Kamu görevlisinin resmî belgede sahteciliği – Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan – Ceza Genel Kurulu 2017/20 E. , 2021/50 K.

Ceza Genel Kurulu 2017/20 E. , 2021/50 K.

“İçtihat Metni”

Kararı veren
Yargıtay Dairesi : 11. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza
Sayısı : 73-153

Kamu görevlisinin resmî belgede sahteciliği suçundan sanık …’in TCK’nın 204/2 ve 53. maddeleri uyarınca 4 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin Afyonkarahisar 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 21.06.2011 tarihli ve 10-121 sayılı hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 11. Ceza Dairesince 13.05.2015 tarih ve 10841-26340 sayı ile;
“Sanık … aşamalarda değişmeyen savunmalarında hız limitini aştığı bildirilen …plakalı araç, kontrol noktasına gelmediği için plaka sorgusu yapılarak ruhsat sahibi adına ceza tutanağı düzenlediğini, daha sonra araç sürücüsünün gelerek kendisine ruhsat içinde sürücü belgesini ibraz ettiğini, düzenlediği tutanağın kimlik bilgileri kısmını ikiye bölerek sürücü bilgilerini eklediğini ve ceza makbuzunu da sürücü adına düzenlediğini beyan etmiş, olay yerinde bulunan görevli polis memuru tanık beyanları ile ceza tutanakları da olayın bu şekilde gerçekleştiğini doğrulamışlardır. Buna karşın diğer sanık …, yargılamanın tüm aşamalarında değişen çelişkili beyanlarda bulunmuş ve müşteki, şikayetten vazgeçmek için para aldığını ikrar etmiş olmakla; sanık savunması ile müşteki ve tanık beyanları karşılıklı olarak değerlendirilerek hangi beyana neden üstünlük tanındığı da karar yerinde tartışılıp sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken, eksik araştırma ve inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm tesisi ve sanık …’in eyleminin vasfının değişmesi durumunda diğer sanık …’nin eyleminin de resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçunu oluşturabileceği düşünülmeden yazılı şekilde hüküm kurulması” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyan Yerel Mahkemece 24.11.2015 tarih ve 152-212 sayı ile; sanığın, kamu görevlisinin resmî belgede sahteciliği suçundan TCK’nın 204/2, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna karar verilmiş, bu hükmün de sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 11. Ceza Dairesince 25.02.2016 tarih ve 222-1592 sayı ile;
“…Belgede sahtecilik suçlarında kast, zarar vermek bilinç ve iradesi olup, polis memuru olarak görev yapan sanığın; telsizle hız limitini aştığı bildirilen …plakalı aracın kontrol noktasına gelmediği için plaka sorgusu ile ruhsat sahibi … adına ceza tutanağı düzenlediği, daha sonra araç sürücüsünün gelerek kendisine ruhsat içinde sürücü belgesini ibraz ettiği, düzenlediği tutanağın kimlik bilgileri kısmını ikiye bölerek sürücü bilgilerini eklediği ve ceza makbuzunu da sürücü adına düzenlediği şeklinde gelişen olayda; olay yerinde bulunup ve taraflı davrandıklarını gösterir hiçbir delil bulunmayan tanıklar … ve …’ın sırf sanıkla birlikte görev yapmalarının tarafsızlık sıfatını etkilemeyeceği dikkate alınmadan bu tanık ifadelerine itibar edilmemesi, buna karşı aşamalarda çelişkili beyanlarda bulunan ve olay yerinde oğlu …’ın bulunduğunu söyleyen ancak bu ifadesi oğlu … tarafından yalanlanan, olaydan sonra para aldığını ikrar eden müştekinin beyanları dışında sahtecilik kastıyla hareket ettiğine dair delil elde edilemeyen sanığın eyleminin 5237 sayılı Kanun’un 257. maddesi kapsamında görevi kötüye kullanma suçunu oluşturduğu gözetilmeden, suç vasfının tayininde yanılgı sonucu kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği suçundan mahkumiyetine karar verilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise 19.04.2016 tarih ve 73-153 sayı ile bozmaya direnerek önceki hüküm gibi sanığın mahkûmiyetine karar vermiştir.
