Continued from:

Evet, bu çok mantıklı bir soru. Benim bu konudaki görüşüm, bu durumun ancak olanın, olması gereken kümesini zapdetmesi halinde mümkün olacağıdır.

Yani mesela bir topluma demokrasi gelmesi fikrini düşünelim.

Demokrasiyi isteyen idealist insanların oranı %1 olsun. Bu bir kümedir. Karşısında demokrasiye karşı olan %99 luk başka bir küme var. Eğer bu %1 lik idealistler fikirlerini yaymaya devam ederler ve bir zaman sonra çoğunluk haline gelirlerse YANİ OLAN KÜMESİ haline gelirlerse, ancak o zaman o ideal fikrin gerçekleşme olasılığı ortaya çıkar.

Her halikulade “olan”, her türlü testten başarıyla çıkmış olandır.

Eğer yaptığın tercih, sana para, mal, mülk, şöhret, hayat ve ölüm olarak geri dönecekse mutlaka “olan”ı tercih etmen gerekir.

Can dostum, güzel dostum, genç dostum; bunun aksini Tanrı da söylese bil ki bu bir yalandır ve söyleyen de Tanrı değildir. Çünkü yarattığı gerçek ile söylediği çelişen bir Tanrı olmaz. (Eğer, böyle bir Tanrı biliyorum, dediği ile yaptığı çelişiyor, bu olan bir durumdur dersen, bu ilginç konu üzerinde çalışmalısın)

Atalarımız, dost acı söyler demişler. Makyavel de imparatora böyle dostane olarak acıyı, gerçeği söylemiş.

Buna inanmayan; ülkemizin mevcut siyasal yapısına baksın. Olması gerekeni söyleyen bir muhalefet, olana göre hareket eden bir iktidar görecektir. Bunu sadece ülkemize bakarak görmeniz yetmiyorsa dünya üzerindeki herhangi bir iktidara bakarak da görebilirsiniz.

Makyaval’in tezi, Tanrı başka bir alem yaratıncaya kadar bu evrende geçerlidir.

Peki ne yapalım ? İdeolojilerimizi, hayallerimizi terk mi edelim ?

Yazı devam ediyor…