Kasten yaralama – Birden fazla kişiyle tehdit – Dava Zamanaşımı – Ceza Genel Kurulu – 2018/532 E. , 2021/75 K.

Ceza Genel Kurulu 2018/532 E. , 2021/75 K.

“İçtihat Metni”
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 4. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Sayısı : 936-1212

Sanık …’un kasten yaralama suçundan TCK’nın 86/2 ve 86/3-e. maddeleri uyarınca 6 ay, birden fazla kişiyle tehdit suçundan ise aynı Kanun’un 106/2-c ve 39/2. maddeleri uyarınca 1 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına; sanık … …’un kasten yaralama suçundan TCK’nın 86/2, 86/3-e ve 39/2. maddeleri uyarınca 3 ay, birden fazla kişiyle tehdit suçundan ise aynı Kanun’un 106/2-c ve 39/2. maddeleri uyarınca 1 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına; sanık …’ın kasten yaralama suçundan TCK’nın 86/2, 86/3-e ve 39/2. maddeleri uyarınca 3 ay, birden fazla kişiyle tehdit suçundan ise aynı Kanun’un 106/2-c. maddesi uyarınca 2 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına; tüm sanıklar hakkında TCK’nın 53. maddesi gereğince hak yoksunluğuna ve sanık …’un tutuklukta geçirdiği sürenin TCK’nın 63. maddesi gereğince mahsubuna ilişkin Ankara 26. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 27.01.2009 tarihli ve 1112-13 sayılı hükümlerin, sanıklar müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 18.04.2012 tarih ve 9492-9605 sayı ile;

“l- Sanık …’un mağdurun kendisine ‘sen kimsin ki yardımcı olacaksın’ şeklindeki sözleri üzerine sinirlenerek elindeki soda şişesiyle mağdura vurduğunu beyan etmesi karşısında, haksız tahrik hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının tartışılmaması,

2- Sanıkların tüm aşamalardaki beyanlarında, organize olarak mağdurun yanına gittiklerini belirtmemeleri ve mağdur ile tanık beyanlarının ise sanıkların birlikte hareket ettiklerine ilişkin açık bir anlatım olmaması ile, tanığın tehdit edenin sanık … olduğu, mağdurun ise kendisini yaralayan ve tehdit edenin sanık … olduğunda mahkeme huzurunda ısrar etmeleri, olayın oluşunda da her iki suç bakımından sanıkların, sanık …’la birlikte mağdurla konuşmaya gitmeleri dışında irade ve kasıt birliği içerisinde hareket ettiklerine ilişkin açık ve ortaya konulabilir iddia da olmaması karşısında, suçun işlenmesinden önce veya sonra birbirlerine yardım edeceklerine ilişkin delil de bulunmamasına göre tanık ve müştekinin beyanı dikkate alınarak, tehdit suçundan sanık … veya …’tan birinin, yaralama suçundanda sanık …’un sorumlu olacağı gözetilmeden, sanık …’nin olaya karıştığına ilişkin delil bulunmadığı hâlde, yazılı şekilde hüküm tesisi,” isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.

Yerel Mahkemece 25.12.2012 tarih ve 936-1212 sayı ile bozmaya direnilerek önceki hükümler gibi sanıkların mahkûmiyetlerine karar vermiştir.

Direnme kararına konu bu hükümlerin de sanıklar … ve … ile sanık … müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 09.05.2014 tarihli ve 55926 sayılı “Onama” istekli tebliğnamesi ve 16.04.2018 tarihli ve aynı sayılı “Bozma” istekli ek tebliğnamesiyle dosya 6763 sayılı Kanun’un 36. maddesiyle değişik CMK’nın 307. maddesi uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 4. Ceza Dairesince 18.10.2018 tarih ve 3052-17687 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI

Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;

1- Sanıklar … ve …’a tehdit suçu ile sanık …’a atılı kasten yaralama ve tehdit suçlarının sabit olup olmadığının,

2- Sanık … hakkında kasten yaralama suçu bakımından haksız tahrik hükmünün uygulanma şartlarının bulunup bulunmadığının,

Belirlenmesine ilişkin ise de Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 27. maddesi uyarınca öncelikle dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediğinin değerlendirilmesi gerekmektedir.

İncelenen dosya kapsamından;

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 10.10.2008 tarihli ve 133490-46236-28430 sayılı iddianamesi ile; sanıkların kasten yaralama ve tehdit suçlarından cezalandırılmaları istemiyle TCK’nın 86/2, 86/3-e, 106/2-c, 39 ve 53. maddeleri uyarınca kamu davası açıldığı,

Sanıkların sorgularının 07.11.2008 tarihinde yapıldığı,

Yerel Mahkemece 27.01.2009 tarihinde sanıkların atılı suçlardan mahkûmiyetlerine karar verildiği, söz konusu hükümlerin sanıklar müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince bozma kararı verilmesi üzerine yargılama yapan Yerel Mahkemece 25.12.2012 tarihinde bozma öncesindeki hükümlerde direnilerek sanıkların atılı suçlardan mahkûmiyetlerine karar verildiği,

Anlaşılmıştır.