Direnmeye konu bu hükmün de sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 06.06.2016 tarihli ve 226877 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya, Ceza Genel Kurulunca 07.12.2016 tarih ve 903-1048 sayı ile; 6763 sayılı Kanun’un 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanun’a eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 11. Ceza Dairesince 18.01.2017 tarih ve 160-385 sayı ile; direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Direnmenin kapsamına göre inceleme, sanık … hakkında kamu görevlisinin resmî belgede sahteciliği suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın eyleminin kamu görevlisinin resmî belgede sahteciliği suçunu mu, yoksa görevi kötüye kullanma suçunu mu oluşturduğunun belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Mağdur …’ın, …plaka sayılı araçla 26.08.2009 tarihinde radara yakalanan inceleme dışı sanık …’ye yazılması gereken trafik cezasının, inceleme dışı sanıkla o tarihte görevli trafik polisi sanık …’in birlikte hareket etmesi sonucunda kendisine yazıldığı yönündeki şikâyetiyle soruşturmanın başladığı,
Dosya içerisinde bir örneği bulunan ve mağdurun şikâyetine konu ettiği 26.08.2009 tarihli ve 10.02 saatli trafik idari para cezası karar tutanağının, …plaka sayılı çekici cinsi aracın Karayolları Trafik Kanunu’nun 51/2-b maddesini ihlal etmesi nedeniyle tanzim ediliği, tutanakta ceza yerinin Afyonkarahisar ilinden Ankara iline doğru 17. km olarak yer aldığı, not kısmında “Araç kontrol noktasına intikal etmedi.” ibaresine yer verildiği, kimlik bilgileri kısmının ise ikiye bölündüğü, bölünen kısmın bir tarafına inceleme dışı sanık …’nin, diğer tarafına ise mağdur …’ın kimlik bilgilerinin yazıldığı, tutanakta mağdurun kimlik bilgilerinin bulunduğu yerden tutanağın dış kısmına ok işareti yapılarak o bölüme “Sürücü sonradan intikal etti.” şeklindeki ibarenin yazıldığı, görevli bölümünde N. Bilgiç ve … isimlerinin yazılı olduğu, tespit edilen trafik kural ihlali bölümünde de “T1-139051 peşin alındı ile tahsil edildi.” ibarelerine yer verildiği, tutanağın görevliler ve trafik kuralını ihlal eden tarafından imza edildiği, aynı tarihte düzenlenen T1-139051 seri ve sıra numaralı trafik para cezası sayman mutemedi alındısının trafik suçlusuna ait bilgiler kısmında yalnızca mağdur …’ın kimlik bilgilerinin yer aldığı, düzenleyen görevli kısmında ise N. Bilgiç isim ve imzasının bulunduğu,
Afyonkarahisar İl Emniyet Müdürlüğünce 25.08.2009 tarihinde hazırlanan 26.08.2009 çarşamba gününe ait görev listesine göre; sanık … ve tanık …’in 5924 kodlu ekip olarak Ankara – Konya yollarında saat 07.30-19.30 arasında görevli oldukları, tanık …’ın da 5934 kodlu radar ekibi olarak 08.00-18.00 saatleri arasında görevlendirildiği,
İscehisar Cumhuriyet Başsavcılığınca polis memuru olarak görev yapan sanık … ve tanıklar … ile … hakkında soruşturma izni verilmesi için Afyonkarahisar Valiliğine yazılan yazı sonucunda, adı geçenler yönünden düzenlenen ön inceleme raporu doğrultusunda Afyonkarahisar Valiliğinin 17.05.2010 tarihli ve 24 sayılı kararı ile resmî belgede sahtecilik suçundan sanık … hakkında soruşturma izni verildiği, tanıklar … ve … hakkında ise soruşturma izni verilmediği, sanığın kendisi hakkında soruşturma izni verilmesine dair karara itiraz ettiği, inceleme yapan Denizli Bölge İdare Mahkemesince 15.07.2010 tarih ve 123-133 sayı ile itirazın reddedildiği,
Afyonkarahisar İl Emniyet Müdürlüğünün 14.02.2011 tarihli yazısında; inceleme dışı sanık …’nin 42146 sicil sayılı, 01.02.1990 verilme tarihli ve suç tarihinde de geçerli sürücü belgesinin bulunduğu, sürücü belgesi bilgisayar kayıtlarına göre suç tarihinde inceleme dışı sanığın sürücü belgesinin 86 ceza puanının olduğu bilgilerine yer verildiği,
Afyonkarahisar İl Emniyet Müdürlüğünün 25.04.2011 tarihli yazısında da; mağdur …’ın 7954 sicil sayılı, 09.08.1973 verilme tarihli ve suç tarihinde de geçerli sürücü belgesinin bulunduğunun, sürücü belgesi bilgisayar kayıtlarına göre suç tarihinde mağdurun sürücü belgesinin 55 ceza puanı olduğunun belirtildiği,
Yerel Mahkemece inceleme dışı sanık …’nin nüfus kayıt örneğinin incelenmesi sonucunda, 17.11.2014 tarihinde vefat ettiği tespit edilmekle 24.11.2015 tarih ve 152-212 sayı ile inceleme dışı sanık … hakkında açılan kamu davasının düşürülmesine karar verildiği,
Anlaşılmaktadır.
