Sahtecilik – Resmi belgede sahtecilik – Ceza Genel Kurulu – 2017/30 E. , 2021/17 K.

Ceza Genel Kurulu 2017/30 E. , 2021/17 K.

“İçtihat Metni”
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 5. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza
Sayısı : 166-307

Resmî belgede sahtecilik suçundan sanık …’ın beraatine ilişkin Kahramanmaraş 2. Ağır Ceza Mahkemesince 09.06.2011 tarih ve 245-151 sayı ile kurulan hükmün katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 5. Ceza Dairesince 01.06.2012 tarih ve 4679-6085 sayı ile;
“…Kahramanmaraş Mesleki Eğitim Merkezi Müdürlüğünde memur olan sanığın, 4 yıllık eğitim sonucu veya belge almak istenilen meslekte 9 yıllık hizmet göstermesi ve girecekleri sınavı kazanmaları hâlinde görevli müdür yardımcıları tarafından düzenlenmesi gereken ustalık belgelerini, bu koşulları taşımayan sanıklar … ve… adına, …’in isteğiyle babası … ve kardeşi … adına düzenleyip kendisinde bulunan mühür ile mühürleyerek para karşılığı verdiği, sanıkların tüm aşamalardaki belgeleri …’dan aldıklarına ilişkin tutarlı anlatımları, sanık …’in … vasıtasıyla tanıdığı aralarında husumet de bulunmayan …’ı M. …’a ihbar etmesi de nazara alınarak, tanık beyanları ve tüm dosya içeriğinden anlaşıldığı hâlde sanık …’ın sahtecilik suçundan mahkûmiyeti yerine beraatine karar verilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Kahramanmaraş 2. Ağır Ceza Mahkemesi ise 25.11.2013 tarih ve 166-307 sayı ile bozma kararına direnerek önceki hüküm gibi sanığın beraatine karar vermiştir.
Direnmeye konu bu kararın da Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 12.03.2016 tarihli ve 71502 sayılı “Bozma” istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya, Ceza Genel Kurulunca 14.12.2016 tarih ve 399-1592 sayı ile 6763 sayılı Kanun’un 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanun’a eklenen Geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 5. Ceza Dairesince 16.01.2017 tarih ve 278-123 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Direnmenin kapsamına göre inceleme, sanık … hakkında resmî belgede sahtecilik suçundan kurulan beraat hükmüyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı resmî belgede sahtecilik suçunun sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 27. maddesi uyarınca öncelikle dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediğinin değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya içeriğinden;
İl Milli Eğitim Müdürlüğü Bütçe Yatırım ve Tesisleri Müdürlüğünce gerçekleştirilen Hoca Ahmet Yesevi Lisesi, Sütçü İmam Lisesi, 19 Mayıs Lisesi ve Muallim Hayrullah İlköğretim Okullarına ilişkin yapılan kantin ihalelerinde sahte ustalık belgesi kullanıldığının ve bu suretle ihaleye fesat karıştırıldığının ihbar edilmesi üzerine yapılan soruşturmada; Sütçü İmam Lisesinin 29.07.2010 tarihli kantin ihalesine hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilen … …’ın 01.10.2009 tarihli ve “…” seri numaralı satış elemanlığı (ustalık-kalfalık) belgesiyle; 19 Mayıs Lisesinin 26.07.2010 tarihli kantin ihalesine inceleme dışı sanık … …’in 09.03.2009 tarihli “…” seri numaralı satış elemanlığı (ustalık-kalfalık) belgesiyle; Hoca Ahmet Yesevi Lisesinin 27.07.2010 tarihli kantin ihalesine inceleme dışı sanık …’un 09.03.2009 tarihli ve “…” seri numaralı satış elemanlığı (ustalık-kalfalık) belgesiyle ve Muallim Hayrullah Efendi İlköğretim Okulunun 27.07.2010 tarihli kantin ihalesine hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilen … Mut’un 29.12.2008 tarihli ve “YK 86552” seri numaralı satış elemanlığı (ustalık-kalfalık) belgesiyle katıldıkları, bu belgelerin sahte olduğunun iddia edildiği,
Suça konu belgeleri sahte olarak oluşturduğu iddia olunan sanık … yönünden suç tarihinin son satış elemanlığı (ustalık-kalfalık) belgesi tarihi olan 01.10.2009 olduğu, sanığın atılı suçu daha ileri bir tarihte işlediğine dair dosyada herhangi bir delil bulunmadığı,
Kahramanmaraş İl Milli Eğitim Müdürlüğünün 23.08.2010 tarihli yazısına göre; sanık …’ın yazı işleri müdürlüğünde memur olarak görev yaptığı, satış elemanlığı (ustalık ve kalfalık) belgesi düzenleme yetkisinin bulunmadığı, belge alma yeterliliğine sahip vatandaşların dört yıllık eğitim sonucu veya belge alınmak istenilen meslekte 9 yıllık hizmet göstermeleri ve girecekleri sınavı kazanmaları hâlinde anılan belgelerin görevli müdür yardımcısı tarafından düzenlenebileceği,
