İhracat kaçakçılığı – Ceza Genel Kurulu – 2020/362 E. , 2021/84 K.

Ceza Genel Kurulu 2020/362 E. , 2021/84 K.

“İçtihat Metni”

Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 7. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Sayısı : 205-452

İhracat kaçakçılığı suçundan sanıklar … ve …’nün beraatlerine ilişkin Küçükçekmece 1. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 20.12.2013 tarihli ve 343-1456 sayılı hükümlerin katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 7. Ceza Dairesince 03.04.2018 tarih ve 19083 -3573 sayı ile;

“Sanık …’ın Koton Mağazacılık Tekstil Sanayi ve Ticaret A.Ş. ünvanlı firmanın yetkilisi, sanık …’nün ise Ünsped Gümrük Müşavirliği firmasının ortağı olduğu ve 11.11.2011 tarih ve EX563901 sayılı ihracat beyannamesinin düzenlendiği, Gümrük Müdürlüğü tarafından bu ihracat beyannamelerinin kırmızı hatta işlem görmek üzere yönlendirildiği, ancak eşyaların muayeneye sevk edilmediğinin belirlenmesi üzerine soruşturma başlatıldığı ve yapılan soruşturma sonucunda ihracat beyannamesi kırmızı hatta fiziki muayeneye sevkedildiği, teslim alınmış statüde gözüktüğü ancak sanıkların beyannamenin işlemlerinden vazgeçerek eşyaların muayeneye sunulmadığı anlaşılmakla sanıklar hakkında kamu davası açılmıştır.

11.11.2011 tarih – EX563901 sayılı ve 24.11.2011 tarih – EX586488 sayılı ihracat beyannamelerinin kırmızı hatta düştüğü ve 4458 sayılı Gümrük Kanunun 64. maddesinde beyannamenin iptali konusunda ‘Madde 64-1; Gümrük İdareleri, beyan sahibinin talebi üzerine ve eşyanın yanlışlıkla beyanname konusu gümrük rejimine tabi tutulmasına veya beyan edildiği rejime tabi tutulmasının özel nedenlerle artık mümkün olmadığına ilişkin kanıtlayıcı belgeleri ibraz etmesi halinde, tescil edilmiş bir beyannameyi iptal ederek gerektiğinde yeni bir rejim beyanında bulunulmasına izin verebilirler.

Ancak, Gümrük İdarelerince beyan sahibine eşyanın muayene edileceğinin bildirilmiş olduğu hallerde, muayenenin sonucu alınmadan beyannamenin iptaline ilişkin talep kabul edilmez.

Beyannamenin iptali, yürürlükteki cezai hükümlerin uygulanmasına engel oluşturmaz.’ ve keza Gümrük Yönetmeliğinin 121/2. maddesi gereğince ‘Eşyanın teslimine kadar; a) Eşyanın muayenesi için bilgisayar sistemi tarafından beyanın kontrolü türünün kırmızı hat olarak belirlenmesinden, b) Beyan edilen eşyaya ilişkin bilgilerin yanlış olduğunun tespit edilmesinden, önce beyannamede düzeltme yapılmasına izin verilir ve herhangi bir cezai işlem uygulanmaz.’ hükümleri birlikte değerlendirildiğinde; Gümrük eşyasının muayene edileceğinin idarece beyan sahibine bildirilmesi halinde bu beyannamenin iptalinin talep edilemeyeceği, eşyanın kontrol türünün bilgisayar sistemi tarafından kırmızı hat olarak belirlenmesi halinde bu eşyanın fiziki muayenesinin zorunlu olduğu, eşyanın kontrol türünün kırmızı hat olarak belirtilmesi halinin beyan sahibine eşyanın fiziki olarak muayene edileceğinin bildirilmesi anlamına geldiği, böyle bir durumda muayene sonucu alınmadan beyannamenin iptaline ilişkin talebin kabul edilemeyeceği, beyannamenin iptalinin cezai hükümlerin uygulanmasına engel olmayacağı sonucuna varılmaktadır.