Mağdur … aşamalarda; olay tarihinde inceleme dışı sanık …’nin …plaka sayılı aracıyla radara girdiğini, akabinde oğlu olan tanık …’a “Aracımın geri alınabilmesi için tır sürmeye elverişli birinin ehliyetine ihtiyacım var. Babanın ehliyet numarasını alır mısın?” dediğini, oğlu …’in de kendisini bu şekilde aradığını, ehliyet numarasını kendisine verdiğini, ancak oğluna “Eğer polisler tutanak tutacaksa benim ehliyet numaramı verme.” dediğini, oğlu …’in de bu hususu inceleme dışı sanık…’e ilettiğini, Nurettin’in ise oğluna “Ceza yazmayacaklar, ben sadece arabayı kaldırmak için bir ehliyet numarası söyleyeceğim.” dediğini ve oğlundan ehliyet numarasını aldığını, ancak oğlunu da yanılttığını, …kendi ehliyetine el konulmasını engellemek için oğlu …’ten aldığı ehliyet numarasını polislere vererek ehliyetine ceza puanı ile birlikte ceza kestirdiğini, o dönemde kendisinin de 80 ceza puanı olduğunu, yeni bir ceza puanı alması durumunda sürücü belgesine el konulacağını, bunu öğrendikten sonra savcılığa şikâyet ettiğini, şikâyetten vazgeçmek için…’le 1.000 TL’ye anlaştıklarını, ancak…’in 350 TL verdiğini, yapılanın doğru olmadığını anlamaları için şikâyetçi olduğunu, ehliyetini kesinlikle ne oğluna ne de bir başka şahsa vermediğini, belirtilen tarihte de ehliyetinin kendinde olduğunu, sadece ehliyet numarasını verdiğini, kimseden şikâyetçi olmadığını,
Tanık … aşamalarda; İscehisar Taşıyıcılar Kooperatifi üyesi olduğunu, inceleme dışı sanık …’yi de kooperatife üye olması nedeniyle yaklaşık 10 yıldır tanıdığını, olay tarihinde kooperatifte bulunduğu sırada inceleme dışı sanık…’in kooperatife geldiğini, mağdur olan babası …’ın cep telefonu numarasını istediğini, kendisinin de “Hayırdır ne yapacaksın?” diye sorduğunu, Nurettin’in de kendisine “Radara girdim. Cihan Mermere yük boşaltırken polisler geldi. Ehliyetime ceza yazdılar. Ehliyetimin puanı dolduğu için aldılar. Aracı kurtarmam için babanın ehliyet numarası lazım. Polisler ehliyet numarası istedi.” dediğini, kendisinin de babası Satılmış’ı aradığını, ehliyet numarasını sorduğunu, babası Satılmış’ın da “Benim ceza puanım dolmak üzere ceza yazdırır.” diye söylediğini, kendisinin de babasına “Ceza yazdırmayacakmış, sadece arabayı kurtaracakmış.” dediğini, bunun üzerine babası Satılmış’ın ehliyet numarasını söylediğini, kendisinin de numarayı…’e verdiğini, daha sonra…’in de numarayı kullanarak ehliyete ceza yazdırdığını öğrendiğini, durumu babasına anlattığını, ceza yazılırken…’in yanında olmadığını, babasının ehliyetine ceza yazan polisleri tanımadığını, …ile aralarında nasıl konuşma geçtiğini bilmediğini, babası …’ın hiçbir zaman inceleme dışı sanık…’le birlikte yola gitmediğini, ortak iş yapmadıklarını, yük taşımadıklarını, olay tarihinde babası Satılmış’ın ehliyetinin kesinlikle…’de olmadığını, ehliyetin, babası Satılmış’ta olduğunu, kendi sürücü belgesinin C sınıfı olduğunu, Nurettin’in E sınıfı sürücü belgesine ihtiyacı olduğu için babası Satılmış’ın ehliyet numarasını istediğini,
