Elma, Pekmez, Balık ve Süt

Elma, Pekmez, Balık ve Süt

Ak saçları ak sakallarına değen bilge hem düşünüyor, hem de önündeki ocağın çıtır çıtır yanan odunlarını yeniden düzenliyordu. Bir eliyle ucu köz olmuş dalları itekliyor. Diğer elinde uzun bir maşa ile közleri odunların henüz yanmamış alt kısımlarına itekliyordu.

Derken iki odalı evin ocaklık odasının kapısı açıldı ve yaşlı hanımı seslendi:

“Bey müjde ! Torunların geldi.”

Arkasından oğlu ve gelini kucaklarında ikişer çocukla içeri girdiler. Gelini dördüz doğurmuş, bir anda dört torun sahibi olmuştu yaşlı bilge.

Onları kapıda görünce öyle sevindi ki gözleri yanan ateşten daha çok parladı. Bilge zar zor yerinden kalkmaya çalışırken, oğlu ve gelini hemen koşup önünde diz çöktüler.

“Sen zahmet etme baba” dedi oğlu. Kucağındaki bebeklerden birini uzattı.

Hem kendisi hem yaşlı eşi, bebekleri öpüp kokladılar.

Bir vakit geçtikten sonra; bilgenin oğlu dedi ki; “Babacığım, bilgin atam, bu bebeler kırkını çıkarmıştır. Artık baş okutmak gerektir.”

“Bunlar henüz görmezler” dedi bilge.
“Gözleri görsün, kollarının, bacaklarının kilidi açılsın, o zaman okuyacağım.”

Aradan yeterince zaman geçip de, çocuklar ihtiyarın istediği kıvama gelince tekrar getirdiler.

Yazı devam ediyor…