Genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması – Ceza Genel Kurulu 2018/212 E. , 2021/27 K.

Ceza Genel Kurulu 2018/212 E. , 2021/27 K.

“İçtihat Metni”
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 8. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Sayısı : 514-585

Genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçundan sanık …’in TCK’nın 170/1-c, 62/1, 50/1-a, 52/2-3 ve 52/4. maddeleri uyarınca 6.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve taksitlendirmeye ilişkin Elmalı Asliye Ceza Mahkemesince verilen 30.09.2014 tarihli ve 170-294 sayılı hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 22.06.2016 tarih ve 5262-8368 sayı ile;
“Yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine, ancak:
Adli sicil kaydında yer alan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin karar mahkûmiyet niteliğinde bulunmadığından, sanık hakkında kurulan hükümde, kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları irdelenerek hükmün açıklanmasının geri bırakılması hususunda bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yasal ve yetersiz gerekçeyle yazılı biçimde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise 12.03.2017 tarih ve 514-585 sayı ile;
“Mahkememizce verilen 170-294 sayılı kararın incelenmesinde Mahkememiz kararına konu genel güvenliği kasten tehlikeye sokacak şekilde silahla ateş etme suçunun (TCK 170/1-c) Elmalı (Kapatılan) Sulh Ceza Mahkemesinin 314-401 sayılı kararı ile verilen ve 13.01.2014 tarihinde kesinleşen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı ile Elmalı Asliye Ceza Mahkemesinin 278-255 sayılı kararı ile verilen ve 25.02.2014 tarihinde kesinleşen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararın denetim süreleri içinde işlendiği, bu nedenle Mahkememizce verilen 170-294 sayılı kararda hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemediği, Mahkememizce bu husus hüküm fıkrasında belirtilirken ‘…sanığın daha önce hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararları ile cezalandırıldığı, iş bu suçu denetim süresinde işlediği anlaşılmakla CMK’nın 231/5. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına’ şeklinde ifade edildiği, ancak aslında bu suçun yukarıda belirtilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarına ilişkin denetim süreleri içerisinde işlendiğinin ve bu nedenle CMK’nın 231/8. maddesinin ikinci cümlesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesine hukuki olanak bulunmaması sebebiyle sanık … hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemediğinin vurgulanmaya çalışıldığı anlaşıldığından ve bu itibarla Yargıtay 8. Ceza Dairesinin bozma ilamı usul ve yasaya aykırı bulunduğu” gerekçesiyle bozma kararına direnerek önceki hüküm gibi sanığın mahkûmiyetine karar vermiştir.
Direnme kararına konu bu hükmün de sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 04.02.2018 tarihli ve 34469 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesiyle dosya 6763 sayılı Kanun’un 36. maddesiyle değişik CMK’nın 307. maddesi uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 8. Ceza Dairesince 25.04.2018 tarih ve 2267-4635 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında CMK’nın 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilirken gösterilen gerekçenin yasal ve yeterli olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Kolluk tarafından düzenlenen olay yeri görgü ve tespit tutanağına göre; sanık …’in Antalya ili, Elmalı ilçesi, Göltarla köyünde bulunan ikameti önünde silahla havaya ateş ettiğine yönelik 22.03.2014 tarihinde saat 16.00 sıralarında ihbarda bulunulması üzerine aynı gün olay yerine gidildiği, sanığın evinin açık olan demir kapısının camının kırılmış olduğunun ve yerde yatmakta olan sanığın sinir krizi geçirdiğinin görüldüğü, ardından 112 Acil Çağrı Merkezi aranmak suretiyle sanığın Elmalı Devlet Hastanesine gönderildiği, olay yeri çevresinde yapılan incelemede av tüfeği ile ateş edildiğine ilişkin tapa veya boş kartuşa rastlanılmadığı,
