Continued from:

A kitapçığı 4. (B Kitapçığı 1.) sorunun iptali istemi yönünden;

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinde iptal davaları idari işlemler hakkında menfaatleri ihlal edilenler tarafından tam yargı davaları da idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan davalar olarak tanımlanmış; 14. maddesinin 3/c bendinde dava dilekçelerinin diğer ilk inceleme konuları yanında ehliyet yönünden de inceleneceği belirtilmiş; aynı Kanun’un 15. maddesinin 1/b bendinde ise 14. maddenin 3/c, 3/d ve 3/e bentlerinde yazılı hallerde davanın reddine karar verileceği kurala bağlanmıştır. Söz konusu maddede yer alan ve iptal davasının sübjektif ehliyet koşulu olan “menfaat ihlali”
doktrin ve içtihatlarda dava konusu işlemle davacı arasında kurulan kişisel, meşru, güncel bir menfaat ilişkisi olarak tanımlanmaktadır. Menfaatin kişisel ve meşru olması için hukuki bir durumdan ortaya çıkması gerekir. Sözü edilen menfaat ilişkisinin varlığı ve sınırları her olayda yargı yerince uyuşmazlığın niteliğine göre belirlenmektedir. İdari işlemlerin hukuka uygunluğunun yargı yoluyla denetimini amaçlayan iptal davasının
görüşülebilmesinin ön koşullarından birisi olan dava açma ehliyeti, her idari işleme karşı herkes tarafından iptal davası açılmasının idare ile işlemlerinde istikrarsızlığa neden olmaması ve idarenin işleyişinin bu yüzden olumsuz etkilenmemesi için dava konusu edilecek işlem ile dava açacak kişi arasında belli ölçütler içinde menfaat ilgisinin varlığını ifade etmektedir. Aksi durumun kabulü toplum yararına olduğu düşünülen her konuyu tüm gerçek ve tüzel kişilerin dava konusu yapabilmesi ihtimalini beraberinde getirir ki bu durumun dava açma ehliyetine ilişkin yasal düzenlemenin amacına aykırı olacağı açıktır.

Bu nedenle iptal davası açılabilmesi için idari işlem nedeniyle ilgilinin menfaatinin etkilenmiş olması, etkilenen menfaatin somut, güncel ve meşru bir menfaat olması ve iptali istenen işlem ile davacı
arasında makul ve ciddi bir alakanın bulunması gerekmektedir. Olayda, davacının optik cevap kağıdı ile cevap anahtarının karşılaştırılmasından; davacının A Kitapçığı 4. soruyu doğru yaptığı görülmektedir.

Bu durumda, davacının doğru yaptığı soruların iptalini istemede menfaatinin bulunmadığı anlaşıldığından, bu kısım yönünden davanın ehliyet yönünden reddi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. Soru kitapçığı ve cevap anahtarının yayımlanmaması işleminin ve Arabuluculuk Daire Başkanlığının 13.01.2020 tarih ve E.35/1224/2020/2336 sayılı işleminin soruların ve cevap anahtarının yayınlanması talebinin reddine yönelik kısmının iptali istemi yönünden;
Anayasa’nın “Cumhuriyetin nitelikleri” başlıklı 2. maddesinde Türkiye Cumhuriyeti’nin insan haklarına saygılı, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devleti olduğu, “Hak arama hürriyeti” başlıklı 36. maddesinde; herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu, “Dilekçe, bilgi edinme ve kamu denetçisine başvurma hakkı” başlıklı 74. maddesinde de; herkesin, bilgi edinme ve kamu denetçisine başvurma hakkına sahip olduğu, “Yargı yolu” başlıklı 125. maddesinde ise; idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtilmiştir.

Yazı devam ediyor…