Bedelsiz senedi kullanma – Ceza Genel Kurulu – 2020/221 E. , 2021/46 K.

Ceza Genel Kurulu 2020/221 E. , 2021/46 K.

“İçtihat Metni”

Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 15. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Sayısı : 31-264

Bedelsiz senedi kullanma suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda sanık …’ün, TCK’nın 156/1, 62, 50 ve 52. maddeleri uyarınca hapisten çevrili 3.000 TL ve doğrudan verilen 2.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve taksitlendirmeye ilişkin Konya (Kapatılan) 6. Sulh Ceza Mahkemesince verilen 07.10.2010 tarihli ve 543-1453 hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 15. Ceza Dairesince 08.12.2014 tarih ve 4754-20639 sayı ile;
“…1- Sanık …’un aşamalardaki tüm savunmalarında çeki devrettikten sonra karşılıksız çıktığının kendisine bildirilmesi üzerine çek bedelini katılandan alarak …’na verdiğini belirterek suçlamaları kabul etmemesi, yine katılanın soruşturma aşamasındaki beyanında, sanıklara ödeme yaptığı sırada …’nun da yanlarında olduğunu belirtmesi ile katılan tarafından yapılan ödemelerin çekin bankaya ibraz edildiği tarih olan 17.11.2008’den sonra olması nedeniyle, çekin yasal hamilinin Yüzbaşıoğlu şirketi olması ve icra takibine de sanıkların başvurmamış olması nedeniyle bedelsiz senedi kullanma suçunun yasal unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden, sanıkların beraatları yerine yazılı şekilde mahkûmiyetlerine karar verilmesi,
2- Kabule göre de; hapis cezasının alt sınırdan tayin edilmesine rağmen, adli para cezasının belirlenmesi sırasında, yeterli ve yasal gerekçe gösterilmeksizin, aynı gerekçeye dayanılarak tam gün sayısının asgari hadden uzaklaşılması suretiyle sanıklar hakkında fazla ceza tayin edilmesi,” isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
24.03.2015 tarihli oturumda bozma ilamına uyulmasına karar veren Konya 18. Asliye Ceza Mahkemesi ise 24.03.2015 tarih ve 31-264 sayı ile; kabule göre bozmaya uyarak sanığın önceki hüküm gibi mahkûmiyetine karar vermiştir.
Bu hükmün de Cumhuriyet savcısı ve sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 17.10.2018 tarihli ve 244925 sayılı “Bozma” istekli tebliğnamesiyle dosya 6763 sayılı Kanun’un 36. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nın 307. maddesi uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 15. Ceza Dairesince 03.03.2020 tarih ve 8177-3195 sayı ile Yerel Mahkeme kararı yerinde görülmediğinden Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık … hakkında bedelsiz senedi kullanma suçundan verilen beraat hükmü Özel Dairece onanmak suretiyle kesinleşmiş olup direnmenin kapsamına göre inceleme sanık … hakkında bedelsiz senedi kullanma suçundan verilen mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı suçun yasal unsurları itibarıyla oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkin olup Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 27. maddesi uyarınca öncelikle;
1- Yerel Mahkemece sanık hakkında beraat kararı verilmesi gerektiğine dair bozma kararına uyulduğu hâlde önceki hüküm gibi verilen mahkûmiyet kararının, Ceza Genel Kurulunca incelenmesi gereken “direnme kararı” niteliğinde olup olmadığının,
2- Yerel Mahkeme mahkûmiyet kararının Ceza Genel Kurulunca incelenmesi gereken “direnme kararı” niteliğinde olduğu sonucuna ulaşılması hâlinde Yerel Mahkemenin 07.10.2010 tarihli ve 543-1453 sayılı mahkûmiyet hükmüne yönelik sanığın temyiz talebinin süresinde olup olmadığının,
Değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Sanık … hakkında bedelsiz senedi kullanma suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda Konya (Kapatılan) 6. Sulh Ceza Mahkemesince 17.10.2010 tarih ve 543-1453 sayı ile; “…Çekin 9.000 TL’lik kısmının ödenmesine rağmen sanık …’ün çeki ciro yoluyla …’na alışveriş nedeniyle verdiği, bu şekilde sanığın üzerine atılı bedelsiz senedi kullanma suçunu işlediği,” şeklindeki gerekçeyle sanığın TCK’nın 156/1, 62, 50 ve 52. maddeleri uyarınca hapisten çevrili 3.000 TL ve doğrudan verilen 2.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği,
Hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 15. Ceza Dairesince 08.12.2014 tarih ve 4754-20639 sayı ile “…Katılan tarafından düzenlenen ve keşidecisi …Turizm şirketi olan Halkbankası Afyon/Çay Şubesi’ne ait 15.11.2008 keşide tarihli, 4773250 seri no’lu, 12.000,00 TL tutarındaki çekin katılan tarafından ‘…Galeri’ adlı iş yerini işleten sanıklara araç alımı nedeniyle verildiği, çekin gününde ödenmemesi nedeniyle sanıkların katılanın iş yerine giderek çek bedelini istemeleri üzerine katılan tarafından sanıklara tediye makbuzu karşılığında 27.11.2008 tarihinde 5.000,00 TL, 05.12.2008 tarihinde ise 4.000,00 TL ödemede bulunulmasına rağmen, sanıkların suça konu çeki ciro yoluyla …’na alışveriş nedeniyle devrettiklerinin iddia edildiği olayda;
1- (İnceleme dışı sanık) …’un aşamalardaki tüm savunmalarında çeki devrettikten sonra karşılıksız çıktığının kendisine bildirilmesi üzerine çek bedelini katılandan alarak …’na verdiğini belirterek suçlamaları kabul etmemesi, yine katılanın soruşturma aşamasındaki beyanında, sanıklara ödeme yaptığı sırada …’nun da yanlarında olduğunu belirtmesi ile katılan tarafından yapılan ödemelerin çekin bankaya ibraz edildiği tarih olan 17.11.2008’den sonra olması nedeniyle, çekin yasal hamilinin Yüzbaşıoğlu şirketi olması ve icra takibine de sanıkların başvurmamış olması nedeniyle bedelsiz senedi kullanma suçunun yasal unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden, sanıkların beraatları yerine yazılı şekilde mahkûmiyetlerine karar verilmesi,
2- Kabule göre de; hapis cezasının alt sınırdan tayin edilmesine rağmen, adli para cezasının belirlenmesi sırasında, yeterli ve yasal gerekçe gösterilmeksizin, aynı gerekçeye dayanılarak tam gün sayısının asgari hadden uzaklaşılması suretiyle sanıklar hakkında fazla ceza tayin edilmesi,” isabetsizliklerinden bozulmasına karar verildiği,
6545 sayılı Kanun’un 84. maddesiyle 5320 sayılı Kanun’a eklenen geçici 6. maddenin 1. fıkrası uyarınca sulh ceza mahkemelerinin kaldırılması nedeniyle bozmadan sonra yargılama yapan Konya 18. Asliye Ceza Mahkemesince 24.03.2015 tarihli oturumda “Usul ve yasaya uygun Yargıtay 15. CD’nin 18.12.2014 tarih, 2013/4754-2014/20639 E-K sayılı Bozma İlamı’na uyulmasına” şeklinde ara karar verildikten sonra 24.03.2015 tarih ve 31-264 sayı ile “Müşteki tarafından düzenlenen keşidecisi …Tur. Teks. Tem. Gıda ve İht. Ltd. Şirketi olan Halkbankası Afyon/Çay Şubesi’ne ait 15.11.2008 keşide tarihli 4773250 seri nolu, 12.000 TL tutarındaki çekin müdahil tarafından …Galeri adlı iş yerini işleten sanıklara araç alımı nedeniyle verildiği, çekin gününde ödenmemesi üzerine sanıkların müştekiden çek bedelini istedikleri, müşteki tarafından bu çekin karşılığı olmak üzere sanıklardan …’a 27.11.2008 tarihinde tediye makbuzu karşılığı 5.000 TL, 05.12.2008 tarihinde ise tediye makbuzu karşılığı 4.000 TL ödeme yapıldığı, çekin 9.000 TL’lik kısmının ödenmesine rağmen sanıklardan …’ün çeki ciro yoluyla …’na alışveriş nedeniyle verdiği, bu şekilde sanık …’ün üzerine atılı bedelsiz senedi kullanma suçunu işlediğinin sanıkların savunmaları, müştekinin aşamalardaki tutarlı anlatımları, suça konu çekin onaylı sureti, tediye makbuzları, tanıklar … ve…’nin anlatımları, Konya 6. İcra Müdürlüğü’nün 2009/3294 esas sayılı dava dosyası ile sabit olduğu,” gerekçesiyle kabule göre bozma nedenine uyularak önceki hüküm gibi sanığın mahkûmiyetine karar verildiği,
Anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlığın isabetli bir şekilde çözümlenebilmesi için Yargıtayca verilen bozma kararları üzerine yerel mahkemelerce yapılacak işlemlerin gözden geçirilmesi gerekmektedir.
