Instagram’da kaç kişiyi takip edeceğini bile genler belirliyor – Şaka değil, BİLİM !

Daha önce “Özgür irade var mıdır?” başlıklı yazı dizisi ile anlatmaya çalıştığım hususa dair önemli bir kanıt daha ortaya çıktı. Independent Türkçe sitesinde tesadüf ettiğim bir haber, “Özgür irade ne kadar özgür ?” sorusuna ufuk açacak güncel bir meseleye ışık tutuyor.

Önce habere bakalım:

Oksitosin reseptörü geni OXTR’de belirli bir varyanta sahip olan gençler diğerlerinden daha fazla gönderi paylaştı ve daha çok kişiyi takip etti

Araştırmacılar, görünüşe göre belirli bir gen türüne sahip bireylerin Instagram’da daha fazla kişiyi takip ettiğini keşfetti.

Yaşları 18’le 25 arasında değişen 57 öğrencinin yer aldığı araştırmada katılımcılardan DNA örnekleri toplandı. Ayrıca katılımcılar, kaygı ve kaçınma davranışlarını değerlendiren bir anket de doldurdu.

Araştırmacılar, “aşk hormonu” diye adlandırılan oksitosin reseptör geni OXTR’deki belli bir varyantın genotipini çıkarmak için bu örnekleri kullandı. OXTR’nin G aleline sahip kişiler, A aleline sahip olanlara kıyasla düşmanca ortamlarda daha fazla sosyal destek arayan kişilerden oluşuyordu. GG aleline sahip olanların da yine A aleline kıyasla evlilikte daha fazla empati ve memnuniyet aradığı ortaya çıktı.

Araştırmacılar, katılımcıların Instagram profillerindeki gönderi, takipçi ve takip edilen kişi sayısını inceledi ve OXTR geninin AA genotipine sahip kişilerin, yakın ilişkilerinin niteliğinden bağımsız olarak, G aleline sahip olanlardan daha fazla kişiyi takip ettiğini buldu.

İtalya’daki Trento Üniversitesi’nde ve Singapur’daki Nanyang Teknoloji Üniversitesi’nde psikolog olan, çalışmanın kıdemli yazarı Gianluca Esposito, “Toplamda, OXTR tek nükleotid polimorfizmlerindeki A ve G alellerinin genel sosyal davranışta oynadığı rol tartışılıyor” dedi.

Araştırmacılara göre AA genotipi, bireyleri internette sosyalleşmeye daha yatkın hale getirebilir ama gen-çevre etkileşimlerinin online sosyalliği etkilediğine dair kanıt bulunamadı.

Esposito, “Mevcut sonuçlar, genetik ilişkilendirme çalışmalarının panoramasında son derece ihtiyatlı yorumlanmalı” diye devam etti.

Evet, bilim adamları her zamanki gibi ihtiyatlı ve bu bulgunun başka ülkelerde daha fazla sayıda insan denek üzerinde sınanması ve genetik ilişkilendirme konusunda ihtiyatlı davranılması gerektiğini söylüyor. Bu yaklaşım tarzı bir bilim adamından beklenen tavırdır. Zira, bilim “kanıt” peşinde koşar ve her zaman her yerde tekrar tekrar ispatlanabilen olgular arar.

Ne var ki, ben bir bilim insanı değilim ve “özgür irade savunması” yapan ve ellerinde somut hiç bir kanıt olmayan, var olan neredeyse bütün savları da ekseriyetle – yine kanıtsız – dinler tarafından üretilmiş kişiler kadar rahat olabilmem gerekir. Hiç bir kanıta dayanmayan sanıları gerine gerine ileri sürüp benden kanıt isteyecek dangozlara karnım tok.

Ben en azından, elle tutulur, gözle görülür bir takım şeyleri dayanak yapmaya çalışıyorum.

Ve açık seçik bir biçimde çok basit bir soru soruyorum:

“Bir insanın, gözünün rengini, saçını, boyunu, hastalıklarını, ten rengini ve’l hasılı kelam tepeden tırnağa tüm fiziksel özelliklerini belirleyen bir şey (Genetik); nasıl olur da insanların karakterlerini, dürtülerini, temel arzu ve isteklerini, alışkanlıklarını, yatkınlıklarını, korkularını ve zayıflıklarını belirlemez ?”

Tanrı veya şimdiye kadar bütün çabalara rağmen varlığına dair zerre kadar bir alamet dahi ortaya çıkmamış olan Ruh ile genler arasında; “Dışı senin, içi benim” diye bizim bilmediğimiz gizli bir anlaşma mı var ?

Daha önceki yazı serisinde, Libett deneyinin ateistleri bile (!) nasıl yoldan çıkardığını, nasıl çılgına çevirdiğini örnekleri ile arz etmiştim.

Tekrar edeyim ki, bu mesele dinleri falan aşar. Böyle olduğu için ateistleri bile çileden çıkarıyor.

Bu konu hayata şu veya bu şekilde ama dinlerle ama felsefe ile ama şununla ama bununla fakat her halukarda “özgür iradeyi temel alarak” bir anlam katmaya çalışan insanoğlu için gerçekten zor bir meseledir.

Bilim her seferinde özgür irade sanısının bir rütbesini söküyor, ondan bir tüy koparıyor. Günlerin sonunda özgür irade sanısı dım dızlak kalıp bir hiç haline geldiğinde ne yapacağız ?

Ali Aksoy – 27.09.2021

Özür İrade Yazı Dizisi

Özgür irade var mıdır – 1 : Kanıtlanmış İllüzyon (Ali Aksoy)

Özgür irade var mıdır – 2 : Büyük Telaş ve Kuantum Kurtarıcısı (Ali Aksoy)

Özgür irade var mıdır – 3 : Gen, çevre ve deneyim baskısı (Ali Aksoy)