Somut olay ve bu hükümler değerlendirildiğinde; eşyanın kırmızı hatta düşmesi üzerine Gümrük İdaresinin sanıklara muayene için hazır bulundurmaları ihtarı yapma yükümlülüğü olmadığı ve eşyanın muayene için hazır edilmesi gerektiği ve eşyaların onay işlemine rağmen gümrükte baştan itibaren hazır bulundurulmadığı, eşyaların gümrüğe getirilmediği, bu suretle olmayan eşyayı ihraç etmeye teşebbüs ettikleri; sanıklar alıcının siparişi iptal etmesi üzerine iptal talebinde bulunduklarını ifade etmiş iselerde bu aşamadan sonra beyannamenin iptalinin mümkün olmadığı ve bu suretle sanıkların, olayın başından beri ihraç edilmemiş bir eşyayı ihraç edilmiş gibi göstererek haksız çıkar sağlama kastıyla hareket ettiklerinin kabulü gerektiği, sanıkların beyanname düzenleyerek idareye vermeleri ve beyannamenin tescili, atılı suçun icra hareketini oluşturduğu,
Ancak atılı kaçakçılık suçunun tamamlanması için öngörülen haksız çıkar elde edilemediği için eylem teşebbüs aşamasında kaldığı 5607 sayılı Kanunun suç tarihinde yürürlükte bulunan 3. maddenin (18) fıkrasına göre: ‘Yukarıdaki fıkralarda tanımlanan fiiller, teşebbüs aşamasında kalmış olsa bile, tamamlanmış suç gibi cezalandırılır.’ hükmü gereğince sanıkların atılı suçtan cezalandırılmaları gerekirken dosya kapsamıyla örtüşmeyen gerekçe ile beraatlerine karar verilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.

Bozma üzerine yapılan yargılama sonucu Yerel Mahkemece 04.09.2018 tarih ve 251-580 sayı ile sanıkların atılı suçtan beraatlerine karar verilmiştir.

Hükümlerin katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 7. Ceza Dairesince 12.03.2019 tarih ve 18685-27612 sayı ile;

“Küçükçekmece 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 20.12.2013 tarihli ve 2012/343 Esas, 2013/1456 Karar sayılı hükmünün Dairemizce 03.04.2018 tarihli kararı ile bozulduğu, bozma kararı üzerine yerel mahkemece verilen 04.09.2018 tarihli ve 2018/251 Esas, 2018/580 Kararı hükmün direnme niteliğinde olmayıp eylemli uyma niteliğinde olduğu kabul edilmiş olup;

Eşyanın kırmızı hatta düşmesi üzerine Gümrük İdaresi’nin sanıklara muayene için hazır bulundurmaları ihtarı yapma yükümlülüğü olmadığı ve eşyanın muayene için hazır edilmesi gerektiği ve eşyaların onay işlemine rağmen gümrükte baştan itibaren hazır bulundurulmadığı, eşyaların gümrüğe getirilmediği, bu suretle olmayan eşyayı ihraç etmeye teşebbüs ettikleri; sanıkların alıcının faturalardaki bazı eşyaları istememesi üzerine suça konu beyannamede yer alan eşyaların ihracından vazgeçerek iptal talebinde bulunduklarını ifade etmiş ise de bu aşamadan sonra beyannamenin iptalinin mümkün olmadığı ve bu suretle sanıkların, olayın başından beri ihraç edilmemiş bir eşyayı ihraç edilmiş gibi göstererek haksız çıkar sağlama kastıyla hareket ettiklerinin kabulü gerektiği, sanıkların beyanname düzenleyerek idareye vermeleri ve beyannamenin tescilinin, atılı suçun icra hareketini oluşturduğu,

Ancak atılı kaçakçılık suçunun tamamlanması için öngörülen haksız çıkar elde edilemediği için eylemin teşebbüs aşamasında kaldığı 5607 sayılı Kanunun suç tarihinde yürürlükte bulunan 3. maddenin (18) fıkrasına göre: ‘Yukarıdaki fıkralarda tanımlanan fiiller, teşebbüs aşamasında kalmış olsa bile, tamamlanmış suç gibi cezalandırılır.’ hükmü gereğince sanıkların kaçakçılık eylemi tamamlanmış olduğundan, sanıkların olaydaki fonksiyonları değerlendirilerek sonucuna göre atılı suçtan cezalandırılması gerekirken dosya kapsamıyla örtüşmeyen gerekçeyle beraatlerine karar verilmesi nedeniyle bozulduğu, mahkemece bozma gereği yerine getirilmeden yazılı şekilde hüküm tesisi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.

