoksa şu an yaşadığımız büyük risklerin çoğu global riskler, çevre riskleri olsun, yapay zeka riski olsun, teknolojiye dayalı başka riskler olsun… Bu global riskleri lokal olarak, tek tek ülkeler olarak çözebilmek değil, ülkelerarası anlaşmalarla ancak çözülebilecek riskler bunlar. Yani daha evvel bunu becerdik, nükleer teknolojilerde becerdik, işte ozon tabakasını tamir ederken becerdik. Dolayısıyla iyimser olmak için de sebebimiz var, yani bazen olabiliyor, çalışmamız lazım üzerinde diye düşünüyorum.

Tuğba Ağaoğlu: Meslek dalları üzerine konuşurken, “Birçok meslek dalı için aslında bir tehdit de oluşturuyor.” demiştim. Örneğin seslendirme sektörü, dublaj sektörü… Şimdi belki dışındasınız ama ben biraz içindeyim ve açıkçası sesler kopyalanıyor. Yani seslendirme sanatçılarının ve dahi normal sanatçıların sesleri kopyalanıyor ve bunlar ile çeşitli reklam seslendirmeleri olsun, videolar olsun pek çok şey hazırlanıyor. İleride dublajı da bitirebilir mi yapay zeka? Çünkü öyle görünüyor ne yazık ki.

Prof. Dr. Deniz Yüret: Bitirebilir, evet.

Tuğba Ağaoğlu: Çok teşekkür ederim, istemediğim bir yanıt ama…

Prof. Dr. Deniz Yüret: Yani şu anda çok yakın olduğumuz için bunu… Kısa bir şekilde cevaplayabilirim. Orada yine bu alandaki insanları korumak için neler yapabileceğimiz bizim elimizde olan bir şey? Yoksa marketin kendi güçlerine bırakırsanız tabii ki bir dublaj sanatçısından çok daha masraf olarak hesaplı olacak yapay zekayla aynı problemi çözmek, şu anda elimizde yoksa bile çok yakınız. Tercümeyi de otomatik olarak yapacak, seslendirmeyi de otomatik olarak yapacak teknolojiler ve hatta ağız hareketlerine kadar, evet evet, bunlar bunlar yapılabilecek şeyler.

Tuğba Ağaoğlu: Yapay zeka ile hazırlanmış bir doküman, ya da yapay zekadan alınmış bir hizmet, kendi içinde bizim göremediğimiz ama onun imzasını taşıyor mu? Dijital imza mı denir? Ya da… Hani bunu nasıl soracağım bilemiyorum ama…

Prof. Dr. Deniz Yüret: Çok güzel bir soru. Dijital imza çok bence uygun bir şekilde ifade ettiniz. Bu şu anda teknolojisi yeni geliştirilen bir konu. Dolayısıyla yapılabilir olduğunu biliyorum. Bu konuda çalışan bilim adamlarını… Scott Aaronson var mesela, takip ediyorum. OpenAI’ın, Microsoft’un, Google’ın önünde bu tip teknolojiler var fakat şu anda bu konulardaki kanuni çerçeveler henüz belirlenemediği için bir türlü bunlar uygulamada değil. Yoksa aslında ChatGPT’nin ürettiği metni dijital olarak imzalayıp sizin onu ufak tefek değişiklikler yapsanız bile ChatGPT tarafından üretildiğini anlayabilecek teknolojiler var. Aynı şekilde image üreten, video üreten teknolojiler için de bunun içerisine “AI imzası” entegre etmek mümkün. Dolayısıyla istenirse bu yapılabilir, öyle söyleyeyim. Teknoloji elimizde mevcut şu anda fakat uygulamada henüz uygulanmıyor.

Tuğba Ağaoğlu: Evet, tam olarak sormak istediğim aslında buydu. Çok teşekkür ederim yanıtınız için. Otomotiv sektöründe yapay zeka… Bizi nerelere götürür? Ne gibi yine endişeler ve riskler doğurur?

