Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme – Özel hayatın gizliliğini ihlal – Ceza Genel Kurulu – 2018/575 E. , 2021/60 K.

Ceza Genel Kurulu 2018/575 E. , 2021/60 K.

“İçtihat Metni”

Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 12. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Sayısı : 829-280

Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucu değişen suç vasfına göre özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan sanık …’nın TCK’nın 134/1, 62 ve 51. maddeleri uyarınca 5 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve ertelemeye ilişkin Denizli 8. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 17.02.2009 tarihli ve 492-70 sayılı hükmün, sanık müdafisi ve katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesince 04.04.2012 tarih ve 12220-9228 sayı ile;
“Katılanla aynı üniversitede çalışan sanık tarafından katılanın resmi ile ad ve soyadı kullanılarak facebook sayfası açmaktan ibaret eyleminde, sayfada yer alan bilgiler de nazara alındığında eylemin cezai yaptırımı gerektirecek içeriği bulundurmadığı gözetilmeksizin beraati yerine özel hayatın gizliliğini ihlalden mahkûmiyetine karar verilmesi,
Kabule göre de;
Sanığın üzerine atılı suç CMK’nın 253. maddesi, TCK’nın 134/1 ve 139. maddeleri uyarınca uzlaşma kapamında olup mahkemece CMK’nın 254. maddesi uyarınca uzlaştırma hükümleri uygulanmadan eksik inceleme ile hüküm tesisisi,” isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
Denizli 8. Asliye Ceza Mahkemesi ise 28.03.2013 tarih ve 977-181 sayı ile;
“…Facebook sayfasının katılanın rızası olmaksızın oluşturulduğu, sanığın kendisini katılan olarak tanıtıp katılan ile bağlantılı olan kişiler ile bu sayfa üzerinden görüşme yaptığı, karşı tarafın bu görüşmeleri sanığın katılan olduğunu zannederek yaptıkları, bu şekilde sanığın başka yolla ulaşamayacağı görüşemeyeceği kişiler ile görüşme imkânını elde ettiği, eyleminin üçüncü kişiler yönünden hile içerdiği, üçüncü kişilerin de katılan ile bağlantıları doğrultusunda görüşme yaptıkları, sanığın da bu şekilde bazı bilgilere ulaşma imkânını elde ettiği, sonuç olarak yapılan görüşmelerin içeriğinin suç oluşturmamasının sanığın başkası adına hesap açmasının suç oluşturmayacağı anlamına gelmediği,” şeklindeki gerekçeyle önceki hükmünde direnilmesine karar vermiştir.
Bu hükmün de sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 10.11.2014 tarihli ve 5903-22273 sayılı kararı ile gönderilen dosyayı değerlendiren Yargıtay Ceza Genel Kurulunca 08.03.2016 tarih ve 789-118 sayı ile; mahkemece verilen kararın direnme kararı niteliğinde olmadığı, yeni hüküm olduğu sonucuna varılarak dosyanın temyiz incelenmesinin yapılması için Özel Daire’ye gönderilmesine karar verildiği, dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesince 13.09.2017 tarih ve 6247-6230 sayı ile;
“…Sanık müdafisinin eksik incelemeye dayalı olarak karar verildiğine, sübuta ilişkin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1- TCK’nın 6/1-g madde, fıkra ve bendinde, ceza kanunlarının uygulanmasında, basın ve yayın yolu ile deyiminden; her türlü yazılı, görsel, işitsel ve elektronik kitle iletişim aracıyla yapılan yayınların anlaşılacağı belirtilmiş olup, katılanın resmini, belirli olmayan ve birden fazla kişi tarafından algılanabilme imkanı bulunan facebook adlı sosyal paylaşım sitesinde, hukuka aykırı olarak başkalarının görgüsüne sunan sanık hakkında, hükümden önce 05.07.2012 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanunun Geçici 1. maddesinin, ‘31.12.2011 tarihine kadar, basın ve yayın yoluyla ya da sair düşünce ve kanaat açıklama yöntemleriyle işlenmiş olup; temel şekli itibarıyla adlî para cezasını ya da üst sınırı beş yıldan fazla olmayan hapis cezasını gerektiren bir suçtan dolayı; a) Soruşturma evresinde, 04.12.2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 171 inci maddesindeki şartlar aranmaksızın kamu davasının açılmasının ertelenmesine, b) Kovuşturma evresinde, kovuşturmanın ertelenmesine, c) Kesinleşmiş olan mahkûmiyet hükmünün infazının ertelenmesine, karar verilir.’ hükmü gereğince, kovuşturmanın ertelenmesine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
2- Kabul ve uygulamaya göre de:
a) Dairemizce de benimsenen Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 17.06.2014 tarihli, 2012/1510-2014/331 sayılı kararında vurgulandığı üzere; TCK’nın 135 ve 136. maddelerindeki kişisel verilerin korunmasına ilişkin düzenlemelerde sadece sır niteliğinde kişisel verilerin korunacağına ilişkin bir hükmün bulunmaması ve aksine 135. maddenin gerekçesinde gerçek kişiyle ilgili her türlü bilginin kişisel veri olarak kabul edilmesi gerektiğinin belirtilmesi karşısında, her türlü kişisel verinin hukuka aykırı olarak başkasına verilmesi, yayılması ve ele geçirilmesi fiilleri TCK’nın 136. maddesindeki verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunu oluşturur.