Yerel Mahkeme ise 17.09.2019 tarih ve 205-452 sayı ile;

”Öncelikle, her ne kadar, Yargıtay Yüksek 7. Ceza Dairesi tarafından benzer bozmalar sonucu verilen kararlarımız, yukarıdaki, bozma öncesi verilen gerekçeli kararda, ‘Mahkememizce usulü açıdan yapılan değerlendirmede’ başlığında yer alan açıklamalara rağmen, yine de, eylemli uyma olarak değerlendirilip, bozma üzerine, eylemli uyma doğrultusunda sanıkların cezalandırılmalarına karar verilmediğinden bahisle yeniden bozma yapılmış olsa da, mahkememizce, ilk bozma sonrası bu şekilde bir usul izlenmesinin sebebinin, bozma öncesi sanıklar hakkında verilen beraat kararlarının isabetsiz olduğuna inanılması değil, ancak, nihayetinde, önceki hüküm, başka bir hakim tarafından verildiğinden, ilk bozma öncesi verilen beraat kararının isabetli olup olmadığını destekleyecek nitelikte ek deliller toplanması yönünde mahkememizde kanaat hasıl olması olduğu, dolayısıyla, ilk bozma sonrası, bu konuda ek deliller toplanmak üzere gümrük idaresine müzekkere yazılıp, bir kısım bilgiler talep edildiği, mahkememizin bu kapsamda bozma sonrası bir kısım delillerin toplamasının, sanıklar açısından verilen -‘mahkumiyet kararı verilmesi yönündeki’ -bozma ilamına eylemli uyma olarak değerlendirilemeyeceği, zira, bir eylemli uymadan bahsedilebilmesi için, yerel mahkeme tarafından, bozma ilamı doğrultusunda, yani, bozma ilamında yol gösterildiği şekilde işlem yapılıp, bozma ilamının gereği yerine getirilip, ve fakat, bu konuda bir uyma kararı verilmemesi gerektiği; ya da, bozma ilamının işaret ettiği deliller toplanıp, yani, eksik soruşturma tamamlanıp ve fakat, yine, bozma öncesi gibi bir karar verilmesi kanaati oluştuğunda, esasen, artık bozma ilamı doğrultusunda yeni deliller toplanmasına rağmen, evrak üzerinde direnme kararı verilmesi halinin varlığının gerektiği, ancak, bu gibi hallerde, usule göre, mahkemece eylemli uyma kararı verildiğinin kabul edileceği, mahkememizce sanığın cezai sorumluluğunun, Yüksek Yargıtay 7. CD nin -ceza verilmesi gerekirken- şeklindeki kesin nitelikli bozma ilamı doğrultusunda düşünülmediği, bu durumda, yeni deliller toplandığı, bu delillerin de beraat kararını destekler mahiyette olduğu, dolayısıyla, sanıklar açısından mahkememizce verilen bir eylemli uyma kararı olmasına rağmen, bozma ilamındaki gerekçeye ve usule aykırı olarak yeniden beraat kararı verilmesinin söz konusu olmadığı, biran için önceki karara doğrudan direnilmesi ve Yargıtay Yüksek Ceza Genel Kurulunca kararın gerekçesinin yeterli bulunmaması halinde, eksik soruşturmadan dolayı bozma kararı verildiği düşünülürse, bu durumun usul ekonomisi açısından olumsuz ve yargılamayı uzatacağı bir durum ortaya çıkaracağı gibi; ilk bozma öncesi verilen beraat kararındaki deliller YCGK nca yerinde görülmeyip, sadece o delillere göre direnme kararı kaldırıldığında, artık, YCGK kararı bağlayıcı olduğundan, o halde, başkaca bir işlem yapılamayacağından, gümrük idaresinden herhangi bir belge de istenemeyeceğinden, esasen, suç işledikleri şüphe arz eden sanıkların mahkumiyetine karar verilmesi gibi, hakkaniyete uygun olmayan bir durumun ortaya çıkabileceği, bu nedenle bozma öncesi mahkememizce uyma ya da direnme kararı verilmeksizin davanın sonuçlandırıldığı anlaşılmıştır.