1412 sayılı CMUK’nın 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca uygulanması gereken “Davaya yeniden bakacak mahkemenin hak ve mecburiyetleri” başlıklı 326. maddesinde;
“Yargıtaydan verilen bozma kararı üzerine davaya yeniden bakacak mahkeme, ilgililere bozmaya karşı diyeceklerini sorar.
Sanık veya müdahil ve vekillerine davetiye tebliğ olunamaması veya davetiye tebliğ olunmasına rağmen duruşmaya gelmemeleri nedeniyle bozmaya karşı beyanları tespit edilmemiş olsa dahi duruşmaya devam edilerek dava gıyapta bitirilebilir. Ancak sanık hakkında verilecek ceza, bozmaya konu olan cezadan daha ağır ise herhâlde dinlenilmesi gerekir.
Yargıtaydan verilen bozma kararına mahkemelerin ısrar hakkı vardır. Israr üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulunca verilen kararlara uymak mecburidir.
Hüküm yalnız sanık tarafından veya onun lehine Cumhuriyet savcısı veya 291 inci maddede gösterilen kimseler tarafından temyiz edilmişse yeniden verilen hüküm, evvelki hükümle tayin edilmiş olan cezadan daha ağır olamaz.” hükmü yer almaktadır.
Buna göre, Yargıtayca verilen bozma kararı üzerine dosyanın gönderildiği ilk derece mahkemelerince yeni bir tensip kararıyla duruşma günü tayin edilecek ve ilgililer duruşmaya çağrılıp bozmaya karşı diyecekleri sorulduktan sonra bozma ilamına uyulup uyulmaması yönünde bir karar verilecektir. Yerel mahkemenin, göreve ilişkin olanlar dışındaki bozma ilamına uyma ya da direnme kararlarından birisini verebilmesi mümkün olup öğretide buna “bozmadan sonraki serbestlik kuralı” adı verilmiştir. Maddenin üçüncü fıkrasında mahkemenin bozma kararına ısrar hakkı olduğu vurgulandıktan sonra, ısrar üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulunca verilen kararlara uymanın zorunlu olduğuna işaret edilmiştir. Aynı maddenin son fıkrasında ise sınırlı biçimde uygulanabilecek olan “cezayı aleyhe değiştirememe” veya “aleyhte düzeltme yasağı” kabul edilerek yalnız sanık veya onun lehine ilgililer tarafından temyiz davası açıldığında, bozma üzerine yeniden kurulan hükümde belirlenen ceza ve sonucun önceki hükümle belirlenen cezadan ve sonuçtan daha ağır olamayacağı hüküm altına alınmıştır.