Tanık … aşamalarda; Afyonkarahisar Bölge Trafik Tescil Denetleme Şube Müdürlüğünde trafik polis memuru olarak görev yaptığını, olayın olduğu 26.08.2009 tarihinde 59 24 nolu ekipte … ile görevli olduğunu, bir süre sonra radar aracında görevli olan tanık …’ın …plakalı aracın hız sınırını aştığını söylediğini, sanık … ile birlikte 10-15 dakika beklediklerini, araç gelmeyince polis aracında bulunan Polnet bilgisayarından aracın plakasını sorguladıklarını, plakaya ceza tutanağı düzenlediklerini ve tutanağı sanıkla birlikte imzaladıklarını, ceza tutanağını düzenledikten bir süre sonra radar aracında görevli İzzet Ilgın’ın yol kenarındaki mermercilerde aracı gördüğünü, bir süre sonra araç şoförünü radar aracı ile uygulama noktasına getirdiğini, şoför geldiğinde kafasında örme şapkasının ve üzerinde oldukça tozlu iş elbiselerinin olduğunu, sanık …’ın gelen kişiye “Şoför sen misin?” diye sorduğunu, araçla gelen inceleme dışı sanık…’in “Benim.” diyerek cevap verdiğini ve evraklarını uzattığını, sanık …’ın, Nurettin’den üzerinde T.C. kimlik numarası olan kimlik istediğini, Nurettin’in de kimliğinin yanında olmadığını söylediğini, bunun üzerine Nevzat’ın daha önce düzenlenen ceza tutanağına şoförün uzattığı belgeler arasındaki sürücü belgesinde bulunan kimlik bilgilerini de geçirdiğini, şoför olduğunu bildiren inceleme dışı sanığın ödemeyi peşin yapacağını söylediğini, bunun üzerine makbuz düzenlenip inceleme dışı sanıktan para alındığını,
Tanık … aşamalarda; Afyonkarahisar Bölge Trafik Tescil Denetleme Şube Müdürlüğünde trafik polis memuru olarak görev yaptığını, 26.08.2009 tarihinde radar aracında görev yapmaktayken …plakalı beyaz Mercedes marka çekicinin 93 km hızla radara girdiğini, daha sonra kendisinin bu durumu 59 24 nolu ekibe telsiz ile bildirdiğini, 5-10 dakika geçmesine rağmen aracın gelmediğinin söylendiğini, bir süre sonra Renault Clio marka bir otomobilin de radara girdiğini, bunu da yine uygulama yapan 59 24 nolu ekibe bildirdiğini, daha önce radara giren …plakalı çekicinin üzerinde mermer olduğu için bu çekicinin yol boyunca bulunan mermer tesislerine gidebileceğini düşünerek yol kenarındaki tesisleri araştırmaya başladığını, bir süre sonra aracı bir mermer tesisinin avlusunda gördüğünü, polis aracından inerek aracın yanına gittiğini, …plakalı aracı göstererek “Bu araç kimin?” diye sorduğunu, bir süre sonra inceleme dışı sanık …’nin geldiğini, ismini belirtmeden aracın kendisine ait olduğunu söylediğini, inceleme dışı sanık…’e “Evraklarını hazırla. Radara girmişsin. Sana ceza yazılacak.” dediğini, Nurettin’in araç içinden evraklarını aldığını, birlikte radar aracına bindiklerini ve uygulama noktasına gittiklerini, bu sırada yanında uygulama noktasına getirdiği şahsın kimliğini kontrol etmediğini, o aşamada şahsın kim olduğunu bilmediğini, sanık …’e radara giren …plakalı aracın sürücüsünü getirdiğini söylediğini, Nurettin’in evraklarını uzattığını, para cezasını da peşin ödeyeceğini söylediğini, Nurettin’in, diğer polis arkadaşlarına kime ait ehliyet ve ruhsatı ibraz ettiğini bilmediğini, daha sonra kendisinin hava sıcak olduğundan serinlemek ve radar cihazı da eski olduğu için cihazı biraz soğutmak için yakında bulunan bir benzinlikte aracı gölgeye çektiğini, bir süre orada kaldıktan sonra görev yerine döndüğünü, …’nin arabaya bindiğinde üzerinde oldukça tozlu iş elbiselerinin bulunduğunu ve kafasında da örme şapka olduğunu,
