Continued from:

Türklerin İslâm’ı kabul etmeleri ile vatan sevgisi farklı bir boyut kazanmıştır. Özellikle
Kur’an-ı Kerim’deki vatanın korunması, vatan için çalışmaya teşvik eden âyetlerin tefsir
edilmesi ile vatan sevgisi ve korunması dinî bir görev hâline gelmiştir. Üzerinde yaşanan
ülkenin mukaddes sayılıp korunması anlayışı, Türklerin tüm kurumlarında karşımıza çıkar.
Selçuklular ve Osmanlılarda, son olarak da Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu için verilen
mücadeleler bunun en güzel örnekleridir.

Büyük Selçuklu devletinde de vatan kavramı, yer ve yurt tutmak kelimeleri ile ifade
edilmiştir. Sultan Alp Arslan, vatan bilincini “mülk ticaret eşyası değildir” diyerek ifade
etmiştir. Osmanlılarda da vatan toprakları kutsal sayılmış ve ona karşı yöneltilen her türlü
tecavüze en sert şekilde karşı çıkılmıştır. Öyle ki “emvali miriyeyi” halkın tahammül
edemeyeceği şekilde tahrip etmek cezalandırılması gereken bir fiil sayılmıştır. Sultan III.
Murat zamanında (1581) Safeviler , Kanuni dönemindeki sınırların esas alınarak barış
yapılmasını önermiştir. Son fethedilen yerlerin terk edilmesi anlamına gelen bu teklif “Türk
atının bastığı yer Türkiye’ye aittir” cevabıyla hemen reddedilmiştir.

Ziya Gökalp ise vatanı, millî kültür olarak tanımlamış ve vatan sevgisinin millî vazifelerden
ve millî ideallerden doğduğunu belirmiştir. Gerçek vatanın sadece üzerinde yaşanılan toprak
olmayacağını, asıl olanın kültürel değerler olduğunu söyler ve üstünde yaşanılan toprağın
ancak ona zarf olduğunu savunur.26

1.3.1. Türk Töresinde Millet Kavramı

Millet olmadan devlet ortaya çıkamaz. Bir devletin var olabilmesi için belli bir insan
kütlesinin, yani halkın olması, ilk ve en önemli şarttır.58 Bu halk, az ya da çok fazla olabilir.
Ama gelişigüzel bir şekilde bir araya gelmiş bir topluluk da devlet kurmayı mümkün kılmaz.
Bu insanlar çeşitli sebepler ile birbirine bağlı ortak bir geçmişe sahip, aynı zamanda devlet
kurabilecek ve yaşatabilecek olgunluğa erişmiş olmalıdır. Bu da o topluluğun belirli değerlere
sahip olması ile mümkündür. Bir toplumun millet olabilmesi için dört faktörün bir araya
gelmesi lâzımdır. Bunlar; coğrafi faktör, nüfus, teşkilâtlanma ve kültür birliğidir.

Dip Notlar:

26 Nihat Nirun, Sistematik Sosyoloji Açısından Ziya Gökalp, Kültür Bak. Yay. 459, Ankara 1999, s. 157.

Kitap devam ediyor…