Sanığın sorgusunun 15.10.2010 tarihinde yapıldığı, yapılan yargılama sonunda sanığın beraatine karar verildiği, inceleme dışı sanıklar … ve … …’in resmî belgede sahtecilik suçundan 09.06.2011 tarihinde TCK’nın 204/1, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezasıyla cezalandırılmalarına, hak yoksunluklarına ve CMK’nın 231. maddesi uyarınca haklarındaki hükümlerin açıklanmasının geri bırakılmasına, 5 yıl denetim süresine tâbi tutulmalarına ve haklarında denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına yer olmadığına dair kararların itiraz edilmeksizin kesinleştiği, inceleme dışı sanık … hakkında resmî belgede sahtecilik suçundan 09.06.2011 tarihinde verilen beraat kararının onanmak suretiyle kesinleştiği, inceleme dışı sanık …’un resmî belgede sahtecilik suçundan TCK’nın 204/1, 43, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 3 yıl 1 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna dair 09.06.2011 tarihinde verilen mahûmiyet hükmünün ise onanmak suretiyle kesinleştiği,
Anlaşılmaktadır.
Resmî belgede sahtecilik suçu, 5237 sayılı TCK’nın 204/1. maddesinde;
“Bir resmî belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir resmî belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren veya sahte resmî belgeyi kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” şeklinde düzenlenmiştir.
5237 sayılı TCK’nın “Dava zamanaşımı” başlıklı 66. maddesi;
“(1) Kanunda başka türlü yazılmış olan hâller dışında kamu davası;
a) Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda otuz yıl,
b) Müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmibeş yıl,
c) Yirmi yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmi yıl,
d) Beş yıldan fazla ve yirmi yıldan az hapis cezasını gerektiren suçlarda onbeş yıl,
e) Beş yıldan fazla olmamak üzere hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlarda sekiz yıl,
Geçmesiyle düşer.
(2) Fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmuş olup da onbeş yaşını doldurmamış olanlar hakkında, bu sürelerin yarısının; onbeş yaşını doldurmuş olup da onsekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında ise, üçte ikisinin geçmesiyle kamu davası düşer.
(3) Dava zamanaşımı süresinin belirlenmesinde dosyadaki mevcut deliller itibarıyla suçun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hâlleri de göz önünde bulundurulur.
(4) Yukarıdaki fıkralarda yer alan sürelerin belirlenmesinde suçun kanunda yer alan cezasının yukarı sınırı göz önünde bulundurulur; seçimlik cezaları gerektiren suçlarda zamanaşımı bakımından hapis cezası esas alınır…” şeklinde düzenlenmiştir.
TCK’nın 66. maddesinde; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça kamu davasının maddede yazılı sürelerin geçmesiyle düşeceği düzenlenmiş, aynı maddenin birinci fıkrasının (e) bendinde beş yıldan fazla olmamak üzere hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlarda bu sürenin 8 yıl olacağı hüküm altına alınmıştır.
Dava zamanaşımını kesen nedenler mülga 765 sayılı TCK’nın 104. maddesinde, yakalama, tevkif, celp veya ihzar müzekkereleri, sorgu, son soruşturmanın açılması kararı veya iddianame ile dava açılması olarak belirtilmiş olup, kesen nedenlerin iştirak hâlinde suç işleyen sanıklar yönünden sirayeti ise anılan Kanun’un 106. maddesinde; “Bir suçtan dolayı yapılan ve müruru zamanı kesen muameleler o suçlarda her ne suretle olursa olsun iştiraki olup da aleyhlerinde takibat veya tahkikat yapılmamış olan kimseler hakkında dahi müruru zamanı keser” şeklinde düzenlenmişti.
01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’da ise dava zamanaşımını kesen nedenler 67. maddede düzenlenmiştir. “Dava zamanaşımı süresinin durması veya kesilmesi” başlıklı 67. maddesinin ikinci fıkrası;
“Bir suçla ilgili olarak;
a) Şüpheli veya sanıklardan birinin savcı huzurunda ifadesinin alınması veya sorguya çekilmesi,
b) Şüpheli veya sanıklardan biri hakkında tutuklama kararının verilmesi,
c) Suçla ilgili olarak iddianame düzenlenmesi,
d) Sanıklardan bir kısmı hakkında da olsa, mahkûmiyet kararı verilmesi,
Halinde, dava zamanaşımı kesilir” şeklinde düzenlenmiştir. Mülga 765 sayılı TCK’nın 106. maddesinde yer alan düzenleme ise 5237 sayılı TCK’da yer almamıştır.