Bu açıklamalar ışığında incelenen dosya kapsamına göre; katılanla aynı üniversitede çalışan sanığın, katılanın resmi ile adı ve soyadını kullanarak, onun bilgisi ve rızası dışında facebook hesabı açtığı olayda;
Katılanın günlük kıyafetleriyle poz vermiş şekilde çektirdiği resmi, katılanın başkalarının görmesini ve bilmesini istemeyeceği özel yaşam alanına ilişkin bir görüntü olarak kabul edilemeyeceğinden, katılanın kişisel veri niteliğindeki resmini, hukuka uygunluk nedenlerinin bulunmaması nedeniyle hukuka aykırı olduğunda tereddüt bulunmayan bir yöntemle facebook adlı sosyal paylaşım sitesinde yayımlayan sanığın eyleminin, TCK’nın 136/1. madde ve fıkrasında tanımlanan verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunu oluşturacağı gözetilmeden, suç vasfında yanılgıya düşülerek, yasal ve yeterli olmayan gerekçelerle sanık hakkında TCK’nın 134/1-1. madde, fıkra ve cümlesinde düzenlenen özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan mahkûmiyet kararı verilmesi,
b) TCK’’nın 61/1. madde ve fıkrasında yer alan ölçütler nazara alınarak, dosyaya yansıyan bilgi ve kanıtlar birlikte ve isabetle değerlendirilip, denetime olanak verecek ve somut gerekçeler de gösterilmek suretiyle aynı Kanun’un 3/1. madde ve fıkrası gereğince işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı olacak şekilde maddede öngörülen alt ve üst sınırlar arasında hakkaniyete uygun bir cezaya hükmedilmesi gerekirken, temel cezanın asgari hadden tayin edilmesi,
c) Hükmolunan 5 ay hapis cezası ertelenen sanık hakkında, TCK’nın 51/7. madde ve fıkrası uyarınca denetim süresi içinde sanığın kasıtlı bir suç işlemesi veya kendisine yüklenen yükümlülüklere hâkimin uyarısına rağmen uymamakta ısrar etmesi halinde ertelenen cezanın kısmen veya tamamen infaz kurumunda çektirilmesine karar verileceğinin ve TCK’nın 51/8. madde ve fıkrası gereğince sanık denetim süresini iyi hâlli olarak geçirdiği taktirde cezanın infaz edilmiş sayılacağının kararda belirtilmemesi,” isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise 05.04.2018 tarih ve 829-280 sayı ile; kabule göre bozma nedenlerine uymuş, (1) numaralı bozma nedenine ise;
“…6352 sayılı Yasa’nın dava ve cezaların ertelenmesini düzenleyen geçici 1. maddesinin incelenmesinde düzenlemenin ‘31.12.2011 tarihine kadar basın ve yayın yoluyla yada sair düşünce ve kanaat açıklama yöntemleri ile işlenmiş olup temel şekli itibari ile adli para cezasını yada üst sınırı 5 yıldan fazla olmayan hapis cezasını gerektiren bir suçtan dolayı’ şeklinde olduğu, yasada kastedilen suçların düşünce ve kanaat açıklama yöntemi ile işlenen suçları kapsadığı,” gerekçesiyle direnmiştir.