Yine bozma kararı öncesi mahkememizin yukarıda içeriği tekrar edilen 2018/251 Esas, 2018/580 Karar sayılı ve 04/09/2018 tarihli kararında izah edildiği üzere, suçun gerek maddi gerekse manevi unsurları itibariyle oluşmadığı, Halkalı Gümrük Müdürlüğü uygulamasına göre, fiziki şartlar nedeniyle henüz daha ihraç konusu malları taşıyan aracın gümrük sahasına girmesinden evvel hatta daha üretim aşamasında dahi gümrük işlemleri yapılıp hat kriteri belirlenebileceği, dolayısıyla suça konu beyanname kapsamındaki malları taşıyan aracın gümrük sahasına girip bilahare kırmızı hat muayenesinden kaçtığına ilişkin bir tespit de yer almadığından yine yasalarımızda kırmızı hat kriterine düşen bir beyannameye konu malın muayeneye sunulmaması hali başlıbaşına suç tarihindeki 5607 sayılı yasanın 3/14. (halihazırda 3/9) maddesine muhalefet olarak görüleceğine ilişkin bir atıfta da bulunulmadığından, sanıkların savunmalarınını aksi ispatlanamadığından, malın ihracatından vazgeçilmiş olduğundan, bu durumda, ihracat rejimi hükümlerine tabi tutulmak üzere tescil edilen gümrük beyannamelerinin iptalinin 4458 sayılı yasanın 64 ve Gümrük Yönetmeliğinin 121 madde hükümlerine göre yapılması esas olmakla birlikte, ihracat eşyasının serbest dolaşımda bulunan eşya statüsüne haiz olması ve geçici depolama yerlerine konulmaksızın beyan edilebilmesi gibi munasıran ihracat rejimine özgü nitelikler dikkate alındığında, Gümrük Yönetmeliğinin 127/3 ve 417. maddesine göre değerlendirme yapılması gerektiğinden ayrıca 2010 takvim yılında 306 adet, 2011 takvim yılında yine 306 adet ihracat beyannamesi veren sanıkların işbu dosyaya konu ihracat beyannamesi haricinde diğer kırmızı hat muayenelerinde sorun çıkmadığından bu çapta işlem yapan bir firmanın suça konu beyannameyi vergi kaçırmak için düzenlediğinin kabulü de hakkaniyete uygun olmayacağı” gerekçesiyle bozma kararına direnerek önceki hüküm gibi sanıkların beraatine karar vermiştir.
Direnme kararına konu bu hükümlerin de katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 29.06.2020 tarihli ve 101281 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesiyle dosya 6763 sayılı Kanun’un 36. maddesiyle değişik CMK’nın 307. maddesi uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 7. Ceza Dairesince 22.09.2020 tarih ve 1893-12994 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI

Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanıklara atılı ihracat kaçakçılığı suçunun unsurları itibarıyla oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkin ise de Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 27. maddesi uyarınca öncelikle dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediğinin değerlendirilmesi gerekmektedir.

İncelenen dosya kapsamından,

Sanık …’ın Koton Mağazacılık Tekstil San. ve Ticaret AŞ adlı firmanın yönetim kurulu başkanı, sanık …’nün ise dava konusu 11.11.2011 tarihli ve EX563901 sayılı adı geçen fırmaya ait gümrük çıkış beyannamesini vekâleten düzenleyen gümrük müşaviri olduğu, sanıklar hakkında 23.02.2012 tarihli iddianame ile 5607 sayılı Kanun’un 3/14-18, TCK’nın 53. maddeleri gereğince cezalandırılmaları istemiyle kamu davası açıldığı, sanık …’nün 20.09.2012, sanık …’ın ise 28.02.2013 tarihinde sorgusunun yapıldığı, bu hâliyle her iki sanık yönünden de dava zamanaşımını kesen en son işlemin sanık …’ın 28.02.2013 tarihli sorgusu olduğu anlaşılmaktadır.
TCK’nın 66. maddesinde; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça kamu davasının maddede yazılı sürelerin geçmesiyle ortadan kalkacağı düzenlenmiş, maddenin birinci fıkrasının (e) bendinde de beş yıldan fazla olmamak üzere hapis ya da adli para cezasını gerektiren suçlarda bu sürenin sekiz yıl olacağı hüküm altına alınmıştır. Aynı Kanunun 67. maddesinin 3 ve 4. fıkraları uyarınca kesen bir nedenin varlığı hâlinde zamanaşımı, kesilme gününden itibaren yeniden işlemeye başlayacak ve ilgili suça ilişkin olarak kanunda belirlenen sürenin en fazla yarısına kadar uzayacaktır.