Dava zamanaşımını kesen nedenlerin aynı suça katılanları ne şekilde etkileyeceği konusunda iki sistem mevcuttur. Bunlardan birincisi, Almanya, Avusturya, İsviçre ve Arjantin Ceza Kanunlarında da kabul edilen yargılanan sanığı esas alan ve diğer sanıkları soyutlayan öznel sistem (kesilmenin şahsiliği) olarak nitelendirilen sistemdir. Nesnel sistem olarak adlandırılan ve fiili esas alan ikinci sistem ise İtalya, Brezilya ve Fransa Ceza Kanunlarında kabul edilen ve sadece sanığı değil, katılma dereceleri ne olursa olsun olaya katılan tüm sanıkları hatta haklarında kovuşturmaya başlanmamış olanları dahi nazara almaktadır.
Dava zamanaşımını kesen nedenler TCK’nın 67. maddesinin ikinci fıkrasında, bir suçla ilgili olarak; şüpheli veya sanıklardan birinin Cumhuriyet savcısı huzurunda ifadesinin alınması veya sorguya çekilmesi, şüpheli veya sanıklardan biri hakkında tutuklama kararının verilmesi, suçla ilgili olarak iddianame düzenlenmesi ve sanıklardan bir kısmı hakkında da olsa, mahkûmiyet kararı verilmesi olarak belirtilmiştir. Dava zamanaşımının kesilme nedenleri sayılırken madde metninde kullanılan “şüpheli veya sanıklardan birinin”, “şüpheli veya sanıklardan biri hakkında”, “sanıklardan bir kısmı hakkında da olsa” ibarelerinden dolayı 5237 sayılı TCK’da “dava zamanaşımının sirayeti” ilkesinin benimsendiği ve öznel kriter dışlanarak nesnel kriter esas alındığı için suç tarihinden itibaren dava zamanaşımının fail bazında değil de fiile bağlı olarak ortak hesaplanması gerektiği anlaşılmaktadır. Bu nedenle iştirak hâlinde bir suç işlendiği takdirde şeriklerden biri hakkında dava zamanaşımını kesen işlemler yapılmış ise haklarında madde metninde sayılan işlemler yapılmış veya yapılmamış olan şerikler hakkında da dava zamanaşımı süresi kesilmiş olacaktır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 20.03.2012 tarihli ve 241-114 sayılı kararı ile 31.01.2012 tarihli ve 243-7 sayılı kararında, 5237 sayılı TCK’da dava zamanaşımının sirayeti konusunda fiile bağlılığı esas alan nesnel ölçütün kabul edildiği, iştirak hâlinde suç işleyen sanıklardan bir kısmı hakkında verilen mahkûmiyet kararının tüm sanıklar için dava zamanaşımını keseceği vurgulanmıştır.
Nitekim öğretide de TCK’nın 67. maddesinin ikinci fıkrasındaki düzenleme ile ilgili olarak; bir şüpheli veya sanık hakkındaki ifade alma veya sorgunun diğer sanık veya şüpheliler bakımından da zamanaşımını keseceği (… Emin Artuk – Ahmet Gökcen, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 11. Bası, Ankara, 2017, s.984-986), yeni TCK’nın sisteminde, dava zamanaşımı süresinin kesilmesinde nesnel ölçütün esas alındığı, başka bir deyişle, kesme sebebinin varlığı hâlinde, dava zamanaşımının suçla ilgili olarak kesildiğini kabul etmek ve fakat bunu ilgili suç ortağına özgü kesilme olarak mütalaa etmemek gerektiği (İzzet Özgenç, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 11. Bası, Ankara 2015, s. 887-890), eğer bir suçta birden fazla kişi çeşitli sebeplerle şüpheli veya sanık durumunda iseler Kanun’un ifadesine göre bunlardan birinin ifadesinin alınması veya sorgulanmasının sanıkların tamamı bakımından zamanaşımını keseceği (Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 10. Bası, Ankara 2017, s.718-721), zamanaşımının kesilmesinin suçu işlediği iddia olunan kişiye ya da kişilere ilişkin olmayıp aksine suç konusu fiile ilişkin olduğu, zamanaşımını kesen sebeplerin bir suç sebebiyle ortaya çıktığı, bahse konu suçu oluşturan fiilin objektif olarak şerikler arasındaki bağı ifade ettiği, bu bağın suça iştirak eden kişilerden kaynaklanmayıp aksine ortak katkıda bulunulan fiilin çerçevesinde hüküm ifade ettiği, dolayısıyla objektif bu bağ kapsamında meydana gelen ve dava zamanaşımını kesen nedenlerin, kişilerden bağımsız olarak hukuki sonuç doğuracağı ve fiil nedeniyle birleşen tüm şerikler hakkında da geçerli olacağı (Veli Özer Özbek/Koray Doğan/Pınar Bacaksız/İlker Tepe, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 