Prof. Dr. Deniz Yüret: Sektöründe büyük bir… Büyük bir iyimserlikle başladık biliyorsunuz, işte Tesla ve diğer bu kendi kendine sürebilen teknolojilerle. Fakat orada son problemin son %1-2’sini çözebilmek zor olduğunu fark ettik. Zaten hani robotik üzerinde çalışan hocalarımız bunun çok zor olduğunu hep biliyorlardı. Fakat hani ilk baştaki gelişme hızımız, şu anda görüyorsunuz, biraz yavaşlamış durumda. Trafiğin çok iyi olmadığı… Pardon, trafik problemlerinin fazla olmadığı, işte otobanlar olan, şeritlerin belli olduğu bir takım ortamlarda güvenli bir şekilde bu teknoloji çalışıyor artık fakat işte ben İstanbul’da yaşıyorum, hani İstanbul trafiğinde çalışabilecek hale gelmesi için daha henüz bir hayli zaman geçmesi gerekeceğini düşünüyorum. Çünkü yani işaretler standart değil, yanında bırakılmış arabalar, yerde çukurlar, sizi ters yöne yönlendiren işçiler vesaire. Böyle bir kaos ortamında kafası karışmayacak bir yapay zeka şu anda yok. Dolayısıyla ya yollarımızı yapay zekaya uygun bir hale getireceğiz ya da bir hayli beklememiz gerekecek yapay zekanın bu kaotik ortama uyum sağlayıp uygulanabilir olması için. Orada genel olarak belki sormaya çalıştığınız riskler de şuydu: Yapay zeka tarafından kullanılan araçlarda bir kaza olduğunda bunun sorumluluğu kime ait olacak?

Tuğba Ağaoğlu: Evet.

Prof. Dr. Deniz Yüret: Burada tam neyin doğru olduğuna ben de emin değilim ama şunu belirteyim: Yani şu anda trafikte gerçekten çok fazla canımız yanıyor, ölen, yaralanan insanların sayısı çok fazla. Eğer bu sayıyı bir nebze azaltabilecek bu yeni teknoloji bence üzerinde çalışmamız lazım. Umarım gelecekte, işte bizim çocuklarımız araba kullanmaya başladığı zaman, daha iyi sistemler geliştirilmiş olur ve çok daha az riskle yollarda seyahat ederler diye ümit ediyorum.

Tuğba Ağaoğlu: Yapay zeka nedir, ne değildir, çok merak ediyor diyelim ki ama hiçbir şekilde matematik zekası yok. Ama merak da ediyor, nasıl öğrenebilir bunu kısa yoldan?

Prof. Dr. Deniz Yüret: Bu sistemleri kullanmak için artık sadece dil bilmek gerekiyor, gördüğünüz gibi. Yani bir programlama bilmek… Hani geçen 2 sene önce sorsanız bu soruyu diyebilirdim ki “Böyle bir sistemi kullanmak için önce mesela programlama öğrenmesi lazım, ya da şu bilgisayar dilini öğrenmesi lazım.” ama şu anda açıyorsunuz, konuşuyorsunuz. Dolayısıyla bu sistemlerle etkileşmek, bunların zayıflıklarını, güçlü yanlarını tespit edebilmek, ya da bunları daha iyi sorulara cevap verebilecek şekilde yönlendirmeyi öğrenebilmek için aslında çok büyük bir teknik altyapıya gerek yok şu anda. Bu sistemlerle etkileşme ihtiyaç var sadece diyebilirim. Dolayısıyla o anlamda yani kullanıcı anlamında ve önünüzdeki sistem neleri biliyor, neleri bilemiyor, neleri anlıyor, neleri anlayamıyor, bunu ölçebilme anlamında bence hepimiz buna muktediriz, teknik altyapımızın ne olduğundan bağımsız olarak.

Tuğba Ağaoğlu: Teşekkür etmeden önce son bir soru sormak istiyorum size. Yapay zeka mühendisliği… “Dream job” tabir edilen, “geleceğin mesleği” tabirini kullanabilir miyiz yapay zeka mühendisliği için ileride? Yani ne kadar içimizde olacak?