İnceleme dışı sanık … Cumhuriyet savcısı ve ön soruşturmacı huzurunda; olay tarihinde adına kayıtlı …plakalı aracıyla mermer getirdiğini, Özcan Mermer’e mermer bloklarını indirmek için girdiğini, mermer bloklarını indirdikleri sırada trafik polisinin radar aracı ile fabrikaya geldiğini ve fabrikada bulunan …plakalı aracın kime ait olduğunu sorduğunu, kendisinin de “Aracın şoförü benim.” dediğini, radar aracıyla gelen polis memurunun “Radara girdin, evraklarını ver.” diyerek kendisinden evraklarını istediğini, ruhsatını verdiğini, arasında ehliyetinin de bulunduğunu, kendisinin polis memuruna “Aracın yükünü indirelim, sonra gidelim.” dediğini, yükü indirdikten sonra İscehisar Mezarlık Kavşağında bulunan uygulama ekibinin yanına gittiklerini, radar aracını kullanan polis memurunun kendisinden aldığı evrakları uygulama noktasında bekleyen araç içerisinde oturan polis memuruna verdiğini, araç içerisindeki polis memuru da ceza tutanağını hazırladıktan sonra kendisine “Şurayı imzala.” dediğini, sonra da “Peşin mi ödeyeceksin, sonra mı ödeyeceksin?” diye sorduğunu, kendisinin de peşin ödeyeceğini söyleyerek cezasını ödediğini, cezanın mağdur …’ın ehliyetine kesildiğinin farkına varmadığını, mağdur … ile birlikte bir yıl içerisinde 3 kez mal getirip götürdüklerinden Satılmış’ın ehliyetinin kendisine ait aracın ruhsatı içerisinde kalmış olduğunu, polis memuruna verdiği ruhsatın içerisinde de Satılmış’ın ve kendisinin ehliyetinin bulunduğunu, polis memurunun ruhsatı açtığında muhtemelen Satılmış’a ait ehliyeti gördüğünü ve ceza tutanağını Satılmış adına düzenlediğini, polislerin kendisine Satılmış mısın, …misin diye de sormadıklarını, yoldan geldiği için yorgun olması ve tutanağı da polis memurunun camdan uzatarak imzalatması nedeniyle içeriğini okumadan imzaladığını, polislerin yanından ayrılıp kooperatife geldiğinde cezanın Satılmış adına kesildiğinin farkına vardığını, hatırladığı kadarıyla 84 veya 85 ceza puanı olduğunu, polislerle arasında cezanın mağdur …’a kesilmesi yönünde bir konuşmanın geçmediğini, polislere kendisinin … olduğunu söylemediğini, polislerin de kendisine sen … mısın diye sormadığını, polislerin …’a cezayı sehven yazdıklarını, kendisinin de suç işleme kastının olmadığını,
Mahkemede ise iddianın doğru olduğunu, olay tarihinde radara girdiğini, daha sonra görevli polis memurunun kendisini yakaladığını, ceza yazan polis memurunun yanına götürdüğünü, kendisinin ilk önce ceza yazmamaları konusunda polislere yalvardığını ancak bu isteğini kabul etmediklerini, mağdur …’ın oğlu tanık …’ın kendisinin yakın arkadaşı olduğunu, …’le konuştuğunu, mağdur …’ın emekli olduğunu ve çalışmadığını, onun ehliyetine ceza yazdırabileceğini söylediğini, kendi ehliyetinin 90 ceza puanı olduğunu, 10 ceza puanı daha yazılırsa ehliyetine el konulacağını belirttiğini, daha sonra …’ın …’la telefonda görüştüğünü, …’ın babası Satılmış’tan sürücü belgesinin numarasını aldığını, o numarayı polise verdiğini, onun üzerine …’ın sürücü belgesine ceza yazıldığını, cezayı da kendisinin peşin olarak ödediğini, bütün bu olaylardan radarcı ve ceza yazan polisin haberi olduğunu, diğer polisin meslekte yeni olduğunu, sadece araç durdurduğunu, onun bu durumdan haberdar olmadığını, çelişki nedeniyle sorulduğunda; kendisini oynattıklarını, …’ın şikâyetçi olmamak için kendisinden 3.000 TL istediğini, kendisinin de o parayı vermediğini, ayrıca polislerin de, savcılıkta verdiği şekilde savunma yapmadığı takdirde kendisini yolda her yakaladıklarında fazla ceza yazacaklarını söylediklerini, …’ın ehliyetinin yanında olmadığını, …’in, babası Satılmış’ı telefonla aradığını ve babası Satılmış’ın sürücü belgesinin numarasını aldığını,
İfade etmişlerdir.