Jandarma Genel Komutanlığı tarafından düzenlenen 18.04.2014 tarihli ve 2014/1062 sayılı uzmanlık raporuna göre; sanık …’in sağ el dış, sağ el iç, sol el dış ve sol el iç svapları üzerinde; sanığa ait olduğu belirtilen gömleğin ön kısmı ile kol bölgesinde atış artıklarının bulunduğu,
Akdeniz Üniversitesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanlığınca düzenlenen 25.07.2014 tarihli ve 20236 sayılı raporda; Elmalı Cumhuriyet Başsavcılığınca kurumlarına gönderilen sanık …’in yapılan muayenesinde TCK’nın 32. maddesi kapsamında değerlendirilebilecek bir akıl hastalığı saptanmadığının belirtildiği,
10.07.2014 tarihli oturumda sanığın hükmün açıklanmasının geri bırakılması müessesesinin uygulanmasını kabul ettiği,
Yerel Mahkemece 12.03.2017 tarih ve 514-585 sayı ile;
“Sanık tarafından suçun Elmalı (Kapatılan) Sulh Ceza Mahkemesinin 2013/314 esas ve 2013/401 karar sayılı kararı ile verilen ve 13.01.2014 tarihinde kesinleşen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı ile Elmalı Asliye Ceza Mahkemesinin 2013/78 esas ve 2013/255 karar sayılı kararı ile verilen ve 25.02.2014 tarihinde kesinleşen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının denetim süresi içinde işlendiği anlaşılmakla CMK’nın 231/8. maddesi ikinci cümlesi uyarınca CMK’nın 231/5. maddesinin uygulanmasına hukuki olanak olmaması” gerekçesiyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verildiği,
Sanık …’in adli sicil kaydı incelendiğinde kasten yaralama suçundan sanığın, TCK’nın 86/2, 86/3-a ve 62/1. maddeleri uyarınca 175 tam gün karşılığı adli para cezası ile cezalandırılmasına, CMK’nın 231/5. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, 5 yıl süreyle denetim süresine tabi tutulmasına ilişkin Elmalı (Kapatılan) Sulh Ceza Mahkemesince 22.11.2013 tarih ve 314-401 sayı ile verilen kararın 13.01.2014 tarihinde kesinleştiği, yine görevi yaptırmamak için direnme suçundan sanığın, TCK’nın 265/1, 265/4, 43/1-2 ve 62/1. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, CMK’nın 231/5. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, 5 yıl süreyle denetim süresine tabi tutulmasına ilişkin Elmalı Asliye Ceza Mahkemesince 05.11.2013 tarih ve 278-255 sayı ile verilen kararın 25.02.2014 tarihinde kesinleştiği,
Anlaşılmaktadır.
Tanık … kollukta; olay günü saat 16.00 sıralarında kahvehanede otururken sanık …’i evine doğru giderken gördüğünü, on dakika sonra da sanığın evinin oradan silah sesleri gelmeye başladığını, yaklaşık yirmi el silah sesi duyduğunu, bu seslerin tüfek sesine benzediğini, ancak sanığın ateş ettiğini görmediğini, bunu daha sonra duyduğunu,
Mahkemede; olay günü sanığın ikametinden 10-15 el ateş edildiğini, ancak sanığı silahla ateş ederken görmediğini sadece bağırdığını duyduğunu, sanığın elinde silah görmediği gibi silahının olup olmadığını da bilmediğini,
Tanık … kollukta; 22.03.2014 tarihinde saat 16.00 sıralarında 10 el silah sesi duyduğunu, sanığın evi ile kendi evi arasında yaklaşık yüz metre mesafe bulunduğunu, silah sesini duyduktan sonra köy muhtarını aradığını, onun da “Jandarmaya bildirin.” dediğini, duyduğu seslerin tüfek sesine benzediğini, ancak sanığın ateş ettiğini görmediğini, bunu daha sonra duyduğunu,
