Continued from:

Hayatlarının başlangıcı Bozkırlara dayanan Türklerde mimari, hayatları ile paralel olarak
bozkırlarda başlamıştır. İlk olarak hayvanların korunması amacı ile yaylak ve kışlıklarda
yapılan geçici tesisler, zamanla sabit tesislere dönmüştür. Hayat şartları gereği yerleşik
yaşamaya başlayan Türk insanı, şehirler kurmuş, buralarda mimari hayatın ilk
kıpırdanmalarını başlatmıştır. Zamanla etraftan gelebilecek saldırılara karşı korunma amacı
ile şehirlerin etrafının surlar ile çevrilmesi gündeme gelmiş ve bu yöndeki uygulamalar
sonucu âdet halini almıştır. İslâmiyet’in kabulünden sonra Türklerin tüm yaşamlarında olduğu
gibi meslek hayatlarında da İslâm’a paralel yenilikler olmuştur.

İslâmiyet’in kabulünden sonra şehirleşmenin daha da yayılması ile mimari de gelişmeye
başlamıştır. Türk insanı için en çok önemsenen yapılar ibâdethaneler (cami ve mescitler)
olmuştur. Türkler Gök-Türklerden beri zaten türbe yapımında çok tecrübeliydiler. Türbe
inşaatından cami ve mescit yapımına kolayca geçiş yapan Türk mimarisi bu konuda da en
güzel örnekleri dünya mimarisine kazandırmıştır. Kubbeli camilerin ilk örnekleri Gazneliler
dönemine aittir. Selçuklular döneminde de daha da gelişerek mükemmel hale getirilmiştir.
Cami mimarisi tip olarak eskiden yapılan türbelerin mimarilerine benzemektedir.
Mimari bakımdan diğer önemli eserler medreselerdir. Bilimsel açıdan ilk örnek olan
Nizamiye Medresesi iken Selçuklular devri medrese mimarisi bakımından mükemmel
örneklerin verildiği dönem olmuştur. Karahanlılardan başlayarak Selçuklulara kadar ve
sonrasında ticari yol güzergahlarının güvenliğine çok önem verilmiştir. Bu amaçla belirli
mesafelere konaklama amaçlı kervansaraylar da yapılmıştır. Kervansaraylar bünyesinde
birkaç unsuru toplayan kolektif yapılardır. Şifahane yapımı, halıcık sanatı, heykel ve resim
sanatı da Türklerin ilgilendikleri diğer sanat dallarıdır.

İslâm kültürünün etkisinde şekillenen Türk mimarisi, yüzyıllarca ayakta kalacak olan eserlere
sabrını ve sanatını katan mimarlar tarafından en yüksek seviyeye ulaşmıştır. Türk İslâm
mimarisinin en güzel örnekleri olan camilerin ve külliyelerin inşaatına bakıldığında, cami
kubbesinin tanrıya ulaşmak için gösterilen çabayı temsil etmesinin yanında eski Türklerde
olduğu gibi Tüm Müslümanları altında toplayan bir koruyucu olarak karşımıza çıkar.

Eski Müslüman Türk insanı taşı âdeta pamuk gibi istediği şekle sokmayı başarmış, ruhundaki
temayülleri taşa ustaca aksettirmiştir. Cumhuriyet dönemi mimarlığının temel özelliği
geçmişten kopmamak, gelenekleri sürdürmek ve çağdaşlaşma doğrultusunda dünyaya ayak
uyduracak bir sentezi oluşturmaktır.

Kitap devam ediyor…