Sanık … aşamalarda; 26.08.2009 tarihinde Afyonkarahisar Ankara Karayolunda uygulamada görevli olduğunu, radar aracında görevli arkadaşı tanık …’ın …plakalı aracın 10.02 itibarıyla 93 km hızla radara girdiğini, onun hakkında uygulama yapmasını istediğini, yaklaşık 20 dakika beklemesine rağmen araç gelmeyince yanında görevli polis memuru arkadaşı tanık … ile birlikte …plakalı aracın plakasına saat 10.02 itibarıyla ceza tutanağı düzenlediklerini ve bu durumu da tanık …’a bildirdiğini, daha sonra …’ın radar uygulamasına ara verip yolda gelirken daha önce radara giren …plakalı aracı bir mermer işletmesinin avlusunda gördüğünü, gidip aracın şoförünü bulduğunu, daha sonra bu şoförü alıp radar aracı ile kendisine getirdiğini, araç şoförü olan inceleme dışı sanık …’nin başında örme şapka, üzerinde iş elbiseleri bulunduğunu, boydan boya mermer tozu ile kaplı olduğunu, sanık…’in oldukça agresif bir hâlde ve kendisine ceza yazılmasından dolayı tepkili olduğunu, “Şoför sen misin?” diye sorduğunda, Nurettin’in de “Evet benim.” diye yanıt verdiğini, sürücü belgesinin de ruhsat içinde olduğunu söylediğini, ruhsatı açtığında … adına düzenlenmiş sürücü belgesini gördüğünü, ehliyetteki fotoğrafa baktığını, karşısındaki kişinin ehliyette fotoğrafı bulunan şahıs olup olmadığı konusunda tereddüt ettiğini, tam emin olamadığı için kimliğini istediğinde, karşısındaki şahsın kimliğinin yanında olmadığını ve T.C. kimlik numarasını da bilmediğini söylediğini, sonra ehliyeti gösterip “Bu ehliyet sana mı ait?” diye sorduğunu, sanığın da “Evet” diye cevap verdiğini ve ödemeyi de peşin yapmak istediğini belirttiğini, sürücü belgesindeki kimlik bilgilerini daha önce düzenledikleri ceza tutanağının ilgili bölümünü kalemle çizerek ortadan bölüp oraya yazdığını, daha sonra da…’in peşin ödeme yapması nedeniyle makbuzunu kesip parasını aldığını, tutanağı düzenlemeden önce de…’e “Bu sürücü belgesi size mi ait?” diye sorduğunu, Nurettin’in de kendisine ait olduğunu söylediğini ve ayrıca aynı ceza tutanağını da…’e imzalattığını, araç plakası radar aracındaki arkadaşı tarafından kendisine bildirildiğinde trafik aracında bulunan bilgisayardan aracın plakasını sorguladığını, ilk başta … adına ceza tutanağını düzenlediğini, ancak daha sonra inceleme dışı sanık …gelince tutanağın o bölümünü kelemle çizerek ikiye ayırdığını, o bölüme de …’ın kimlik bilgilerini yazdığını, ayrıca sürücü belgesi ile gelen kişinin sonradan olay yerine intikal ettiğini de notuna yazdığını, hakkındaki suçlamaları kabul etmediğini,
Savunmuştur.
Uyuşmazlık konusunda sağlıklı bir hukuki sonuca ulaşılabilmesi bakımından “resmî belgede sahtecilik” ve “görevi kötüye kullanma” suçları üzerinde durulması gerekmektedir.
Resmî belgede sahtecilik suçu 5237 sayılı TCK’nın 204. maddesinde;
“(1) Bir resmî belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir resmî belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren veya sahte resmî belgeyi kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu resmi bir belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren, gerçeğe aykırı olarak belge düzenleyen veya sahte resmi belgeyi kullanan kamu görevlisi üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Resmi belgenin, kanun hükmü gereği sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olan belge niteliğinde olması halinde, verilecek ceza yarısı oranında artırılır.” şeklinde düzenlenmiştir.
Söz konusu suç, maddenin birinci fıkrasında seçimlik hareketli bir suç olarak tanımlanmış olup, resmî belgenin sahte olarak düzenlenmesi, gerçek bir resmî belgenin başkalarını aldatacak şekilde değiştirilmesi veya sahte resmî belgenin kullanılması durumunda suç oluşacaktır.
Maddenin ikinci fıkrasında, resmî belgede sahtecilik suçunun kamu görevlisi tarafından işlenmesi ayrı bir suç olarak tanımlanarak daha ağır bir yaptırıma bağlanmış, maddenin üçüncü fıkrasında ise, suçun konusunu oluşturan resmi belgenin, kanunun hükmü gereği sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olan bir belge niteliğinde olması hâlinde cezanın yarı oranında artırılması gerektiği belirtilmiştir.