Mahkemede; olay günü silahtan çıkan saçma tanelerinin ikametine doğru geldiğini, sanığın evi ile kendi evi arasında 50-60 metre mesafe bulunduğunu, sanığın silahla ateş ettiğini gördüğünü ancak tam olarak kaç el ateş ettiğini bilmediğini,
Tanık … kollukta; sanık …’in damadı olduğunu, ancak kızı … ile sanığın ayrı yaşadıklarını, torunları olan … ve …’in 21.03.2014 tarihinde yanına geldiklerini, 22.03.2014 tarihinde torunlarının evin önünde oynadıkları sırada sanığın evine doğru gittiğini gördüğünü ancak seslenmediğini, daha önceki bir tarihte sanığın evin içinde ateş etmesi nedeniyle torunlarının babalarından korktuklarını, bu nedenle de babalarını gören torunlarının korkup yanına geldiklerini, yaklaşık beş dakika sonra da sanığın bağırıp çağırmaya başladığını duyduğunu, ardından 15-20 el silah sesi geldiğini, bu seslerin tüfek sesine benzediğini, ancak sanığı ateş ederken görmediğini,
Mahkemede; olay günü evine gelen sanığın çocuklarını götürmek istediğini, torunlarına “Babanızla beraber gitsenize.” dediğini ancak torunlarının gitmek istemediklerini, daha sonra sanığın evine gittiğini, sanığın evi ile kendi evi arasında yaklaşık otuz metre mesafe bulunduğunu, evine gittikten sonra sanığın silahla ateş etmeye başladığını,
İfade etmişlerdir.
Sanık kollukta; eşi … ile ayrı yaşadığını, eşinin Antalya ili, Finike ilçesinde ikamet ettiğini, 22.03.2014 tarihinde oğlu olan …’in doğum günü olduğunu, aynı gün saat 15.00 sıralarında kayınvalidesi …’nın evinin önünde oynayan çocuklarını çağırıp hediyelerini vermek istediğini, kayınvalidesinin çocuklarını korkutarak yanına çağırdığını, bunun üzerine sinir krizi geçirdiğini, sakinleştirici hap kullandığını, kesinlikle silahla ateş etmediğini, daha önceden meydana gelen olaylar nedeniyle silahlarının jandarma tarafından alındığını, kapı camının nasıl kırıldığını hatırlamadığını, 7-8 aydır çocuklarını göremediğini, daha öncesinde hakkında uygulanan uzaklaştırma kararının süresinin bittiğini, suçlamayı kabul etmediğini,
Mahkemede; olay tarihinde oğlunun doğum günü nedeniyle hediye vermek için eşinin ve çocuklarının bulunduğu yere gittiğini, oğlunu yanına çağırdığını, hediyesini vermek istese de kayınvalidesinin buna izin vermediğini, silahla ateş edip etmediğini hatırlamadığını, olay günü sakinleştirici ilaç aldığını, herhangi bir silahı olmadığını, evinde babasına ait bir adet bozuk silah bulunduğunu, atılı suçlamayı kabul etmediğini,
Savunmuştur.
Ceza Genel Kurulunun 19.02.2008 tarihli ve 346–25 sayılı kararı başta olmak üzere birçok kararında açıkça belirtildiği üzere; sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibarıyla karma bir özelliğe sahip olan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması hâlinde, açıklanması geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak, kamu davasının 5271 sayılı CMK’nın 223/8. maddesi uyarınca düşmesi sonucunu doğurduğundan, bu niteliğiyle sanık ile Devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birisini oluşturmaktadır. Bahse konu kurumun yargılama yasasında düzenlenmiş olması da onun bu karma niteliğini değiştirmeyecektir.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, hukukumuzda ilk kez çocuklar hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun 23. maddesi ile kabul edilmiş, 19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanun’un 23. maddesiyle 5271 sayılı Kanun’un 231. maddesine eklenen 5 ila 14. fıkralar ile büyükler için de uygulamaya konulmuş, aynı Kanun’un 40. maddesi ile 5395 sayılı Kanun’un 23. maddesi değiştirilmek suretiyle, denetim süresindeki farklılıklar hariç tutulmak kaydıyla, çocuk suçlular ile yetişkin suçlular hükmün açıklanmasının geri bırakılması açısından aynı şartlara tabi kılınmıştır.
