Aydınlanma yolunda zanlarımız, önyargılarımız ve inançlarımızla barışık kalabilir miyiz ? – Ali Aksoy

Dücane Cündioğlu üstadın Habertürk televizyonunda yayınlanan bir söyleşisinde aydınlanma nedir sorusu cevaplanırken ön yargı ve zan gündeme geldi. Bu vesile ile zanlarımız ve önyargılarımız üzerinde önceden beri kafamda dönüp duran bazı düşünceleri yazmak istedim.

Programda Dücane hoca, Kant’a atıf yaparak mealen; “aydınlanmanın insanın ergenlikten rüşte ermesi, daha alt kademen daha üst kademeye çıkması, önyargı ve zandan kanıtlı bilgiye erişmesi şeklinde tanımlandığını” belirtti.

Dini forumlarda öteden beri girip çıktığım en onulmaz tartışmalarda, özellikle kanıta dayanmayan bilginin insanın başına ne işler açtığından bahisle daima zannın ve önyargının karşısında oldum. Biraz sonra olacağı gibi, bir gün gelip de zannın ve önyargının müdafiiliğini yapacağım hiç aklıma gelmezdi.

Eskiden o forumlarda yalınkılıç cenge giren bendenize göre zan, insanın kesinlikle uzak durması ve arınması gereken, çok tehlikeli, yarayışsız bir şey idi. Çok görüşleri, iddiaları zanna karşı duyduğum büyük bir nefretle budadım. Retorik kılıcımın keskinliği ile zamane “dincilerine” nefes bile aldırmadım. Herhangi bir kanıta dayanmayan hemen her şeyi bayağı, değersiz ve hatta bundan öte zararlı gördüm. Kendisi baştan sona zannetmeyi salık vermesine karşın Kuran da bir ayetinde “… zannın çoğundan kaçının” diyordu.

O günden bu güne zan ve önyargılar konusundaki fikirlerim olmasa bile en azından “evrim sürecinin öğreticiliği ve evrime dair bilginin insan için en önemli, en değerli bilgi kaynağı olduğu” konusundaki düşüncelerim / inancım / zannım, bana daha büyük ufuklar açtı.

Yazı devam ediyor…