Prof. Dr. Deniz Yüret: Şimdi yapay zeka mühendisliğini tabii ki bu konuda çalışan bir profesör olarak kötülemek istemiyorum, zaten söylenecek kötü bir şey de yok fakat dediğim gibi şu anda çok hızlı değişen bir dünyada yaşıyoruz. Dolayısıyla bundan 10 sene sonra bizim kullanacağımız yapay zeka sistemleri şu andakinden çok daha farklı olacaklar, olabilecekler belki. Onları iyileştirmek, oluşturmak, eğitmek için şu anda öğrettiğimiz programlamayı öğrenmeye gerek olmayabilir. Bambaşka şekillerde etkileşmek gerekebilir bu sistemlerle. Onun için, evet yani şu anda, hani şu anda bir talep var bu konuda çalışan insanlara, çünkü çok yeni bir teknoloji, çok hızlı yayılıyor. Şu anda üniversiteye giren, giren öğrenciler için hani bundan 4 sene sonra hala bu talep olur mu? Büyük ihtimalle olur. Ama 10 sene sonra olur mu? Ona emin değilim. Ama bundan 100 yıl önce de bugün de, doğru düşünebilen, iyi düşünebilen, dürüst, yaratıcı, meraklı gençlere ihtiyacımız her zaman oldu, olmaya da devam edecek. Dolayısıyla bu temellere… Yani modalar gelip geçici. İşte eskiden ben üniversite sınavına girdiğimde en popüler alan elektrik mühendisliğiydi, herkes elektrik mühendisliği yazardı. Şimdi bilgisayar biraz daha popüler olduğu için işte yapay zeka mühendisliği diyoruz vesaire. Bunlar biraz gelip geçici şeyler. Kalıcı olan gerçekten kültürlü, meraklı, bağımsız düşünebilen çocuklar yetiştirmek. Bu şu anda her zamankinden daha önemli diye düşünüyorum çünkü 10 sene sonranın mesleklerini hiçbirimiz tahmin edemiyoruz. Dolayısıyla esnek bireyler yetiştirmemiz lazım, yani istediği anda istediği yeni bilgiyi, yeteneği öğrenebilecek, edinebilecek, belli temelleri olan, belli çerçeveleri olan gençler yetiştirmek lazım ki bu dünyanın değişen şartlarına, gittikçe hızlanarak değişen şartlarına çok rahat adapte olabilsin. Bunun için de temellere ağırlık vermeleri lazım: Matematik öğrenin derim çünkü matematik her zaman lazımdı, bundan sonra da olacak gibi görünüyor. Dil eğitimine ağırlık verin derim. Onun dışında bilgisayarlarla korkmayın, oynayın, çünkü öyle görünüyor ki daha bir süre daha hayatımızın içerisinde gittikçe büyüyen bir rolleri olacak. Onun dışında, evet yani bu aydınlanma dönemindeki felsefeciler bu işi doğru tespit etmişler. Yani belli meslek dalları için insan yetiştirmek olarak görmeyelim biz eğitimin amacını ama kendi yeteneklerini geliştirip daha iyi bireyler olabilmek için çalışan bir sistem olarak görmemiz lazım eğitim sistemini. Eğer bunu doğru yapabilirsek ileride hangi meslekler yükselirse yükselsin, hangi meslekler yok olursa olsun, bu gençler kendi yollarını bulacaklardır diye düşünüyorum.

Tuğba Ağaoğlu: Akıllı yazılımlar, yapay zeka, ekonomik öngörüde bulunabilir mi? Olursa ne kadar güvenilir olur? Bununla ilgili neler düşünüyorsunuz?

Prof. Dr. Deniz Yüret: Bu konuda çalışmalar var, uzun zamandır da yapıldı. Hem finans sektöründe, işte stock marketlerde vesaire, işte bu fiyatların hareketini tahmin etmeye yönelik hem de daha uzun dönemde ekonominin gidişatını tahmin etmeye yönelik çalışmalar var. Ve yapay zeka ne kadar akıllanırsa etkisi de o kadar yüksek oluyor. Ama bunlar kompleks sistemler, kaotik sistemler. Dolayısıyla hiçbir zaman çok mükemmel, her şeyi tahmin edebilecek bir teknolojimiz bugüne kadar olmadı, en azından ileride de olması zor diye düşünüyorum. Ama tabii ki ekonomide ve finansta bu tip sistemlerin kullanılması kaçınılmaz. Şu an zaten kullanılıyor. Yani bu çok sık aralıklarla trade yapan stock market, algoritmik stock market sistemleri zaten içlerinde belli bir miktar yapay zeka geliştirip onunla hareketleri takip edip bir şeyleri tahmin etmeye çalışıyorlar. Bu gelişerek kullanılmaya devam edecek diye düşünüyorum.

