Continued from:

Salahattin Bey, işte bu anlayışı, aklınca siyaset yapmayaengel sanıyor ve konunun siyasetle çözüme bağlanabileceğini zannediyor.Bir de Salahattin Bey diyor ki, bugünkü askerî durumun gerektirdiği masrafları incelemek için, Başkomutanlığın varlığı bir engeldir.

Efendiler, bu doğru değildir. Başkomutan, Meclis’in, malî kaynakların incelemesine ne zaman engel olmuştur? Gelir kaynaklarımızla neyapabileceğimiz konusundaki endişe belki herkesten çok beni meşgul etmektedir. Yalnız, ben, ordumuzun varlık ve kuvvetini paramıza göreayarlama görüşünü kabul edenlerden değilim. Paramız vardır, orduyukurarız; paramız bitti, ordu dağılsın.. Benim için böyle bir mesele yoktur. Efendiler, para vardır veya yoktur; ister olsun ister olmasın, orduvardır ve olacaktır. Bu konuda bir hatıramı da aktarayım. Ben ilk defabu işe başladığım zaman en akıllı ve düşünür geçinen birtakım kimselerbana sordular :

Paramız var mıdır? Silâhımız var mıdır? Yokturdedim. O zaman: O halde ne yapacaksın? dediler. Para olacak, orduolacak ve bu millet istiklâlini kurtaracaktır dedim. Görüyorsunuz ki,hepsi oldu ve olacaktır.

Birtakım Efendiler de, Başkomutan millete angarya yaptırıyordemişler. Halbuki kanunun memlekette angaryayı yasakladığını söylemişler. Bu doğrudur Efendiler; fakat, ihtiyaç, tehlike bize her şeyi meşru göstermektedir. Ordunun ihtiyaçları, millete angarya yaptırmayı gerektiriyorsa, bunu yapıyoruz ve en doğru kanun budur. Milletin ve ordunun yenilmemesi için, kanun buna engeldir diye, gerekli gördüğüm tedbiri almaktan çekinmeyeceğim.

Efendim, Kara Vasıf Bey de demişler ki, her yerde Başkomutan vardır. Fakat Başkomutanlık için ayrıca bir kanun yoktur. Eldeki askerî kanunlar, her komutanın olduğu gibi başkomutanın da görevve yetkilerini belirtir ve sınırlandırır. Bunu da ilim tayin ve tespit eder.

Bilinmektedir ki, devletler, biribirinden farklı hükûmet şekilleriyleidare edilirler. şekillerine göre, başlarında krallar, imparatorlar, padişahlar bulunur. Bazılarının başlarında cumhurbaşkanları vardır. Böyle memleketlerde, başkomutan, devletin başında bulunan kimsedir. Bu kimsebaşkamutanlık görevini ya kendisi yapar yahut birini vekil tayin eder.Bizim bugünkü hükûmet şeklimize göre, başkomutanlık yetkisi Meclis’inmanevî şahsiyetinde toplanmıştır. Bunun için, Meclis, falan veya filânkimseyi başkomutan seçtiğini ifade edince, bu ifadeye kanun derler.Kral, padişah ve imparatorun buyurduğuna irade dendiği gibi, Meclis’ten çıkan millî iradeye de kanun adı verilir. O halde kanun vardır. Birmeclisin olağanüstü bir zamanda kendisine olağanüstü görev verdiği Başkomutan, Kara Vasıf Bey’in komutanların görev ve yetkilerinibelirterek sınırlandırdığını işaret ettiği Askerî Ceza Kanunu ile iç HizmetYönetimcliği çerçevesinde kalması gereken bir komutan değildir. KaraVasıf Bey ‘in ilim tayin ve tespit eder dediği şey, büsbütün başkadır. Askerlik ilim ve teknikleri, askerlik sıfatını ve Başkomutan olacakkimsede bulunması gereken vasıfları sıralar, açıklar ve öğretir. Yoksa,insanları başkomutanlığa getirme işi, komuta edilecek ordunun asıl sahibi veya meşru vekilleri tarafından yapılır. Başkomutanlık vasıflarınıtaşıyorum diyen bir kimsenin o mevkiye kendiliğinden gelebilmesininanlamı ise büsbütün başkadır.

Kara Vasıf Bey, bir de demiş ki; Başkomutan, cepheningerisindeki işlerle uğraşmasın ! Bu düşünce yanlıştır. Cephenin insan sayısıyla, yiyeceği, giyeceği, silâh ve cephanesi ve daha başka eksiklikleriyleilgili bulunan Başkomutan, elbette bütün bunların geride bulunan kaynaklarıyla da ilgilidir. Kara Vasıf Bey, bu ileri sürdüğü düşünceyi hangi kitapta, hangi alanda, hangi yerde görmüş ! Gerçi, hem cepheile hem de gerideki birçok işlerle uğraşmak güçtür. Bir adam hem cepheye komuta edecek, savaş idare edecek, hem de bu işlerle birlikte cephegerisinde birçok şeylerin yapılmasını sağlayacak. Bunu bir adam nasılyapabilir? şüphesiz yapar. Fakat yapar dediğim zaman, Başkomutan şuan cepheye komuta eder, sonra kalkar oradan filân yere gider, yiyecekişini yoluna koyar; filân yere de gider ordunun ikmal işini yapar demekdeğildir.

Üzerlerine büyük işler almamış oları insanların bu konudaki kararsızlıklarını çok görmemelidir. Bakınız, size bir örnek vereyim :

Bençok acemi komutanlar gördüm. Söz gelişi, bir alay komutanı, yeni tümenkomutanı olmuş veya bir tümen komutanı yeni kolordu komutanı olmuş;biraz da tecrübesiz! Daha tecrübe edinmeye zaman bulamadan, güç durumlar karşısında kalmış. Görevi boyunca bir tümene alışmış iken, düşman karşısında iki veya üç tümene birden komuta etmek zorunda kalınca, kararsızlığa düşmesi ve güçlüklere uğraması olağandır. Bir tek tümene komuta ettiği zaman, tümenin bütün birliklerini elden geldtği kadaraynı anda görüp idare edebilen acemi komutan, gözden uzak mevzilerdeyer alan iki üç tümenin Muharebesini idare etmek zorunda kalınca, kendikendine : Ben hangi tümenin yanında bulunayım, onun mu, bunun mu?Orada mı, burada mı? diye sorar…

Hayır! Ne orada bulunacaksın, ne de burada! Öyle bir yerde bulunacaksın ki, hepsini idare edeceksin. O zaman : Ben hiç birini gerektiğigibi göremem! der. Tabiî göremezsin, elbette gözlerinle göremezsin! Akılve ferasetinle görmek gerekir.

Nutuk devam ediyor…