Google, bir arama motoru mu, yoksa doğruyu, yanlışı “takdir ve tayin etme” motoru mu ?

Google, ilk çıktığında, hız ve arayıp sunduğu şey bakımından bir fark yaratarak “Google” oldu. Bu gün ise, Google ve ürünleri, çıkış noktasından başka bir yerde, ekstra bir kibir ve “yaptım oldu” veya “yaparım olur” kafası ile, bilinmeyen bir yere son sürat ilerliyor. Müneccim değilim ama, pek sert bir duvara bodoslama ilerlediğini söyleyebilirim.

Kazalar genelde böyle olur. Sen bir şeye çarpıncaya kadar her şey yolunda görünür. Senin akıbetini en iyi tahmin edebilecek olanlar genelde arabanın dışındaki dikkatli gözlemcilerdir. Eğer sürücü koltuğuna “katışıksız özgüven” oturduysa vay o arabanın haline, vay o arabanın içindekilerin akıbetine… Bu gün olmazsa yarın, bekle ve gör o bütün varı yoğu yok edecek akıbeti…

Yıllar evvel, halen daha çok severek takip ettiğim Evrim Ağacı’nın Facebook grubunda Google ile ilgili bir haber paylaşıldı. Evrim ağacı takipçilerinin önemli bir kısmının alkış tuttuğu habere göre, Google bilimsel bir bilgi içerdiğini “takdir ettiği” web sayfalarına, diğer sayfalara göre arama sonuçlarında öncelik tanıyacağını açıklıyor, Evrim Ağacının o haberin altına yorum yapan takipçileri ise, bu vesile ile bilim dışı “hurafelerin” toplumda yayılma hızının azalacağı yolundaki zanları ile bu karardan duydukları mutluluğu dile getiriyorlardı.

Deneyimli bir “aykırı” karakter olarak acizane bendeniz ise, “Google Tanrı mı ki, neyin doğru neyin yanlış olduğunu “takdir ederek” böyle bir sınıflandırma yapmış olsun ?” diye taa o tarihlerden, o forum içinde küçük bir ķıyametin kopmasına vesile olmuştum.

Geçenlerde, karantina işlerinin başlarında, bir arkadaş pandemi meselesinin tamamen uydurma olduğunu iddia eden yabancı bir yazarın video linkini paylaşmıştı. Sonradan araştırıp öğrendiğime göre bu yazarın, Hz. Google’a ait Youtube kanalı ve bu başka bir siteden izlediğim videosu da dahil olmak üzere komple Youtube’den silinip “afaroz” edilmişti. Gerekçe ise, “bilimsel verilere aykırı ve tehlike doğurabilecek (pandeminin yayılmasına sebebiyet verebilecek) fikirler” ileri sürmesi idi. Bu hazretlerin zaten bir “çete” olduklarını BİZZAT DENEYİME DAYALI OLARAK” bildiğim için, Facebook’un da benzer bir politika izlediği bilgisi beni hiç mi hiç şaşırtmadı.

Siz belki pandemi meselesi sebebiyle yeni karşılaştınız ama ben bu Google hazretlerinin ne idiğini, Google Play Store’a attığım ve Trump’un İsrail’in başkentinin Kudüs olmasını onaylayan kararının hemen sonrasına denk gelen “Kudüs için yaz” isimli ve içeriğinde, Filistinlilerin mitinglerinden 8 – 10 fotoğraf dışında hiç bir şey olmayan bir mobil uygulamanın onay sürecinden iyi bilirim. O güne değin, Google Play Store’a yüklediğim yüzün üzerinde mobil uygulama en geç iki gün içinde ya onaylanmış ya da teknik bir takım sebeplerle reddedilmişti. Yani akıbet, Google’a ait yönergelerde de açıkça belirtildiği üzere en geç 48 saat içerisinde belli olur. Ne var ki, aykırı vatandaş bendenizin bu “Kudüs için yaz” isimli uygulaması, içinde Google Play Store yönergelerini ve diğer yönergelerini ihlal eden hiç bir yorum, bilgi ve başkaca bir materyal içermediği halde tam olarak 1 ay boyunca askıda bekletildi. Tam 30 günlük sıra dışı bekleyişten sonra önce mobil uygulamam onaylandı, bir iki gün sonra da “tamamen uyduruk” bir gerekçe ile geliştirici hesabım tümden feshedildi. (Buna halen her anımsadığımda sesli gülüyorum) Yani maaşına zam, işine son gibi bir şey… Bana Google Play Store çalışanları ve diğer ilgili başka kimseler de dahil olmak üzere bu yaşadığım olayları “hayatın olağan akışı” ve neredeyse her satırını okumuş bulunduğum sayfalar dolusu yönergeler çerçevesinde izah edebilecek bir babayiğit tanımıyorum.

Bu dallı budaklı girişten sonra, dal budağın sırtını dayadığı ağaca bakarak artık fark etmemiz gereken bazı gerçeklere dikkat çekebiliriz.

İnanın, inanmayın, dini bir değer kaynağı olarak Kuran’a göre, İsrail oğulları Hahamları, Hristiyanlar ise rahiplerini “rabler” edinmiştir. Bu, gerçekten çok ağır bir “şirk” suçlamasıdır. Bendeniz bu ayete dayanarak bir kaç yazı yazdım. Bu ayetin, bu çok ağır suçlamasının argümanı şudur: Çünkü onlar, hahamlarının ve rahiplerinin helal dediğini helal, haram dediğini haram bilmişlerdir. Hoş… Müslümanlar, mezheplerle birlikte aynı meselede ve tamamen aynı şekilde Hristiyan ve Yahudileri imrendirecek derecede başkalarını “Rabler” edinmişlerdir ama o artık başka bir tartışmanın konusu olabilir.