Sahtecilik suçlarının hukuki konusu kamunun güveni olup, belgelerin gerçeğe aykırı olarak düzenlenmesi, tamamen veya kısmen değiştirilmesi ya da gerçek bir belgeye eklemeler yapılması eylemlerinin kamu güvenini sarstığı kabul edilerek yaptırıma bağlanmıştır.
Resmî belgenin sahte olarak düzenlenmesi ya da gerçek bir resmî belgenin değiştirilmesi eyleminin sahtecilik suçunu oluşturabilmesi için, düzenlenen ya da değiştirilen belgenin gerçek bir belge olduğu konusunda kişiyi yanıltıcı nitelikte olması gerekir. Aldatıcılık özelliği suçun temel unsuru olup, özel bir incelemeye tabi tutulmadıkça gerçek olmadığı anlaşılamayan belge, sahte belge olarak kabul edilmelidir. Sahteciliğin kişileri aldatacak nitelikte olup olmadığı şüpheye yer vermeyecek şekilde saptanmalıdır.
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun ikinci kitabının “Millete ve Devlete Karşı Suçlar ve Son Hükümler”e yer veren dördüncü kısmının “Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar” başlıklı birinci bölümünde “Görevi kötüye kullanma” suçu ise 257. maddede;
“(1) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstererek, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) (Mülga: 2/7/2012-6352/105 md.)” şeklinde düzenlenmiştir.
Maddenin, uyuşmazlıkla ilgili birinci fıkrasında düzenlenen icrai davranışlarla görevi kötüye kullanma suçu, kamu görevlisinin görevinin gereklerine aykırı hareket etmesi ve bu aykırı davranış nedeniyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olunması ya da haksız menfaat sağlanması ile oluşmaktadır.
Buna göre ilk şart, kamu görevlisi olan failin yaptığı işle ilgili olarak kanun veya diğer idari düzenlemelerden doğan bir görevinin olması ve bu görevi dolayısıyla yetkili bulunmasıdır. Suçun oluşabilmesi için, norma aykırı davranış yetmemekte, fiil nedeniyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olunması ya da kişilere haksız menfaat sağlanması gerekmektedir.
Anılan maddenin gerekçesinde; suçun oluşmasına ilişkin genel koşullar, “Kamu görevinin gereklerine aykırı olan her fiili cezai yaptırım altına almak, suç ve ceza siyasetinin esaslarıyla bağdaşmamaktadır. Bu nedenle, görevin gereklerine aykırı davranışın belli koşulları taşıması hâlinde, görevi kötüye kullanma suçunu oluşturabileceği kabul edilmiştir. Buna göre, kamu görevinin gereklerine aykırı davranışın, kişilerin mağduriyetiyle sonuçlanmış olması veya kamunun ekonomik bakımdan zararına neden olması ya da kişilere haksız bir kazanç sağlamış olması hâlinde, görevi kötüye kullanma suçu oluşabilecektir.” şeklinde vurgulanmış, öğretide de; TCK’nın 257. maddesindeki suçun oluşmasının, kamu görevlisinin görevinin gereklerine aykırı hareket etmesi sonucunda kişilerin mağdur olması veya kamunun zarar görmesi ya da haksız menfaat sağlanması şartlarına bağlı olduğu, bu sonuçları doğurmayan norma aykırı davranışların, suç kapsamında değerlendirilemeyeceği açıklanmıştır (… Emin Artuk – Ahmet Gökçen – Ahmet Caner Yenidünya, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Turhan Kitapevi, 11. Bası, Ankara, 2011, s. 913 vd.; Mahmut Koca – İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Adalet Yayınevi, Ankara, 2013, s.769; Veli Özer Özbek – … Nihat Kanbur – Koray Doğan – Pınar Bacaksız – İlker Tepe, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Seçkin Yayınevi, 2. Bası, Ankara, 2011, s. 974.).
Norma aykırı davranışın maddede belirtilen sonuçları doğurup doğurmadığının saptanabilmesi için öncelikle “mağduriyet, kamunun zarara uğraması ve haksız menfaat” kavramlarının açıklanması gerekmektedir.