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 26.06.2012 tarihli ve 978–250 sayılı kararı başta olmak üzere birçok kararında açıkça vurgulandığı üzere, yargılama yapılmasına engel olup davayı düşüren hâllerden biri olan dava zamanaşımının yargılama sırasında gerçekleşmesi halinde, yerel mahkeme ya da Yargıtay, resen zamanaşımı kuralını uygulayarak kamu davasının düşmesine karar verecektir.
Bu açıklamalar ışığında ön sorun değerlendirildiğinde;

Sanıklara atılı ihracat kaçakçılığı suçunun yaptırımının suç tarihinde yürürlükte olan 5607 sayılı Yasa’nın 3/14. maddesinde bir yıldan beş yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adli para cezası olduğu, 28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Yasa’nın 89. maddesi ile 5607 sayılı Yasa’da yapılan düzenleme ile eylemin 5607 sayılı Yasa’nın 3/9. maddesinde düzenlendiği ve yaptırımının yine bir yıldan beş yıla kadar hapis ve on bin güne kadar adli para cezası olarak belirlendiği, bu hâliyle TCK’nın 66/1-e maddesi uyarınca sanıklara atılı suçun asli dava zamanaşımı süresi sekiz yıl, 67/4. maddesi göz önüne alındığında kesintili dava zamanaşımı süresi ise oniki yıldır.

Daha ağır cezayı gerektiren başka bir suçu oluşturma ihtimali bulunmayan ve 11.11.2011 tarihinde gerçekleştirildiği iddia edilen eylemle ilgili olarak, sanıklar hakkında dava zamanaşımını kesen en son işlem 28.02.2013 tarihli sanık …’ın sorgusu olup bu tarihten sonra dava zamanaşımını kesen veya durduran başkaca bir sebebin gerçekleşmediği gözetildiğinde, TCK’nın 66/1-e maddesindeki sekiz yıllık asli dava zamanaşımı süresi, inceleme tarihinde gerçekleşmiştir.

Bu itibarla, Yerel Mahkeme kararına konu direnme hükümlerinin gerçekleşen dava zamanaşımı nedeni ile bozulmasına, bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, 1412 sayılı CMUK’nın 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 322. maddesiyle tanınan yetkiye dayanılarak, TCK’nın 66/1-e ve 5271 sayılı CMK’nın 223/8. maddeleri uyarınca sanıklar hakkındaki kamu davasının zamanaşımı nedeniyle düşmesine karar verilmelidir.

SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;
1- Küçükçekmece 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 17.09.2019 tarihli ve 205-452 sayılı direnme kararına konu hükümlerin dava zamanaşımının gerçekleşmesi nedeniyle BOZULMASINA,
Ancak, yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu konuda, 1412 sayılı CMUK’nın 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi gereğince hâlen yürürlükte bulunan 322. maddesi uyarınca karar verilmesi mümkün bulunduğundan, sanıklar hakkındaki kamu davasının TCK’nın 66/1-e ve 5271 sayılı CMK’nın 223/8. maddeleri uyarınca DÜŞMESİNE,
2-Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, dava zamanaşımının gerçekleşmediği 25.02.2021 tarihinde yapılan birinci müzakerede sanıklara atılı ihracat kaçakçılığı suçunun unsurları itibarıyla oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkin uyuşmazlık konusu yönünden yasal çoğunluk sağlanamadığından, 09.03.2021 tarihinde yapılan ikinci müzakerede gündeme gelen dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediğinin belirlenmesine ilişkin uyuşmazlık konusu yönünden oy birliğiyle karar verildi.