Başlangıçta yetişkin sanıklar yönünden yalnızca şikâyete bağlı suçlarla sınırlı olarak, hükmolunan bir yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezaları için kabul edilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, 5728 sayılı Kanun’un 562. maddesi ile 5271 sayılı Kanun’un 231. maddesinin 5 ve 14. fıkralarında yapılan değişiklikle, Anayasa’nın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlar istisna olmak üzere, hükmolunan iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezalarına ilişkin suçları kapsayacak şekilde düzenlenmiş, 6008 sayılı Kanun’un 7. maddesiyle maddenin 6. fıkrasının sonuna “Sanığın kabul etmemesi hâlinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez.” cümlesi, 6545 sayılı Kanun’un 72. maddesiyle de maddenin 8. fıkrasına “Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez.” cümlesi eklenmiştir.
5560, 5728, 6008 ve 6545 sayılı Kanunlar ile 5271 sayılı CMK’nın 231. maddesinde yapılan değişiklikler göz önüne alındığında, hükmün açıklanmasının geri bırakılabilmesi için;
1) Suça ilişkin olarak;
a- Yargılama sonucu hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezası olması,
b- Suçun Anayasa’nın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlardan olmaması,
2) Sanığa ilişkin olarak;
a- Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm edilmemiş olması,
b- Yargılamaya konu kasıtlı suçun, sanık hakkında daha önce işlediği başka bir suç nedeniyle verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına ilişkin denetim süresi içinde işlenmemiş olması,
c- Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hâle getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,
d- Mahkemece sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önüne alınarak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate ulaşılması,
e- Sanığın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmediğine dair bir beyanının olmaması,
Şartlarının gerçekleşmesi gerekmektedir.
Tüm bu şartların varlığı hâlinde, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilecek ve on sekiz yaşından büyük olan sanıklar beş yıl, suça sürüklenen çocuklar ise üç yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulacaktır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesinin objektif şartlarından biri, sanığın suç tarihinden önce kasıtlı bir suçtan cezalandırılmamış olmasıdır. Daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmakla birlikte adli sicilden silinme şartları oluşmuş mahkûmiyet, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına kanuni engel oluşturmayacak, ancak bu durum, sanığın suç işleme hususundaki eğilimini belirleme yönünden mahkemece değerlendirmeye tabi tutulabilecektir.
Öte yandan 5271 sayılı CMK’nın 231. maddesinin 8. fıkrasına, 28.06.2014 tarihli ve 29044 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun’un 72. maddesi ile eklenen ve objektif şartlardan biri olarak getirilen düzenleme ile de sanık hakkında verilen mahkûmiyet hükmünün açıklanmasının geri bırakılabilmesi için yargılamaya konu kasıtlı suçun, sanık hakkında daha önce işlediği başka bir suç nedeniyle verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına ilişkin denetim süresi içinde işlenmemiş olması gerekmektedir.