Mağduriyet kavramının, sadece ekonomik bakımdan uğranılan zararla sınırlı olmadığı, bireysel hakların ihlali sonucunu doğuran her türlü davranışı ifade ettiği kabul edilmelidir. Bu husus madde gerekçesinde; “Görevin gereklerine aykırı davranışın, kişinin mağduriyetine neden olunması gerekir. Bu mağduriyet, sadece ekonomik bakımdan uğranılan zararı ifade etmez. Mağduriyet kavramı, zarar kavramından daha geniş bir anlama sahiptir.” şeklinde vurgulanmış, öğretide de; mağduriyetin sadece ekonomik bakımdan ortaya çıkan zararı ifade etmeyeceği, mağduriyet kavramının ekonomik zarar kavramından daha geniş bir anlama sahip olduğu, bireyin, sosyal, siyasi, medeni her türlü haklarının ihlali sonucunu doğuran hareketlerin ve herhangi bir çıkarının zedelenmesine neden olmanın da bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiğine işaret edilmiştir (… Emin Artuk – Ahmet Gökçen – Ahmet Caner Yenidünya, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Turhan Kitapevi, 11. Bası, Ankara, 2011, s. 911 vd.; Mahmut Koca – İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Adalet Yayınevi, Ankara, 2013, s. 772; Veli Özer Özbek – … Nihat Kanbur – Koray Doğan – Pınar Bacaksız – İlker Tepe, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Seçkin Yayınevi, 2. Bası, Ankara, 2011, s. 974.).
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
İnceleme dışı sanık …’nin, 26.08.2009 tarihinde …plaka sayılı aracıyla radara yakalanmasına rağmen, o tarihte görevli trafik polisi sanık … ile birlikte hareket ederek bu eylemi nedeniyle yazılacak trafik cezasının mağdur …’a yazılmasını sağladığının iddia edildiği olayda;
Mağdur …’ın olay tarihinde sürücü belgesinin kendisinde olduğunu, yalnızca sürücü belge numarasını inceleme dışı sanığa verdiğini beyan etmesine, inceleme dışı sanığın da bu hususta aşamalarda birbiriyle çelişen ifadeler vermesine karşın, polis memuru olan sanığın tüm aşamalarda istikrarlı şekilde söz konusu radar işlemi için uygulama noktasına gelen şoförün verdiği ruhsat arasında bulunan sürücü belgesine göre trafik idari para cezası karar tutanağını düzenlediğini savunması, olaya tanık olan polis memurları … ve … tarafından da sanığın savunmasının doğrulanması hususları birlikte değerlendirildiğinde; inceleme dışı sanık …’nin eyleminin, olay günü radara girenin kendisi olmasına rağmen, araç ruhsatı arasında bulunan mağdura ait sürücü belgesini kullanmak suretiyle mağdur … adına suça konu trafik idari para cezası karar tutanağının düzenlenmesini sağlamak şeklinde olduğunun anlaşıldığı, trafik idari para cezasını düzenleyen ve savunmasında kendisine ibraz edilen ehliyetteki fotoğrafa baktığında karşısındaki kişinin ehliyette fotoğrafı bulunan şahıs olup olmadığı konusunda tereddüt ettiğini belirten suç tarihinde görevli trafik polis memuru sanık …’in, karşısındaki şahsın kimliğinin yanında olmadığına ve T.C. kimlik numarasını da bilmediğine ilişkin beyanıyla yetinerek oluşan tereddüdü açıkça gidermeden suça konu tutanağı tanzim etmesi şeklindeki eyleminin, TCK’nın 257. maddesinde yer alan görevi kötüye kullanma suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme kararına konu sanık … hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün, sanığın eyleminin TCK’nın 257. maddesinde yer alan görevi kötüye kullanma suçunu oluşturduğu gözetilmeden sanık hakkında kamu görevlisinin resmî belgede sahteciliği suçundan hüküm kurulması isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne değişik gerekçeyle katılan bir Ceza Genel Kurulu üyesi; Yerel Mahkemenin direnme kararına konu sanık … hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün, sanığın eyleminin suç oluşturmadığı gerekçesiyle bozulması gerektiği düşüncesiyle,
Çoğunluk görüşüne katılmayan bir Ceza Genel Kurulu üyesi ise; sanığın eyleminin kamu görevlisinin resmî belgede sahteciliği suçunu oluşturduğu, bu nedenle Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmünün isabetli olduğu düşüncesiyle,
Oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Afyonkarahisar 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 19.04.2016 tarihli ve 73-153 sayılı direnme kararına konu sanık … hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün, sanığın eyleminin TCK’nın 257. maddesinde yer alan görevi kötüye kullanma suçunu oluşturduğu gözetilmeden sanık hakkında kamu görevlisinin resmî belgede sahteciliği suçundan hüküm kurulması isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 23.02.2021 tarihinde yapılan müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.