Continued from:

İkincisi; Türk Milliyetçileri; devletin millete karşı ihanetine ve eziyetine dur diyebilmek için, Türk Milliyetçilerinin potansiyel gücü ile hareket ve etki kabiliyetini arttırmalıdır. Bunu yapabilmek için de önce kendi organizasyonlarında millete güvenmeli, onun iradesini ortaya çıkarabilmelidir. Bu, öncelikle Türk Milliyetçilerinin kendi kendilerini başarılı bir şekilde yönetimi ve devlet içerisinde devlet oluşturan lider sultası ile önce kendi içlerinde mücadele etmesiyle olur. Bu mücadelede asıl önemli olan, önce Türk Milliyetçilerinin bu durumun farkındalığıdır. Ne yaparsa yapsın, ne ederse etsin, dövse de sövse de devlet benim devletimdir mantığı ile, liderimin yanlışı benim doğrumdan doğrudur, lider – teşkilat – doktrin tartışılmaz, emir demiri keser gibi klasik ve Türk Milliyetçilerini bağnaz, dogmacı ve serseri kalabalıklar haline getiren yaklaşımlar arasında ne fark vardır ? Hepsi aynı mantık ve aynı kaynaktan beslenmektedir. Ne tesadüftür ki, millet ve Türk Milliyetçileri düzeyinde ortaya çıkan sonuçları da aynıdır.

Üçüncüsü; Türk Milliyetçileri, kendi içlerindeki birlik ve düzeni sağladıktan sonra, meşru zeminde devlete karşı durabilmelidir. Meşru zeminde devlete karşı duruş, öncelikli olarak doktrin ve eğitiminde hangi devletin devletçisi olunacağı hususunu belirlemek bunu açık yüreklilik ve yüksek sesle ifade etmektir. Türk Milliyetçileri; meşru zeminin, devletin yanlış işlemlerine karşı geliştirilmiş olanaklarının kullanılmasında millete öncülük etmelidir. Bu; medenilik, medeni cesaret olarak adlandırdığımız, bir toplum içerisinde yaşayanların, başkalarına ve devlete karşı hak ve yükümlülüklerini bilmesi ile olur. İdare mahkemeleri, anayasa mahkemeleri, ceza mahkemeleri bunun için vardır. Milliyetçilik, milletin hakkını hukukunu gözetip savunmak olduğuna göre, Türk Milliyetçilerinin oluşturduğu organizasyonların görevlerinden biri bu olmalıdır. Bu, bir görev tanımı olarak, organizasyonlarımız için kabul edilmelidir. Milliyetçi güç, hukuki ve siyasal gücünü eş güdümlü olarak bu yöne kanalize etmelidir. Bu duruş sadece bireysel hak ihlallerinde değil, toplumsal hak ihlallerinde de meşru zeminin tüm olanakları içerisinde, hatta bu olanaklar biraz da zorlanarak kullanılmalıdır. Türk Milliyetçileri, haklı mücadelelerinde mesela gösteri ve basın açıklaması yapmalarına izin vermeyen otoriteye direniş göstermeli, bunu hukuki ve siyasi takiple pekiştirmelidir.

Yazı devam ediyor…