Continued from:

Bunlar, Türk Milliyetçilerinin toplumsal hareketlerinde alışılagelmiş şeyler değildir. Türk Milliyetçilerinin geleneğinde, toplumsal meselelerde eylemli tepki pek görülmez. Bu açıdan, mesela doğaya zehir saçarak milletimizi zehirleyen bir fabrikanın girişine kendilerini zincirleyip toplumun dikkatini bu yöne çekmeye çalışan Greenpeace gibi örgütler, Türk Milliyetçilerinden daha başarılı ve tecrübelidir. Türk Milliyetçiliğinin siyasal temsilcileri; sadece yanlışı eleştiren bir grup olmaktan çıkıp, yanlış hususunda millet adına mevcut tüm olanaklardan istifade etmek bir tarafa, bunları biraz da zorlayarak “hesap soran” bir güç olmalıdır. Doktrinimizde ve doktrin eğitimimizde devletçilik meselesi amacını aştığı için şöyle bir tezatla da karşı karşıyayız: Milletimize en küçük hareketlerle bile olsa kötü davranan, zulmeden pek çok kamu görevlisi, kendisini Türk Milliyetçisi olarak tanımlamaktadır. Sözde devletçi yaklaşımla, sözde bir milliyetçilik iddiasında bulunan bu kimseler, devletten daha devletçi ve sadist, hasta ruhlu kimselerdir. Üzücü olan şudur ki, milliyetçi siyasal kuvvet, bu gibi kimseleri reddetmek ve dışlamak yerine, o kişinin devletteki mevkiine göre, devlet içinde bir bağlantı, bir devlet büyüğü olarak kabul etmekte, var olan güç ve imkanlarını, bu gibi kimselerin devlet içerisinde varlığını koruyup daha da güçlendirmelerine kullanmaktadır. Pek çok yerde bu hasta ruhlu kimselerin, milliyetçi güç ile bir yerlere gelip, sonradan gerçekten milliyetçi insanlara bile zorluk çıkarıp kötü muamele ettiği görülmüştür. Milletimizin, kendisine hizmet etmeyen hatta ihanet eden devlete karşı duruşu ancak, milliyetçilerin devletçilik anlayışını tekrar gözden geçirmesi ve amacına uygun tanımlama yaparak bunu tatbiki ile mümkün olabilir.

Şimdi ortada, milletimizi iç savaşa doğru sürükleyen, buna olabildiğince göz yumarak zemin hazırlayan bir devletle karşı karşıyayız. Ve bu devletin kirli uzantıları, amaçlarına hizmet etmesi için Türk Milliyetçilerini sokağa davet ediyor. Bir yerde bayrak yakıldığında, Türk Milliyetçileri sokağa dökülüp tepki göstermeliymiş… Niçin ? Devletin bu işe göstermesi gereken yasal ve meşru tepki nerede ? Devlet, kendi organ ve görevlileri eliyle görevini yaparken, fiili bir müdahale ile karşılaşsa, zora karşı zor kullanabilir. Üstelik bu sebeple suçlanmaz da… Devletin, beline silah, üstüne üniforma, cebine kimlik, cüzdanına para konan polisi, jandarması yetişmedi mi? Türk Milliyetçileri, bedava jandarmalık yaparak, bu ülkede bayrak yakılmasına müsaade eden, ortam hazırlayan devleti korumaya o kadar meraklılar ki, siyasal organizasyonunun lideri, hadiselere tepki gösteremediği iddiasıyla olabildiğince suçlanıyor.

Aslında, gerçek Türk Milliyetçileri bu durumlarda belki de gerçekten sokağa inmelidir. İnmeli ve kendisine yakışır bir devlet aramalıdır.

Bu söylenenler, bu yaklaşım; kendisini Türk Milliyetçisi olarak adlandıran pek çok kişiye itici gelebilir. Onlar, çoğunluk teşkil ediyor da olabilir…

Sonuç ve etkisi her ne olursa olsun şahsen ben, umutsuz ve sorunun parçası olan serseri kalabalıklar içinde olmak yerine, Türk’ün devletine bu şekilde bakan, birbirine tam olarak sadık, acısını – sevincini paylaşsan, doğru sözlü bir azınlığın parçası olmayı yeğlerim ve milletime eziyet ve ihanet eden bir devletin devletçisi değilim.

Ali Aksoy, 30.04.2006