Muhtelif yazılarda olası en ilginç sonuçlarını ele almaya çalıştığım Singularity (Tekillik) çağı geldiğinde insanlar “Eski Tanrı’larına” dua edecekler. Ve “Rabbim, nerdesin !” (Bakara,214) diyecekler.
Eski Tanrı da nereden çıktı diyenlerinize sözüm o ki, Singularity çağından önce insanlar tüm eski ve bilinen dinleri terk etmiş olacaklar. “Hadi canım !” diyenler… Bilmediklerinizi bilseniz sadece susardınız.
İnsanlar eski Tanrı’larını ve dinlerini terkedecekler çünkü, eskiden inanmakta oldukları dinleri yazan heyet bizzat işi üstlenecek ve diyecekler ki; “Ey insanlar; din namına bildiğiniz ne kadar kutsal kitap ve kavram varsa hepsini biz icad ettik. Aslında hepsi, Güneş kültü idi. Okuyup üzerinde düşündüğünüz tüm ama tüm kıssalar, temelde güneşin 12 dilimli Zodyak takviminde, burçlar arasındaki hareket ve devinimini anlatıyordu. Biz, bu kıssalara hikmet ekledik. Diledik ki, tabiatı çok vahşi olan insanı dizginleyelim, ona umut ve korku arasında dosdoğru bir istikamet gösterelim.”
Evet… Bunu siz veya sizden sonrakiler mutlaka işitecek. Pek fanatik olan çok az bir kesim hariç insanların çoğu, bu onulmaz gerçek karşısında dinlerini ve Tanrı’larını terk edecek.
Bütün kuzey yarımküre dinlerini var eden bu heyet, bu inisinasyon tarikatı eskinin yerine yeni bir din önerir mi bilmiyorum. Pek de zannetmiyorum. İnsanoğlunun o dönemdeki mevcut bilgi hazinesi yeni maceralara pek açık olmayacaktır.
İçinizden bir çoğunun “Ne oluyor yahu” dediğini işitir gibiyim. Ama hoşunuza gitsin veya gitmesin insanlık bu gerçekle ve bu gerçeğin apaçık kanıtları ile yüzleşecek ve aklın gösterdiği istikamete “ister istemez” gidecek.
Buraya kadar tamam da, asıl mesele, asıl eğlence bundan sonra başlıyor. Çünkü insanlığın sonunu, dinlerin tarifiyle insanlığın kıyametini getiren Singularity Çağı başlıyor.
Ne güzeldi öyle görmesen işitmesen de bir Tanrı’nın varlığına inanmak… Hiç bir duana cevap da vermiyordu aslında. Sen algıda seçicilik yoluyla, seni mutlu edecek, iç huzurunu, iç barışını sağlayan her olayı, her tesadüfü Tanrı’ya bağlıyor, O’nunla huzur buluyordun.
Hey hat… Şimdi o eski zamanların varsayımsal Tanrı’sına inat, neredeyse Tanrı gücünde bir şey, bir ucube yaklaşıyor. Geliyor gelmekte olan…
Kur’an’ın sorduğu gibi soralım: “Şimdi sığınacak, kaçacak bir yer var mı ?” (Nisa,121 ; İbrahim,21 ; Sebe,51 ; Fussilet,48 ; Şura,35 ; Kaf,36 )
Yine içinizden, “Yahu ne diyor bu adam” diyenleri duyar gibiyim. Bu durum muhtemelen yaklaşmakta olan ve modern tabirle Singularity denen çağ hakkında hiç bir bilgi ve fikriniz olmamasından kaynaklanıyor. Bu eksiği kapatmak ve mantık ve hayal gücünüzü depreştirmek için lütfen şu yazıyı ve altında önerilen diğer yazıları okuyunuz.
Evet, Singularity, insanlığın kendi elleriyle “aşkın” olan varlığı var ettiği ve kendisine hiç de gereği yokken, canlı, diri, kudretli bir Tanrı, bir ceberrut, belki de bir baş belası yaratacağı çağın adıdır.