Direnme kararına konu bu hükmün de sanık müdafisi ve katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 20.06.2018 tarihli ve 46205 sayılı “Bozma” istekli tebliğnamesiyle dosya, kararına direnilen Daireye gönderilmiş, inceleme yapan Yargıtay 12. Ceza Dairesince 10.10.2018 tarih ve 4874-9471 sayı ile, direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunu oluşturan eylemlerin 6352 sayılı Kanun’un Geçici 1. maddesi kapsamında kalıp kalmadığının belirlenmesine ilişkin ise de Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 27. maddesi uyarınca öncelikle, dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediğinin tespit edilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Denizli Cumhuriyet Başsavcılığınca 15.08.2008 tarihli ve 7535-3909 sayılı iddianame ile; sanık …’nın, katılan …’nın fotoğrafı ile ad ve soyadını kullanmak suretiyle facebook hesabı açtığından bahisle TCK’nın 136 ve 53. maddeleri uyarınca verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan cezalandırılması talebiyle kamu davası açıldığı,
Microsoft Corporation vekili tarafından verilen 02.04.2008 tarihli dilekçe ve alınan bilirkişi raporuna göre; 2007 Aralık ayının ilk günlerinde katılanın fotoğrafı ve ismi kullanılarak facebook isimli sitede üyelik açıldığı ve IP bilgilerine göre 06.12.2007, 12.12.2007 ve 10.01.2008 tarihlerinde sanığın kullandığı hat üzerinden bağlantı yapıldığının tespit edildiği,
Yerel Mahkemece 17.02.2009 tarih ve 492-70 sayı ile sanığın TCK’nın 134/1, 62 ve 51. maddeleri uyarınca mahkûmiyetine karar verildiği, hükmün sanık müdafisi ve katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Ceza Dairesince 04.04.2012 tarih ve 12220-9228 sayı ile bozma kararı verildiği, Yerel Mahkemece 28.03.2013 tarih ve 977-181 sayı ile bozma kararına direnilerek önceki hükümdeki gibi sanığın cezalandırılmasına karar verildiği, direnme kararına konu bu hükmün sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 10.11.2014 tarihli ve 5903-22273 sayılı kararı ile gönderilen dosyayı inceleyen Yargıtay Ceza Genel Kurulunca 08.03.2016 tarih ve 789-118 sayı ile Yerel Mahkemenin uygulamasının yeni hüküm niteliğinde olduğuna karar verildiği, bu karar üzerine temyiz incelemesini yapan Özel Dairece 13.09.2017 tarih ve 6247-6230 sayı ile hükmün bozulmasına verildiği, kabule göre bozma nedenlerine uyan Yerel Mahkemece 05.04.2018 tarih ve 829-280 sayı ile bozma kararına direnilerek önceki hüküm gibi sanığın mahkûmiyetine karar verildiği,
Anlaşılmaktadır.
Suç tarihi itibarıyla sanığa atılı verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçu TCK’nın 136. maddesinde;
“Kişisel verileri, hukuka aykırı olarak bir başkasına veren, yayan veya ele geçiren kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” şeklinde düzenlenmiş olup, suç tarihinden sonra 06.03.2014 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6526 sayılı Kanun’un 4. maddesiyle suçun cezasının alt sınırı “iki yıla” çıkartılmıştır.
TCK’nın “Dava zamanaşımı” başlıklı 66. maddesi;
“(1) Kanunda başka türlü yazılmış olan hâller dışında kamu davası;
a) Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda otuz yıl,
b) Müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmibeş yıl,
c) Yirmi yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmi yıl,
d) Beş yıldan fazla ve yirmi yıldan az hapis cezasını gerektiren suçlarda onbeş yıl,
e) Beş yıldan fazla olmamak üzere hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlarda sekiz yıl,
Geçmesiyle düşer.
(2) Fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmuş olup da onbeş yaşını doldurmamış olanlar hakkında, bu sürelerin yarısının; onbeş yaşını doldurmuş olup da onsekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında ise, üçte ikisinin geçmesiyle kamu davası düşer.
(3) Dava zamanaşımı süresinin belirlenmesinde dosyadaki mevcut deliller itibarıyla suçun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hâlleri de göz önünde bulundurulur.
(4) Yukarıdaki fıkralarda yer alan sürelerin belirlenmesinde suçun kanunda yer alan cezasının yukarı sınırı göz önünde bulundurulur; seçimlik cezaları gerektiren suçlarda zamanaşımı bakımından hapis cezası esas alınır…” şeklinde düzenlenmiştir.
