Continued from: Kur'an mı gerçektir yoksa gerçek mi Kur'an'dır ? - Ali Aksoy

Gerçeğin arayıcısı olduktan sonra başkalarınca yakıştırılan sıfatlara zerre kadar değer vermemişimdir. Ateistmiş, deistmiş, şucuymuş, bucuymuş, entellektüel gevezelikten öte değil benim için…

Bütün entellektüel gevezelikleri ve her türden atıp tutmaları durdurup yok eden tek şeydir “gerçek“…

Gerçekten, her nerede ve her ne şekilde olursa olursa olsun, hak (gerçek) hangi batılın tepesine atılsa, tutar onun beynini parçalar. Böyle “MUCİZ” bir vasfı vardır gerçeğin, aynı Kuran gibi…

Peki bu alabildiğince amansız ve bir inanır için fevkalade acımasız olan bu ahret sorusuna neden böyle bir cevap verdim ?

O vakit de yazdım ki, ister inanç ister bir varsayım ile kabul edilmiş olsun, Tanrı’nın, yarattığı gerçekle ne gibi bir sorunu olabilir ?

Karşıma çıkan gerçek, bizzat şahit olduğum, kendi dilimde inzal olmuş bir ayet gibidir. Kur’an diye önüme sunulan şey ise nihayet bir rivayet ve yorumdur.

Belki o gerçekle çelişik görünen ayet yanlış çevirilmiş, belki de bana yanlış aksettirilmiştir. Nihayet, gerçeğin aksine, Kuran’a şahitliğim söz konusu değildir. Kuran’ın kendi belirlediği tebliğ disiplini içinde de Resul’e gidip açıklama yahut teyit isteme olanağım bulunmamaktadır.

Fakat önümde duran ve defalarca test edilip sınanmaya müsait, herkese açık olan gerçek böyle değildir. En hakiki ve kendi dilimde, açık seçik inzal edilmiş bir vahiy gibidir.

Yazı devam ediyor…