Uyuşmazlık konusu suçlardan kasten yaralama, 5237 sayılı TCK’nın 86. maddesinde;

“(1) Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbî müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur
(3) Kasten yaralama suçunun;
a) Üstsoya, altsoya, eşe veya kardeşe karşı,
b) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
c) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,
d) Kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
e) Silâhla,
İşlenmesi hâlinde, şikâyet aranmaksızın, verilecek ceza yarı oranında artırılır”, biçiminde,
Tehdit ise aynı Kanun’un 106. maddesinde;
“(1) Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehditte ise, mağdurun şikâyeti üzerine, altı aya kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.
(2) Tehdidin;
a) Silahla,
b) Kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle, imzasız mektupla veya özel işaretlerle,
c) Birden fazla kişi tarafından birlikte,
d) Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak,
İşlenmesi halinde, fail hakkında iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(3) Tehdit amacıyla kasten öldürme, kasten yaralama veya malvarlığına zarar verme suçunun işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ceza verilir.” şeklinde düzenlenmiştir.
TCK’nın 66. maddesinde; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça kamu davasının maddede yazılı sürelerin geçmesiyle düşeceği düzenlenmiş, maddenin birinci fıkrasının (e) bendinde de beş yıldan fazla olmamak üzere hapis ya da adli para cezasını gerektiren suçlarda bu sürenin sekiz yıl olacağı hüküm altına alınmıştır.

Aynı Kanun’un 67. maddesinin 3 ve 4. fıkraları uyarınca kesen bir nedenin varlığı hâlinde zamanaşımı, kesilme gününden itibaren yeniden işlemeye başlayacak ve ilgili suça ilişkin olarak kanunda belirlenen sürenin en fazla yarısına kadar uzayacaktır.

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun süreklilik gösteren birçok kararında açıkça vurgulandığı üzere, yargılama yapılmasına engel olup davayı düşüren hâllerden biri olan dava zamanaşımının yargılama sırasında gerçekleşmesi hâlinde, yerel mahkeme ya da Yargıtay, resen zamanaşımı kuralını uygulayarak kamu davasının düşmesine karar verecektir.

Bu açıklamalar ışığında ön soruna ilişkin olarak yapılan değerlendirmede;

Sanıklara atılı kasten yaralama suçunun yaptırımı TCK’nın 86. maddesinin ikinci fıkrasında 4 aydan 1 yıla kadar hapis veya adli para cezası olarak öngörülmüş, aynı maddenin üçüncü fıkrasının (e) bendi uyarınca da bu suçun ceza üst sınırı 1 yıl 6 ay hapis cezası olarak belirlenmiş; birden fazla kişiyle birlikte tehdit suçunun yaptırımı ise aynı Kanun’un 106. maddesinin ikinci fıkrasının (c) bendi uyarınca 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası şeklinde düzenlenmiş olup, her iki suç bakımından da TCK’nın 66/1-e maddesi gereğince asli dava zamanaşımı sekiz yıl, aynı Kanun’un 67/4. maddesi göz önüne alındığında kesintili dava zamanaşımı süresinin ise on iki yıl olarak belirlendiği anlaşılmıştır.

Daha ağır cezayı gerektiren başka bir suçu oluşturma ihtimali bulunmayan ve 20.08.2008 tarihinde gerçekleştirdiği iddia olunan eylemlerle ilgili olarak, iddianame tarihinin 10.10.2008 olduğu, sanıkların sorgularının 07.11.2008 tarihinde yapıldığı ve 27.01.2009 tarihinde de mahkûmiyetlerine karar verildiği, zamanaşımının son olarak Yerel Mahkemece Özel Dairenin bozma kararına direnilerek sanıkların ikinci kez mahkûmiyetlerine karar verildiği 25.12.2012 tarihinde kesildiği ve bu tarihten sonra zamanaşımını kesen veya durduran başkaca bir sebebin bulunmadığı gözetildiğinde, TCK’nın 66/1-e ve 67/4. maddelerinde öngörülen on iki yıllık kesintili zamanaşımı süresinin 20.08.2020 tarihinde dolduğu anlaşılmaktadır.

Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükümlerinin, gerçekleşen dava zamanaşımı nedeni ile bozulmasına, ancak yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu konuda, 1412 sayılı CMUK’nın, 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 322. maddesine göre karar verilmesi mümkün bulunduğundan, 5237 sayılı TCK’nın 66/1-e, 67/4 ve 5271 sayılı CMK’nın 223/8. maddeleri uyarınca sanıklar hakkındaki kamu davalarının dava zamanaşımı nedeniyle düşmesine karar verilmelidir.

SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;
1- Ankara 26. Asliye Ceza Mahkemesinin 25.12.2012 tarihli ve 936-1212 sayılı direnme kararına konu hükümlerinin gerçekleşen dava zamanaşımı nedeniyle BOZULMASINA,
Ancak, yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu konuda; 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken, 1412 sayılı Ceza Muhakemesi Usulü Kanunun 322. maddesi gereğince karar verilmesi mümkün olduğundan, sanıklar hakkındaki kamu davalarının TCK’nın 66/1-e, 67/4 CMK’nın 223/8. maddeleri uyarınca DÜŞMESİNE,
2- Dosyanın mahalline iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 04.03.2021 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.