TCK’nın 66. maddesinde; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça kamu davasının maddede yazılı sürelerin geçmesiyle ortadan kalkacağı düzenlenmiş, aynı maddenin birinci fıkrasının (e) bendinde beş yıldan fazla olmamak üzere hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlarda bu sürenin 8 yıl olacağı hüküm altına alınmıştır.
Zamanaşımını kesen sebepler ise TCK’nın 67/2. maddesinde sayılmıştır. Buna göre, bir suçla ilgili olarak;
a) Şüpheli veya sanıklardan birinin savcı huzurunda ifadesinin alınması veya sorguya çekilmesi,
b) Şüpheli veya sanıklardan biri hakkında tutuklama kararının verilmesi,
c) Suçla ilgili olarak iddianame düzenlenmesi,
d) Sanıklardan bir kısmı hakkında da olsa, mahkûmiyet kararı verilmesi,
Hâlinde, dava zamanaşımı kesilecektir.
TCK’nın 67. maddesinin üçüncü fıkrası gereğince kesen bir nedenin bulunması hâlinde zamanaşımı, kesilme gününden itibaren yeniden işlemeye başlayacak, dava zamanaşımını kesen birden fazla nedenin bulunması hâlinde ise son kesme nedeninin gerçekleştiği tarih esas alınacak, dördüncü fıkrası uyarınca da kesilme hâlinde, zamanaşımı süresi ilgili suça ilişkin olarak kanunda belirlenen sürenin en fazla yarısına kadar uzayacaktır.
Ceza Genel Kurulunun süreklilik gösteren birçok kararında açıkça vurgulandığı üzere, yargılama yapılmasına engel olup davayı düşüren hâllerden biri olan zamanaşımının yargılama sırasında gerçekleşmesi hâlinde, mahkeme ya da Yargıtay, resen zamanaşımı kuralını uygulayarak kamu davasının düşmesine karar verecektir.
Bu açıklamalar ışığında ön sorun değerlendirildiğinde;
Sanığa atılı verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçunun yaptırımı, suç tarihinde yürürlükte olan TCK’nın 136. maddesinin birinci cümlesinde bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası olarak düzenlenmiştir. Buna göre, TCK’nın 66/1-e maddesi uyarınca bu suçun asli dava zamanaşımı süresi sekiz yıl, aynı Kanun’un 67/4. maddesi göz önüne alındığında kesintili dava zamanaşımı süresi ise on iki yıldır.
Daha ağır cezayı gerektiren başka bir suçu oluşturma ihtimali bulunmayan ve en son 10.01.2008 tarihinde gerçekleştirdiği iddia olunan eylemle ilgili olarak, iddianame tarihinin 15.08.2008 olduğu ve zamanaşımının son olarak sanık hakkında verilen 05.04.2018 tarihli mahkûmiyet kararıyla kesildiği de gözetildiğinde, TCK’nın 66/1-e ve 67/4. maddelerinde öngörülen on iki yıllık kesintili dava zamanaşımı süresi 10.01.2020 tarihinde dolmuş bulunmaktadır.
Bu itibarla, sanık hakkında verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçu yönünden Yerel Mahkemece verilen direnme kararına konu hükmün, dava zamanaşımının gerçekleşmesi nedeniyle bozulmasına, ancak yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu konuda 1412 sayılı CMUK’un, 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 322. maddesine göre karar verilmesi mümkün bulunduğundan, sanık hakkındaki kamu davasının 5237 sayılı TCK’nın 66/1-e, 67/4 ve 5271 sayılı CMK’nın 223/8. maddeleri uyarınca düşmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Denizli 8. Asliye Ceza Mahkemesinin 05.04.2018 tarihli ve 829-280 sayılı direnme kararına konu verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün gerçekleşen dava zamanaşımı nedeniyle BOZULMASINA,
Ancak yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu konuda 1412 sayılı CMUK’un, 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 322. maddesine göre karar verilmesi mümkün bulunduğundan, sanık hakkındaki kamu davasının 5237 sayılı TCK’nın 66/1-e, 67/4 ve 5271 sayılı CMK’nın 223/8. maddeleri uyarınca düşmesine,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 25.02.2021 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.