Continued from:

Türk Milliyetçilerinin bunu doktriner anlamda kabullenmesi mümkün değildir. Aksi görüşler, cahillik ve tutarsızlıktan başka bir şey değildir. Türk Milliyetçiliği görüş ve hareketinin varlık sebebine aykırıdır. Türk Milliyetçilerinin bu devletçilik anlayışı sebebiyle, devlet tarafından çok zaman kullanıldığı, görev tamamlandıktan sonra da çöpe atıldığı pek çok bilinen örnekle ortadadır. Aynı bir çete liderinin, izlediği filmlerin etkisi ile karanlık işlere özenmiş yahut ihtiyaç içinde kalmış kişileri kendi çıkarları doğrultusunda kullanıp feda etmesi gibi, devlet de amacını aşmış bir devletçilik anlayışı ile yetişmiş ve içinde bulunduğu siyasal organizasyon tarafından bu devletçilik anlayışı pekiştirilmiş insanımızı çok zaman kullanmıştır. Pek çoğumuz, bilerek veya bilmeyerek, belki hiç bilmediğimiz ortamlarda, pek çok yönden milletimize eziyet ve ihanet eden devletin yüksek çıkarları için figüran olmuşuzdur.

Hal bu ise, Türk Milliyetçiği doktrini bu meseleye nasıl yaklaşmalıdır ?

Birincisi; Millet devlet için değil, devlet millet için vardır. Devlet, her işinde milletine hizmet etmek, milleti yüceltmek, onu her ortamda somut başarılarla onure etmek zorundadır. Milletin devleti oluşturması ve yetkilendirmesi rızaya dayanır. Devlet denen olgu, rızaya dayanan bu yetkiyi, yetkilendirme amacına uygun olarak kullanmaz ve yetkinin sahibine geri dönüşüne engel olursa, ortaya milletin üzerinde, milletten başka ve üstün olan bir ucube çıkmış olur. Bu öyle bir ucubedir ki; hem milletimin kaynaklarını zorla kullanarak beslenmekte, hem de milletin aleyhine çalışmaktadır. Bu ucube, millet buna karşı çıktığında, milletten aldığı zor kullanma yetkisini millete karşı kullanmaktadır. Bunun tanımı, sömürgecilikten başka bir şey değildir. Türk Milliyetçiliği doktrini şunu kabul etmelidir: Millet, rıza ile verdiği yetkiyi tadil etmek yahut geri almak istediğinde, kendisine zor koşulursa, millet de zora başvurmalıdır. Çünkü aslolan, milletin yetkilendirdiği ucubenin varlığının devamı değil, milletin varlığının devamıdır. Burada, milletin zor kullanmasını örgütlemek de Türk Milliyetçilerinin işidir. Mevcut düzeni, siyaset yerine milletin zoruyla değiştirmek milletin mahvına yol açabilecekse; milliyetçiler bu koşula özgü olarak bunu düşünmeyeceklerdir. Bu aşamada, Türk Milliyetçiliği doktrini ve Türk Milliyetçileri; devletin kendi zaafıyla kendi kendisini zora soktuğu, olağan kuvvetleriyle işin içinden çıkamadığı, milletten yardım istediği bir anda, milletin devlete yardımıyla birlikte; hazır düzenin milletin zoruyla değiştirilmesi gereğini kabul etmelidir. Aynı Atatürk’ün yaptığı gibi…. Atatürk; bu söylediğimiz hadiseyi bizzat örgütleyip başaran gerçekten çok büyük bir lider ve Türk Milliyetçisidir. Kendisi, hazır düzeni yıkıp, millet iradesini hakim kıldığı ve sürecin nasıl işlediğini çok iyi bildiği için adeta bu günü görmüş gibi gençliğe hitabesinde, böyle giderse 10 – 15 sene sonra belki daha da yakında karşı karşıya kalacağımız bir senaryoyu anlatmıştır. Bu senaryonun öncelikli kısmı, millet ve devletin dışındaki düşman güçlerin mutlak galibiyeti ihtimalini anlatmakta, “bundan daha acı ve korkunç olmak üzere…” dedikten sonra yöneticilerin millete ihaneti ihtimalini öngörmektedir. Bu halde dahi, Türk Gençliği’nin ödevi bağımsızlığı ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Kurtarmaktır çünkü, cumhuriyet artık Türk’ün cumhuriyeti değildir. Bu kurtarma işi, satılmış yöneticilerin emrine itaat, yahut emrindekilere boyun eğmek değildir. Kendisinin yaptığı gibi, milleti örgütleyip, ihanet güruhuna karşı, daha büyük bir güçle mücadele yürütmektir. Gerektiğinde, teslim ol emrine riayet etmeyip, üniformayı çıkarıp atmaktır.

Yazı devam ediyor…