8. Bası, Ankara 2017, s. 728), suç iştirak hâlinde işlenmişse, bir sanık hakkında dava zamanaşımını kesen nedenin tüm sanıkları etkileyeceği, böylece, şüpheli veya sanıklardan birinin, ifadesinin alınması veya sorguya çekilmesi, hakkında tutuklama kararı verilmesi, onunla ilgili iddianamenin düzenlenmesi, mahkûmiyet kararı verilmesi hâlinde, haklarında soruşturma yapılmış veya yapılmamış tüm suç ortakları ile ilgili dava zamanaşımının kesileceği (Kayıhan İçel, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 4. Bası, İstanbul 2017, s. 790-794), iştirak hâlinde işlenen suçlarda ortaklardan biri için dava zamanaşımının kesilmesinin diğer ortakları da etkileyeceği, yani onlar için de dava zamanaşımı süresinin kesileceği (Berrin Akbulut, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 4. Bası, Ankara 2017, s. 917), düzenlemenin lafzına ve ruhuna göre ortaklardan birinin ifadesinin alınması, tutuklama kararı verilmesi, mahkûmiyet hükmü kurulması durumunda o ortakla, o suçu iştirâk hâlinde işleyen şüpheliler veya sanıklar hakkında da zamanaşımı süresinin kesileceği, kanun koyucunun, sirayet ihtimalini düşünmese bu ibareleri kanuna koymayacağı (Osman Yaşar – Hasan Tahsin Gökcan – … Artuç, Türk Ceza Kanunu, 1. Bası, Ankara, 2010, 2. cilt, s.2270-2271) şeklinde görüşlere yer verilmiştir.
Bu açıklamalar ışığında ön sorun değerlendirildiğinde;
Sanık …’a atılı resmî belgede sahtecilik suçunun yaptırımının TCK’nın 204/1. maddesinde iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası olarak düzenlendiği, buna göre, TCK’nın 66/1-e maddesi uyarınca bu suçun asli dava zamanaşımı süresinin sekiz yıl, aynı Kanun’un 67/4. maddesi göz önüne alındığında kesintili dava zamanaşımı süresinin ise on iki yıl olduğu, daha ağır cezayı gerektiren başka bir suçu oluşturma ihtimali bulunmayan ve son belge tarihi olan 01.10.2009 tarihinde gerçekleştirildiği iddia edilen eylemle ilgili olarak, hakkında beraat kararı verilen sanık …’ın sorgu tarihi 15.10.2010 olmakla birlikte iştirak hâlinde suç işleyen sanıklardan … hakkında 09.06.2011 tarihinde mahkûmiyet kararı verilmiş olup, sanıklardan bir kısmı hakkında verilen mahkûmiyet kararının dava zamanaşımını keseceğinin ve 5237 sayılı TCK’da dava zamanaşımının sirayeti konusunda fiile bağlılığı esas alan nesnel ölçütün kabul edilmiş olması karşında, inceleme dışı sanık … hakkında verilen mahkûmiyet kararının, hakkında beraat kararı verilen sanık … yönünden de dava zamanaşımını kestiği, zamanaşımını kesen son işlemin 09.06.2011 tarihli inceleme dışı sanık … hakkında verilen mahkûmiyet hükmü olduğu, bu tarihten sonra dava zamanaşımını kesen veya durduran başkaca bir işlem bulunmadığı gözetildiğinde, sekiz yıllık asli dava zamanaşımı süresi, Ceza Genel Kurulunun inceleme tarihinden önce 09.06.2019 tarihinde dolmuş bulunmaktadır.
Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme kararına konu beraat hükmünün gerçekleşen dava zamanaşımı nedeniyle bozulmasına, ancak yeniden yargılama gerektirmeyen bu konuda, 1412 sayılı CMUK’nın 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi gereğince karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 322. maddesi uyarınca karar verilmesi mümkün bulunduğundan, sanık hakkındaki kamu davasının zamanaşımı nedeniyle düşmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Kahramanmaraş 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 25.11.2013 tarihli ve 166-307 sayılı direnme kararına konu beraat hükmünün, gerçekleşen dava zamanaşımı nedeniyle BOZULMASINA,
Ancak, yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu konuda 1412 sayılı CMUK’nın, 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 322. maddesine göre karar verilmesi mümkün olduğundan, sanık hakkındaki kamu davasının 5237 sayılı TCK’nın 66/1-e, 67/4 ve 5271 sayılı CMK’nın 223/8. maddeleri uyarınca DÜŞMESİNE,
2- Dosyanın, mahalline iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 02.02.2021 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.