Continued from:

Yıllar öncesinden bu yana hakikate dair ilgi ve arayışımı hiç sonlandırmamış olmama ve her türlü tsunami, deprem, volkan patlaması, gök taşı çarpması gibi en amansız fikri afetlerde, dipdiri ve dimdik ayakta kalabilmeme imkan sağlayan şeydir bu bakış açısı.

Her türlü felaket ardınca dimdik ayakta duran (din-i kayyım) mübarek bir edim ve erdemdir. Her zaman ve zeminde “Es-Salihiyn” için, azmedilmesi gereken bir Makam-ı Mahmud‘dur.

Bu güne değin kendisini gerçeğin aldatıp yolda bıraktığını iddia eden bir kişi bile duymadım.

Bana “gerçek hakkında aldanma veya gerçegin ne olduğu hususunda görecelilik olduğu” masalı okuyacak adamlardan, eğer onlar gerçekten esaslı adamlarsa bu argümanı önce tabi oldukları rivayet hakkında tatbik etmelerini ve her hususta tam bir “şüpheci” olmalarını beklemek herhalde en tabii hakkımdır.

Zira bu “sırat-ı müstakim” her türlü şeytanlığa kapalıdır ve ona ne önünden ne ardından hiç bir batıl erişip yanaşamaz. Kim ona tabi olursa emin olur ve her kim ona yapışırsa hiç kopmayacak bir kulpa sarılmış olur.

Hem o, öyle bir hüdadır ki, insanları karanlıktan aydınlığa çıkarır ve içinde hiç bir tenakuz bulunmaz. İnsanlar için gerçek bir nur ve hidayettir.

O halde esenlik olsun gerçeğe tabi olanlara…

Ali Aksoy – 23 Eylül 2020