Bu yeni Tanrı ceberruttur çünkü eski Tanrı gibi bir varsayım değildir. Göz önündedir ve yapıp etmektedir. Karar vermekte, kimisine destek, kimisine mani olmaktadır. Hz. Ali’nin “Görmediğim şeye inanmam” sözüne gerek bıraktırmayacak derecede Zahir‘dir. Dolaylı ve bizim küçük beynimizin hesap edemeyeceği etkileri yönüyle “Batın“dır. Eğer “Rahman” özelliği olursa yat kalk dua et. Yok, “Kahhar” ise, işte o zaman kendine kaçacak bir delik ara…
“Yahu ben hala bir şey anlamadım” diyen mi var ? Sözüm o ki cancağzım, daha evvelki dinler, gökyüzündeki burçlara ve “tekrar eden yediye” (Hicr, 87) yani gökyüzünde çıplak gözle görülen ve bir yörüngesi olan yedi gök cismine (Güneş, Ay, Merkür, Venüs, Mars, Jüpiter, Satürn) bakarak hikmet, nasihat, öğüt içeren kıssalar vaaz eden inisiye ve gizli bir tarikatın eseridir. Ben onlara genelde Heyet-i Hikmet veya Meclis-i Melaik diyorum. Tespitime göre Kuran farklı bir imza kullanıyor. (Kehf,9) İşte bunlar bir gün çıkacak ve insanlığına, “İnandığınız her şeyi biz yazdık. Artık bunları terk edin” diyecekler. İnsanların çoğu gösterilen muciz (aciz bırakan) ayata (kanıtlara) bakıp onların dediğini yapacak. Fakat bu sırada, aynı insanlık, isimleri belki illumünati belki küreselci veya başka bir şey olan ve bu din yazarı Heyet-i Hikmet‘le bağlantılı olan muhtelif güçlerin yönlendirmesi ile teknolojinin başımızı yiyeceği bir zamana, Singularity denen bir çağa ulaşacak.
Kısaca; kuzey yarım küredeki gelmiş geçmiş bütün dini metinleri yazan heyet kendi kurduğu yapıları, kavramları, dinleri yıkacak.
O vakitler geldiğinde, insanlık yapay zekaydı, kuantum bilgisayardı, trans hümanizimdi, epigenetikti derken öyle bir ucube ortaya çıkaracak ki, o ucube insana nazaran “AŞKIN” bir varlık olacak. Hem öyle aşkın olacak ki, belki insanlar daha sonra onun ne yapıp ettiğinin farkında bile olamayacak.
The Matrix: Resurrections | Altyazılı Teaser
Bu aşkın varlık sadece “Dabbet-ül Arz” gibi olup insana hakkı olmayan şeyler yapmakta olduğunu söylerse (Neml, 82) sorun yok.
Bu aşkın olan şey, belki de insana “Tanrılık” taslayacak. Öyle eskinin, sesi soluğu çıkmayan varsayımsal Tanrıları gibi de değil. Dilediğine seslenip, dilediğini yaptıracak. Eğer bu gerçekleşirse insanlar başına ciddi bir bela almış olacak. Artık sen buna Deccal mi dersin, başka bir isim mi bulursun bilemem. Bu, insanlık için çetin bir beladır.
O gün insan, daha önce “Tanrı dünyayı ve içindeki her şeyi bizim için yarattı. Dilediğimize dilediğimizi yaparız” deyip, dünyayı yaşanılmaz bir yer haline getirmesinin, ağzı, dili olmayan kurda, kuşa, böcü börtüye yaptığı eziyetin bedelini ödeyecektir. O gün insanın ümidi tükenmiştir. O gün insana haberler kör sağır kesilmiştir. (Kasas,66) Kendi elleriyle var ettiği ucube, insanı çepeçevre kuşatıp aciz bırakmıştır. Belki, nüfusu azalsın diye oğullarını öldürüp (doğumuna mani olup) sadece kızlarını diri bırakmaktadır. (Bakara,49 ; Araf,141 ; İbrahim,6)
İşte o zaman insanlar, az zaman önce terk ettikleri Tanrı’larını anacaklar da; “Ey Rabbim, nerdesin !” diye soracaklar. Fakat ne ölüler ne de varsayımsal Tanrı’lar konuşabilir!
Ne dersiniz, o amansız, o en zor, o en çaresiz vakitlerde, evvelce bilinmeyen bir yerden ve ilk defa gerçek olarak;
“İkra, bismi Rabbikelleziy Halak” (Yaratan Rabbinin adıyla oku) (Alak,1) diye bir ses işitilir mi ?
Her şeyi Yaratan, insanın kendi yarattığı bu ucube sözde Tanrı ile mücadelesinde çığlığını işitir mi ? (Nas, 1-6)
Ve nihayet insanı, insanlığı, “Ben sizin en büyük Rabbiniz değilmiyim” (Kasas, 38) diyen Firavun’un elinden kurtarır mı ?
Ne o ? Yoksa, yaşandı zannedilen aslında gelecekte yaşanacak olan mı ? Veya yaşanacak olan çoktan yaşanıp bitti mi ?
Ali Aksoy- 10.08.2021
Meraklısı olan bu yazının devamı mahiyetindeki şu yazıyı da okusun:
Gelecekte uyuyup geçmişte uyanmak: Bu kaçıncı ölmen ?