Tuğba Ağaoğlu: Sayın Yüret, yapay zeka bir buluş yapabilir mi? Bir şey icat edebilir mi? Ve bir yapay zeka yazılımı yazabilir mi? Yani yapay zeka kendini yazabilir mi?

Prof. Dr. Deniz Yüret: Birinci soruya, ya, iki soruya da cevabım “evet”. Birincisine zaten örneklerini görmüş durumdayız. Şu ana kadar şöyle söyleyeyim: Mesela dünya şampiyonunu Go oyununda yenen AlphaGo sistemi… Bu Uzak Doğu oyunu biliyorsunuz, satranç gibi tahta üzerinde oynanan ve insanlar 3.000 senedir bu oyunla uğraşıyorlar. Uzmanlar var, değişik seviyede bu teknikler geliştiriliyor vesaire. Bu 3.000 sene içerisinde kimsenin düşünemediği tipte bir hamle yaparak oyunların birinde dünya şampiyonunu yendi. Yani 3.000 senedir insanlar uğraşıyordu bu oyunla ve böyle bir hamlenin gerçekten iyi bir sonuç verebileceğini hiçbiri görebilmişti. Dolayısıyla buna ben bir yeni fikir, yeni inovasyon olarak örnek verebiliriz diye düşünüyorum. Bunu yapmaması için hiçbir sebep yok. Daha iyi AI’lar geliştirebilir mi kendinden? Bu da çok sık konuşulan bir şey çünkü kendinden daha akıllı bir AI geliştirebilen bir AI yapmayı becerebilirsen ondan sonra insanlar aradan çıkıp bunlar gittikçe akıllanabilir gibi bir korku senaryosu var ortalıkta. Buna destek… Şu anki teknoloji buna destek olabilir. Ben yeni bir AI modeli geliştirirken var olan AI sistemlerinden faydalanabilirim, onlara sorular sorabilirim, programın bir kısmını onlara yazdırabilirim. Ama insan girdisi olmadan bunu yapabilecek sistemler henüz yok. Fakat hani bu 5 sene sonra, 10 sene sonra olmayacağı anlamına gelmez. Dolayısıyla bu da olabilecek bir şey diye düşünüyorum. Ama şunu da unutmamamız lazım: En azından şu anki haliyle yapay zeka teknolojileri, örneklerle ve veriyle öğrenebilen teknolojiler. Ve bu veriyi de şu anda insanlar üretiyor. Yani internette insanların yazdığı yazılar, YouTube’da insanların koyduğu videolar… Bunlardan öğreniyor şu anda yapay zeka. Ve bu verilerin de neredeyse sonuna gelmiş durumdayız. Yani internet metinlerinin artık okunmayan, yapay zeka tarafından işlenmeyen çok azı kaldı. Yani bir noktada, önümüzde, çok yakın bir gelecekte, insanların ürettiği verileri bitireceğiz yapay zekaları eğitirken. Ondan sonraki gelişim ancak yapay zekanın kendi verisini üretmesiyle mümkün hale gelecek. Bu noktada dediğiniz gibi bir senaryo gerçekleşebilir. Bazı yapay zekalar, daha farklı yapay zekaların eğitilmesi için veriler üretebilirler. Ya da tabii sonsuz veri kaynağı olan dünyamız var, yapay zekalara vücut verirsek, onları robotlaştırırsak…

Tuğba Ağaoğlu: Çok teşekkür ederim davetinizi kabul ettiğiniz için, yayınımıza katıldığınız için. Tekrar görüşmek üzere, çok teşekkürler, hoşça kalın.

Prof. Dr. Deniz Yüret: Sağ olun, iyi günler.

Tuğba Ağaoğlu: İyi günler.