Continued from:

Türk devlet geleneğinde zulmün yeri olmadığı “zor kapıdan girince, töre bacadan çıkar” tabiri
ile anlatılmıştır. Bir başka sözde devlet hayatında zulmün küfürden beter olduğunu
anlatmaktadır: “Melik inkar ve küfürle ayakta kalabilirse de zulümle ayakta kalamaz.” Türk
İslâm devletlerinde hükümdarlar adaletin uygulanması için kendilerini sorumlu
hissetmişlerdir. Adalet kanundan ziyade insanla ilgilidir. Kanunu uygulayanlarda yeteri kadar
sorumluluk duygusu yoksa, kanunun uygulandığı insan da hakkına razı değil ise, adaletin
varlığı söz konusu değildir. Hatta bu konuda kanunları eksiksiz uygulanması da yeterli
olmayabilir. Hakkından fazlasına sahip olmak isteyenler kanunlarda bulunan boşlukları kendi
menfaatlerine kullanabilirler. Bu nedenle adaletli bir sistemin temeli vicdanlarda atılırdı.
Dünyaya 20.yy’ın başlarına kadar hakim olan “Türk gibi güçlü” tespiti hâla yaygındır.

Bundan önce 18. asrın başlarına kadar “Türk gibi adaletli tespiti güçlü idi. Tarihte bunun
birçok örneği yaşanmıştır. Bulgaristan dolaylarında Türkler, haksızlığa uğradıklarında “sen
Türk değil misin?” diye sorarak Türklerin adaletsizlik yapamayacaklarına olan inançlarını
belirtirlerdi. Türk töresine göre, kanunlar her çeşit zulmü önler. Adaletli olmak töreye
dayanan yasaları uygulamakla mümkündür. Töre kanunları tüm ülkede eşit bir şekilde
uygulanırsa ülke adil ve güçlü hale gelebilir. Türkler, adaleti yüksek düzeyde uygulamış, yeni
ele geçirilen ülkelerde bu konuda yaptıkları uygulamalarda birçok yabancının hayranlığını
kazanmıştır. Bu durum birçok yabancının Türk egemenliğini istemelerine de sebep olmuştur.
Bu konuda Atatürk “Bizim milletimiz ve hükümetimiz adalet düşüncesi ve adalet anlayışında
hiçbir milletten aşağı değildir. Belki tarih bu konuda yüksek olduğumuza tanıklık eder.”
diyerek Türk adaleti hakkında bizlere ipuçları vermiştir.

Töre, çok uzun zamanda oluşmuş ve ortamın gereklerine uygun küçük değişiklik ve
uyarlamalar yaşamıştır. Devletin kuruluşunu ve işleyişini düzenleyen hükümlere ana töre
denir. Temeli çok eskilere dayanan ana-töre Gök-Türk devletinin kuruluşuyla tam şeklini
almıştır. Abidelerde de il ve töre kelimeleri sık sık ve yan yana kullanılarak ikisi arasındaki
sıkı ilişki vurgulanmak istenmiştir. Töre yalnız devleti değil devlet dışındaki toplum hayatın
da düzenler. Bu fonksiyonundan dolayı töre, toplumun düzenleyicisi olarak kabul edilmiştir.
Töre zaman ve çevreye uygun olarak yenilenmesine rağmen değişmeyen amaçları vardır.
Könilik (adalet), uzunluk (iyilik, faydalılık), tüzlük (eşitlik) bu amaçlardandır. İlk Müslüman
Türk devleti olan Karahanlılarda tabii olarak İslâmiyet’ten dolayı hukuk sisteminde büyük
değişiklikler olmuştur. İslâm devletinde özel hukukun yorumu ve geliştirilmesi hukuk
bilginlerine bırakılmıştır.

Kitap devam ediyor…