Bu aşamada denetim süresi içinde işlenen kasıtlı suçun bahse konu düzenlemenin yürürlüğe girdiği tarihten önce veya sonra işlenmiş olmasının önemi üzerinde durmalıdır. Yargıtayın istikrar kazanan içtihatlarında da açıklandığı gibi hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu maddi ceza hukukuna ilişkin sonuçlar doğurduğundan karma yapıya sahip olan bir kurumdur. Bu anlamda sanık aleyhine sonuçlar doğuran bu düzenlemenin yürürlük tarihi olan 28.06.2014 tarihinden önce işlenen suçlar hakkında uygulanmaması gerekmektedir. Ancak ikinci kez uygulama yasağının yürürlük tarihinden önce işlenen suçlar bakımından, kasıtlı suçtan verilmiş hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararlar failin suç işleme hususundaki eğilimini belirlemek yönünden yargı makamlarınca değerlendirmeye tabi tutulabilecektir. Nitekim Ceza Genel Kurulunun 28.02.2017 tarihli ve 896-111 sayılı, 23.01.2018 tarihli ve 962-16 sayılı kararlarında da aynı sonuca ulaşılmıştır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi için aranan objektif şartlardan bir diğeri ise suçun işlenmesiyle mağdurun ya da kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hâle getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesidir. Burada kastedilen maddi zarar olup manevi zarar bu kapsamda değerlendirilmemelidir. Maddi zararın bizzat sanık tarafından giderilmesi gerekmeyip sanık adına ancak onun bilgisi ve rızası tahtında üçüncü kişiler tarafından tazmin, aynen iade veya eski hâle getirme suretiyle karşılanması da mümkündür. Suçun işlenmesiyle herhangi bir zararın doğmadığı ya da zarar doğurmaya elverişli olmayan suçlar yönünden ise bu şart aranmayacaktır.
Diğer taraftan 5271 sayılı CMK’nın 231/6-b maddesindeki “Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması…” şeklindeki düzenleme ile kanun koyucu, suça ve faile ilişkin tüm objektif şartları taşıyan herkes için mutlak surette hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi gerektiğini kabul etmeyip hâkime belirli ölçüler içerisinde bir takdir hakkı tanımıştır. Ancak, sanığın yeniden suç işleyip işlemeyeceği hususundaki değerlendirmenin dosya içeriğine uygun, kanuni ve yeterli gerekçe içermesi ve bu gerekçenin hükümde yer alan hapis cezasının seçenek yaptırımlara çevrilmesi, ertelenmesi ve takdiri indirim uygulamalarında dayanılan gerekçe ile çelişmemesi gerekir.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağına ilişkin bir değerlendirme yapılması için, yargılamanın herhangi bir süjesinin talepte bulunması şart değildir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması şartlarının varlığı hâlinde, 6008 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikten önce resen, bu değişiklikten sonra ise sanığın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmediğine dair bir beyanının olmaması hâlinde mahkemece diğer kişiselleştirme hükümleri olan seçenek yaptırımlara çevirme ve ertelemeden önce değerlendirilmesi gerekmektedir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden, maddi ceza hukukuna ilişkin doğurduğu sonuçlar itibarıyla da karma bir özelliğe sahip olan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun, denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması hâlinde, açıklanması geri bırakılan hükmü ortadan kaldırarak, kamu davasının 5271 sayılı CMK’nın 223/8. maddesi uyarınca düşmesi sonucunu doğurması, bu niteliğiyle sanık ve Devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birisini oluşturması ve 5271 sayılı CMK’nın 231. maddesinin 8. fıkrasına, 28.06.2014 tarihli ve 29044 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun’un 72. maddesi ile eklenen “Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez.” şeklindeki düzenlemenin de sanık aleyhine sonuçlar doğurması hususları bir bütün olarak dikkate alındığında sanığın adli sicil kaydında yer alan kasıtlı suçlardan verilmiş hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarının yargılamaya konu suç tarihi itibarıyla sanık hakkında verilecek hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına yasal engel oluşturmayacağı, bu kararların sadece sanığın suç işleme hususundaki eğilimini belirlemek yönünden değerlendirmeye tabi tutulabileceği gözetilmeden daha önce verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararların denetim süresi içinde sanığın bahse konu suçu işlediği gerekçesi ile hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar veren Yerel Mahkeme gerekçesinin yasal ve yeterli olmadığının kabulü gerekmektedir.
Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmünün, sanık hakkında yasal ve yeterli gerekçe gösterilmeksizin CMK’nın 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Elmalı Asliye Ceza Mahkemesinin 13.12.2016 tarihli ve 514-585 sayılı direnme kararına konu mahkûmiyet hükmünün, sanık hakkında yasal ve yeterli gerekçe gösterilmeksizin CMK’nın 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 04.02.2021 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.