Continued from:

Sonra, içinde çiğ balık bulunan tabağa yönelen torununu istedi, öptü, sevdi ve dedi ki; “Sen güzel torunum, kırkından önce inatçı bir adam olacaksın. İnsanlara kızıp gemi ile denize, uzak memleketlere açılacaksın. Denizlerde, başka diyarlarda uzun vakitler geçirip durulacak, suların içinde arınmış bir bilge olarak geri döneceksin. İnsanlar senin ahenkli, güzel sözlerinden etkilenecek. İnsanlara umut verecek, ferahlık getireceksin. Öyle ki, bütün umutlarını kaybedip adeta yaşayan bir ölüye dönüşen insanları sözlerindeki esenlikle dirilteceksin. Öfkeli ve inatçı bir serseriden, her derde deva veren bir bilgeye dönüşeceksin. Ömrünün sonu bereketli ve esenlik doludur. Rabbimden dilerim ki, verdiği ile şımarmayan insanlardan olasın. Karşılaştığın her şeyde, onun iyi mi kötü mü olduğunu düşünmeden önce onun bir sınama olduğunu düşünesin.”

Uzun bir dua okudu.

Nihayet, süt dolu tabağı seçen torununu kucağına aldı. Öptü, sevdi ve dedi ki; “İşte bu sabi, içlerinde en çetin sınamaya tabi tutulacak olandır. Çünkü ona dilediği her şeyden verilecek. İnsanlar ancak kendilerine verilen nimetlerle sınanırlar. Rabbin en nefret ettiği şey de nankörlüktür. Kim bir nimete erişirse bilsin ki onun yolu çetin, sorgusu uzun olur. Bu bebeğin onlarca çobanın güdeceği koca koca sürüleri olacak. Boynuzlu, boynuzsuz davarları, koyunları, sığırları olacak. Bereketine bereket katılacak da evlendiği her kadın ikiz doğuracak. Mallar ve oğullarla sınanacak. Rabbimden dilerim ki şımarmasın da kendisine verilenlerde diğer herkesin de bir hissesinin olduğunu bilsin. Uzak memleketlere göçen ve beni kendisine hasret bırakan babalarından sonra, pekmez seçen kardeşinden önce benim postuma bu çocuk oturacaktır.”

Uzun bir dua okudu.

Komşulardan biri sordu: “Bey baba, sen bütün bunları nereden biliyorsun ?”

Yazı devam ediyor…