Continued from:

DÜNYA ÖNÜNDE VERECEGİMİZ İMTİHANA HAZIRLANIRKEN

Efendiler, dünya imtihan meydanıdır. Türk milleti, bunca yüzyıllardan sonra yine bir imtihan, hem bu defa en çetin bir imtihan karşısında bulunduruluyordu. imtihanda başarı sağlamadan bize karşı lûtufkârca davranılmasınıbeklemek doğru olabilir miydi?

Biz büyük bir ciddiyetle dünya önünde vereceğimiz imtihana hazırlanırken, bir yandan da yabancı gözlemcilerin durumlarını ve bizim içinneler duyup düşündüklerini gözden uzak tutmamayı her zaman yararlıbuluyorduk. Bu maksatladır ki, bildiğiniz gibi, önce Dışişleri Bakanı Yusuf Kemal Bey’i daha sonra da içişleri Bakanı olan Fethi Bey’iAvrupa’ya göndermiştik. istanbul üzerinden
Avrupa’ya gidecek olan Yusuf Kemal Bey’e, istanbul’la ilgili bazı özel görevler verilmişti. Yusuf Kemal Bey, izzet Paşa ve arkadaşlarıyla ve eğer gerçekbir istek ve dilek olursa Vahdettin ile de görüşecekti. Vahdettin’in, Büyük Millet Meclisi’ni tanıması, izzet Paşa ve arkadaşlarının bizim çizdiğimiz hedefe doğru yürümeleri gereğini teklif edecekti. YusufKemal Bey, istanbul’da aldığı talimat çerçevesinde hareket etti. Fakat, ne yazık ki, izzet Paşa ve arkadaşları kendisini oyalayıp aldatarak Padişah’a bir müracaatçı imiş gibi götürdüler. izzet Paşa vearkadaşları bununla da yetinmeyerek, Yusuf Kemal Bey’in Avrupa’daki teşebbüslerini karıştırmak ve güçleştirmek için, izzet Paşa’yıYunan işgali altında bulunan yerlerden geçirerek, Yusuf KemalBey’den önce Paris’e ve Londra’ya gönderdiler. izzet Paşa, bu yolculuğunu son dakikaya kadar gizlemiştir.

Yusuf Kemal Bey’in Paris ve Londra’da yaptığı görüşmelerden bir sonuç çıkmadı. Yalnız şu anlaşıldı ki, itilâf Devletleri’nin DışişleriBakanları yakın bir zamanda toplanacaklar ve bize barış tekliflerinde bulunacaklarmış. Anadolu’nun boşaltılması ilke olarak kabul edilmiş ise de konferans görüşmeleri sırasında savaş başlarsa, barış teşebbüsleri sonuçsuz kalacağı için Yunanlılarla bir ateşkes anlaşması yapmamız gerekirmiş. Bu hususu Yusuf Kemal Bey’e söyleyen Lord Curzon (Lord Kürzon)’a Yusuf Kemal Bey, konferansın önce Anadolu’nunboşaltılmasına karar verip, bize ve Yunanlılara bildirmemesinin ateşkesanlaşmasından daha etkili olacağını söylemiş. Lord Curzon, ateşkesüzerinde direnmiş ve bunun hükûmetimize bildirilerek alınacak cevabınkendisine verilmesini istemiş.

22 MART 1922 TARİHLİ ATEŞKES ANLAŞMASI TEKLİFİ

Yusuf Kemal Bey daha Türkiye’ye dönmeden itilâf Devletleri, Dışişleri Bakanları Konferansı 22 Mart 1922 tarihinde Türkiye ve Yunan hükûmetlerine ateşkes anlaşması teklifinde bulundu.

Bu sırada ben cephede bulunuyordum. Ateşkes anlaşması teklifi bana Dışişleri Bakanı Vekili
Celâl Bey tarafından bildirildi. Bu teklifinana çizgileri şunlardı : Her iki tarafın birlikleri arasında on kilometrelik, asker bulunmayan bir bölge meydana getirilecek, birlikler, insan ve cephane bakımından takviye edilmeyecek. Birliklerin durumunda değişiklik yapılmayacak. Bir yerden bir yere malzeme de götürülmeyecek. Ordumuzu ve askerî durumumuzu, itilâf Devletleri’nin askerî komisyonlarıkontrol edip denetleyebilecekler. Bu komisyonların hakemliğini samimiyetle kabul edeceğiz. Çarpışmalar üç ay süre ile durdurulacak ve bu durum, barış için yapılacak ön görüşmeler taraflarca kabul edilinceye kadar, üçer aylık sürelerle kendiliğinden yenilenecektir. Taraflardan biriyeniden savaşa başlamak isterse, ateşkes süresinin bitiminden hiç olmazsa on beş gün önce karşı tarafa ve itilâf Devletleri temsilcilerine durumubildirecek.

Efendiler, Yunanlılar bu teklifi hemen kabul ettiler. Yunan ordusuSakarya’da maddî ve manevî bakımdan yenilmişti. Bu ordunun yenidengeniş çapta bir taarruza geçerek bir daha talihini denemeye kalkışmasıgüçtü. Bunu, bu gerçeği anlamak elbette herkesçe mümkün olmuştu. Yunan ordusunu yeniden kesin sonuç verecek bir harekâta yöneltmek imkânı olmayınca, bizim de bir yıla yakın bir zamandan beri hazırlığı ileuğraştığımız ordumuzu uyuşukluğa düşürmek, millî hükûmete ümitlervererek bekleyiş içinde bırakmak ve böylece geçecek zaman içinde millîhükûmeti ve orduyu gevşetmek doğrusu önemli bir tedbirdi. Bu bakımdan itilâf Devletleri’nin Anadolu’yu boşaltma ve Yakın Doğu sorununuçözme maksadına dayandığını ifade ettikleri bu ateşkes şartlarını ciddiyetle inceledik.