Burada sözün gelip düğümleneceği yer bizlere eğriyi ve doğruyu, iyiyi ve kötüyü kimin buyuracağı ve bunu hangi sıfatla yapabileceği meselesidir.

Google veya Facebook’un bir şeyin, bir düşüncenin, bir fikrin, bir tahminin, bir iddianın bilimsel olup olmadığını veya kendilerince doğru olup olmadığını “takdir etme” yetkisi var mıdır ?

Eğer Google gibi neredeyse tekel haline gelmiş “sözde” bir arama motoru, fevkalade gelişmiş yapay zeka destekli algoritmalar ile; benim erişebileceğim bilgiyi, “popülerlik” , “yeni yayınlanmış olmak” , “kendisine çok referans verilmiş olmak” ve nihayet Google’da artık pek bulunmasa da “aranan şeyle ilgili olmak” gibi içerikten bağımsız parametrelere dayandırmak yerine, içeriği okuyup, siyasal, politik, ekonomik vs. kendi hegemonyasına göre tartıp, kendine göre “münasip” olanları öne çıkarıyorsa biz bunu nasıl nitelendirmeliyiz ?

Örneğin, anlattıklarının çoğuna katılmasam da; pandemi hakkında atıp tutan ve tüm bu işlerin – planlı olmaktan öte- uydurma olduğunu iddia eden yazar arkadaşın fikirlerine erismemin ve erişmemizin engellenmesinin pratik adı nedir ?

Eğer, Kuran’ın ölçüsüne vurursanız bu tam olarak “Tanrılık / Rabblik” taslamaktır. Adına “Singularity – Tekillik” denen bir döneme ilerlediğimiz şu günlerde, tam da bu zamanlarda benim gibi “aykırı” tipolojilerin arıza çıkartması gereken bir an gelmiştir.

Doğru olduğuna inandığınız bir fikriniz var diyelim. Siz bunu; hiç kimseye saldırmadan, hiç kimsenin kişilik haklarını zedelemeden, Google’a ait “sözde özgürlükçü” yayın alanlarında paylaşmak, bu fikri tartışmaya açmak ve gayet doğal olarak fikrinizi yaygınlaştırmak istiyorsunuz. Fakat: bu, adı “teknoloji şirketleri” olarak sevimli bir ambalaja konmuş “çete” eğer sizin fikrinizi beğenmezse, yine kendilerince uydurulmuş bir takım doğrulara göre sizi susturacağını ilan ediyor.

Zamanında Johannes Kepler de, böyle konjonktüre hiç münasip düşmeyen, abuk subuk laflar ediyordu. Kepler gibi bir çok bilim insanı, din ambalajına konmuş uydurma ve ön yargıların elindeki kılıç korkusuyla, demek istediklerini diyemediler. Bu, Tanrıcılık oyunu insanlığa çok zaman kaybettirdi.

İnanılacak bir iş değil ama, okuduklarıma göre, İngiltere gibi yine ambalajı pek süslü püslü bir ülkede, pandemi süreci ile cep telefonları için geliştirilen 5G teknolojileri arasında ilişki kuran “FİKİRLER İLERİ SÜRMEK” bu işlere bakan resmi merci kararı ile yasaklanmış !

“İşitiyor musunuz ?”

Bu ironik sözü kasıtlı olarak seçtim. Çünkü bu söz, Kuran’da, kendisini Tanrı ilan eden Firavun’un, Musa’nın sözleri karşısında, etrafındaki yalaka takımına bakarak söylediği “hayret, cürete bak” manasındaki sözlerdir.

“İşitiyor musunuz !” (Şuara,25)

Görünen o ki, Tanrılık taslayan Firavun’un yanındaki yalaka takımı bile bizden daha şanslı. En azından, aykırı bir fikri, işitebiliyorlar. Bu yeni Tanrıcıklar ise, o fikirler daha yazılır yazılmaz kuvvetli algoritmalar ile tespit edip, erişime kapatma niyetinde…

Meğer Hz. İngiltere uluları, o yüce Tanrılar; pandemi ile 5G verici istasyonları arasında doğrusal bir ilişki kurma fikrini “şirk” kabul etmiş de haberimiz yok…

Google, Facebook, Twitter da benzeri hareketler yaptılar. Hoş… O büyük çetenin elemanlarının senkronize hareketi bizi çok da şaşırtmamalı. Beni şaşırtan şey, bu arkadaşların bu edimlerini örtülü değil açıktan açığa yapmaya başlama cüretleridir. Demek ki, insanlığın ekseriyetinin buyruklarına, “takdir ettikleri” haram ve helallere itaat edeceğine inanıyorlar. Tam bir “büyük toslama öncesi özgüveni” sendromu diyebiliriz. O büyük toslama nasıl olur, ne zaman olur onu bilmiyorum. Ama tarihte hep böyle oldu, ben bir tek onu biliyorum.

Geçenlerde şans eseri tecrübe ettim ki, aradığım bir kelime ile ilgili bir sonuç, “teknik olarak” listelenmesi gerektiği halde, Google arama motorunun 20 küsur sonuç sayfasında çıkmazken, Yandex’de ilk sayfada listelendi.

Aklıma hemen karşılaştırma yapmadığım / yapamadığım / yapamayacağım on yüz milyon adetçik arama terimi ile insanların nasıl yönlendirilebiliyor olabileceği ihtimali geldi. Bu yazıyı da hemen bu deneyimimin akıbetinde yazdım.

O halde şimdi soralım; sahi bu Google bir arama motoru mudur, yoksa benim ulaşmam gereken “doğruları” takdir eden, buyuran, inceden inceye öne çıkaran, bunun dışındakileri engelleyen / örten sözde bir Tanrıcık mıdır ?

Ali Aksoy – 31 Ağustos 2020