Continued from:

Müslüman Türklerde ise bu konuda dinin getirdiği tavsiyelerin de etkisi ile çok çeşitli
örnekler görülmüştür. Gazneliler, Büyük Selçuklular, Anadolu Selçukluları ve Osmanlılarda
vakıflar kadıya bağlı resmi bir kurum halindedir.

Sosyal yardımlaşma ve dayanışmayı sağlayan kurumlardan biri de imaretlerdir. Selçuklu
döneminde başlamakla birlikte Osmanlı döneminde gelişen ve yaygınlaşan aşevi, şifahane, ve
benzeri kurumlar, günümüzde aynı işlevi gören kurumların temeli olmuştur. İmaret;
yoksullara ve öğrencilere yemek verilen aş evleri, camii, medrese, hastane, misafirhane,
mektep, kütüphane, çeşme, hamam ve benzeri hayır kurumlarının tümünün ortak adı
olmuştur. Aynı zamanda imaretler faaliyetleri vasıtasıyla, devletin sosyal görevlerini yerine
getirebileceği araçlardan birisi idi.43

Ekonomik bakımdan insanlar arasında çok büyük farklar olmamasına rağmen, piyasanın
dengede kalmasına çok önem verilmiş, fiyatlar daima kontrol altında tutulmuştur. Karada
eşkiyanın veya komşu devletlerden birinin, denizlerde de korsanların hücumlarına uğrayan
tüccarların zararları hazineden karşılanıyordu. Bu uygulama bir çeşit devlet sigortası halini
almıştır. İslâmiyet’le çatışmayan eski Türk devlet töreleri Selçuklularda ve Osmanlı
Devletinde devam etmiştir. “ikindi vakti nevbet ururlar kim gelip yemek yiyeler” sözü pek
çok tarih kitabında geçen kayıtlardan biridir. Bu ifade Oğuz töresinin hala yaşadığını
göstermektedir. Daha kuruluş döneminde düşkünlere yardım devlet politikası haline
getirilmiştir. Zamanla yardım müesseseleri öylesine çeşitlenmiş ve gelişmiştir ki terkedilmiş
çocukları topluma yararlı hale getirmek, yolculara yardımcı olmak, kimsesizlerin cenazelerini
kaldırmak, hatta efendilerinden korkan hizmetçilerin kırdıkları çanak, çömlek ve diğer
eşyaların tazmini için bile vakıflar kurulmuştur. İnsana verilen değerden dolayı, cemiyette
düşünülmeyen hiç kimse olmadığı gibi hayvanlar bile unutulmamıştır.

Devlet bünyesinde yaşayan yabancı tebanın hakları hassasiyetle kurulmuş özellikle yöneticiler
bu konuda çok dikkatli davranmışlardır. Onların haklarının korunması için de vakıfların
kurulduğu görülmüştür. Devlet hizmetinden faydalanmak için din, millîyet ayrılıklarının asla
önemi yoktur. Zaten farklı muameleye İslâmiyet izin vermediğinden Selçuklular ve
Osmanlılar’da Müslüman gayrimüslim ayrımı yapılmamıştır.

Baştan bu yana sayıla gelen bu özellikler eski Türklerden bu yana hemen hemen tüm Türk
devletlerinde görülmüştür. Devletin sosyal görevlerini yerine getirmesine yardımcı olan resmi
ve özel kurumlar farklı isimlerle de olsa aynı görevi yerine getiren birer unsur olarak Türk

Dip Notlar:

43 Şerafettin Turan, Türk Kültür Tarihi , Bilgi Yay., İstanbul 1994, s. 311.

Kitap devam ediyor…