“Bozmadan sonra serbestlik kuralı” uyarınca bozma kararına uyma ya da direnme kararlarından birini verme konusunda serbest olan ilk derece mahkemelerinin Özel Dairelerinin bozma kararlarına uymayı tercih etmeleri durumunda, bu kez “uymadan sonraki serbestlik kuralı” devreye girecektir. Serbestlik kuralı, ceza muhakemesinde maddi gerçeğin araştırılması ve en isabetli kararın verilmesi amacının zorunlu bir sonucu olup mahkemenin bozma kararına uyulmasına karar verdikten sonra da sanığın hukuki durumunu yeniden serbestçe değerlendirme hak ve yetkisi bulunmaktadır. Temyiz edilen önceki hüküm bozma kararı verilmesiyle ortadan kalkmış olduğundan, yerel mahkemece önceki karardan farklı olarak suçun sübutu ve niteliği de dâhil olmak üzere sanığın hukuki durumuyla ilgili tüm hususlarda, CMK’nın 217. maddesi uyarınca ulaşılan vicdani kanaat doğrultusunda serbestçe karar verilebilecektir. Nitekim, Yargıtay Özel Daireleri tarafından da ilk temyiz incelemesinde yerinde görülerek bozma konusu yapılmayan hususlar, lüzumu hâlinde hükmün yeniden temyizen incelenmesi sırasında bozma konusu yapılabilmekte, hatta ilk bozma kararından tamamen farklı olacak şekilde bozma kararı verilebilmektedir.
Diğer yandan, Ceza Genel Kurulunun istikrar kazanmış pek çok kararında; uyma kararının dönülebilecek nitelikte bir ara kararı niteliğinde olmayıp davanın esasına etkili olan kararlardan olduğu, bozmaya uymakla yerel mahkemenin bozma kararında gösterilen esaslara göre işlem yapıp karar verme ödevi doğduğu, sonradan bu kararın bir kısmından veya tamamından açıkça ya da örtülü olarak geri dönülerek ilk hükmün aynen veya yeniden kurulmasının, uyma kararının hüküm ve sonuçlarını ortadan kaldırmayacağı, bu nedenle bozmaya uyan yerel mahkemenin dönülemez nitelikteki bu karardan sonradan dönerek önceki hükmünde direnmesinin isabetsiz olduğu açıklanmıştır.
Buna göre, Yerel Mahkemece bozmaya uyma kararı verilmesi durumunda, sanığın hukuki durumu yeniden serbestçe değerlendirilerek yeni bir karar verilecektir.
Bununla birlikte uymadan sonraki serbestlik ilkesinin,
1- Bozma kararında belirtilen hukuka aykırılıkla yani bozma nedeni ile sınırlı olacak şekilde bozma doğrultusunda hareket etme zorunluluğu,
2- 1412 sayılı CMUK’nın 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca uygulanması gereken 326. maddesinin son fıkrasında düzenlenen “cezayı aleyhe değiştirememe ilkesi” veya “aleyhte düzeltme yasağı”,
Şeklinde iki istisnası bulunmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında (1) numaralı ön soruna ilişkin olarak yapılan değerlendirmede;
Yerel Mahkemece 24.03.2015 tarihli oturumda, Özel Dairenin suçun yasal unsurları itibarıyla oluşmadığına ilişkin bozma ilamına uyulmasına karar verildiği hâlde, bu karardan dönülerek önceki hüküm gibi sanığın mahkûmiyetine karar verilmesi, uyma kararının hüküm ve sonuçlarını ortadan kaldırmayacaktır.
Bu karar, direnme kararı niteliğinde olmadığından Ceza Genel Kurulunca incelenmesi mümkün değildir. Bu nitelikteki bir hükmün temyiz edilmesi hâlinde incelemenin Yargıtayın ilgili dairesi tarafından yapılması gerekir.
Bu itibarla, Yerel Mahkemenin son uygulaması direnme kararı niteliğinde olmadığından, dosyanın temyiz incelemesi yapılmak üzere Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
Ulaşılan bu sonuç karşısında; Yerel Mahkemenin 07.10.2010 tarihli ve 543-1453 sayılı mahkûmiyet hükmüne yönelik sanığın temyiz talebinin süresinde olup olmadığına ilişkin (2) numaralı ön sorun konusu ile asıl uyuşmazlık konusuna ilişkin hususlar tartışılmamıştır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Konya 18. Asliye Ceza Mahkemesinin 24.03.2015 tarih ve 31-264 sayılı kararı, Ceza Genel Kurulunca incelenmesi gereken direnme kararı niteliğinde olmadığından dosyanın temyiz incelemesi için Yargıtay 15. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 18.02.2021 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.