Önce, Ankara’da bulunan Bakanlar Kurulu ile makine başında telgraf görüşmesi yaptık. istanbul’daki memurumuz vasıtasıyla Dışişleri Bakanlığı’ndan itilâf Devletleri temsilcilerine verilmesini uygun bulduğumuzilk karşılık şuydu :

Ateşkes anlaşması teklifinin yapıldığı notayı 23/24 Mart 1922 tarihli telgrafınıza ek olarak bugün
24 Mart 1922 günü saat…’de aldım. Bu nota metni ordunun durumuyla ilgili olduğundan, Bakanlar Kurulu’nda ve gerektiğinde Meclis’tegörüşülmeden önce, düşüncesini bildirmesi için, cephede bulunan Başkomutan’ayazdım. Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükûmeti’nin vereceği cevabı, temsilcilerinistekleri üzere mümkün olan en kısa zamanda bildireceğimi kendilerine duyurunuz,efendim.

24 Mart 1922 tarihinde Bakanlar Kurulu Başkanlığı’na şu düşüncemibildirdim :

Esas itibariyle, itilâf Devletleri dışişleri bakanlarının ortaklaşa yaptıklanateşkes teklifini kabul etmemek veya herhangi bir şekilde bu teklife yanaşılınıyorve güven gösterilmiyor hissini verecek gibi davranmak doğru değildir. Aksine, ateşkes teklifini iyi karşılamak gerekir. Bundan dolayı vereceğimiz karşılık olumsuzdeğil olumlu olacaktır. itilâf Devletleri’nde iyiniyet yoksa, olumsuz davranış onlardan gelmelidir. Yalnız, biz, onların ileri sürdüğü şartları kabul edemeyeceğimizden, karşı şartlar ileri süreceğiz.

Ertesi gün, ajans ve telgraflar da notadan söz ederek şu haberleriyayınlıyorlardı :

. . . . . . . Yakın Doğu’da barışı yeniden kurmak ve yeniden can ve mal kaybına yol açmadan,
Küçük Asya’yı boşaltmak gayesini güttüğü sanılan bu teklifin, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükûmeti’nce olumlu karşılandığı ve itilâf Devletleri’nin iyiniyet ve tarafsızlığına güvenerek hükûmetçe olumlu karşılık verilmesininkuvvetle ümit edildiği hükûmet çevrelerince ifade edilmektedir. Bu teklifin aklayatkın, uygulamaya elverişli şartlan içine almasını ve barışın bir an önce yapılmasını sağlayacak şekilde kısa süreli olmasını dileriz.

Bakanlar Kurulu’nun, verilecek cevabın Avrupa’da bulunan DışişleriBakanımızın dönüşüne bırakılması yolundaki düşüncesine karşı da, beklemenin gerekli olmadığını bildirerek, verilecek cevapla llgili genel kararımı şöyle özetledim :

Ateşkes anlaşması teklifini prensip olarak kabul ediyoruz. Ancak, ordununeksiklerinin ve hazırlıklarının tamamlanmasından bir an geri kalınmayacaktır.Ordumuzun içine yabancı denetleme hey’etleri sokmayacağız. Bu teklifi, Anadolu’nun boşaltılması için kabul etmekle birlikte, uygulanabilir ve gerçekleştirilebilirşartlar ileri süreceğiz. Ateşkes anlaşmasıyla birlikte, boşaltma işinin başlaması, enönemli şartımız olacaktır.

Martın 24′ üncü günü makine başında, ben notaya verilecek karşılığıBakanlar Kurulu’na bildirdim. Bakanlar Kurulu da Ankara’da hazırladıkları bir cevap suretini bana bildirmişti. iki cevap metinleri arasında bazıayrılıklar görüldü. Nihayet 24/25 Mart gecesi Bakanlar Kurulu ile Sivrihisar’da birleşerek, verilecek karşılığın son şeklini görüşüp tespit etmeyekarar verdik.

Efendiler, istanbul’daki özel memurumuzun Dışişleri Bakanlığı’naçektiği 25 Mart tarihli şifreli telgrafına göre, bu memurumuz TevfikPaşa ile görüşmüş. Tevfik Paşa, temsilcilerin istanbul Hükûmeti’ne de verdikleri aynı notayı Ankara’ya göndererek, alınacak cevabın kendilerine bildirilmesini rica ettiklerini söylemiş. Memurumuz, TevfikPaşa’ya söz hakkının yalnız ateşkes anlaşması teklifi üzerinde mi, yoksa bütün işlerde mi Ankara’ya ait olduğunu sormuş. Tevfik Paşabu soruya cevap vermemiş. Memurumuz, izzet Paşa’dan ne gibihaberler aldığı sorusuna, Tevfik Paşa şu karşılığı vermiş : izzetPaşa yakında konferansın toplanacağını ve ne olursa olsun aşırılığakaçılmamasını bildiriyor.

Nutuk devam ediyor…