Continued from:

Bozkır Türk topluluğunun siyasi teşkilâtlanmasının gelişiminde şöyle bir sıra gözlenmektedir:
İlk siyasi birlik sayılan boyun bünyesi sağlamlaşıp, askeri gücünü artırıp, arazi ve mülkü
çoğaldıkça, boyun sosyal ve ekonomik statüsünün korunması amacıyla boy beyinin ailesi
sülale vasfını kazanmakta ve yönetimde istikrara kavuşulmaktadır. Seçime, çok lüzumlu
hallerde başvurulmaktadır. Boyların birleşmesinden oluşan budunlarda beylik hakları ve
yetkileri budun lehine kısıtlandığı görülür. Ama İl’in (devletin) tam olarak oluştuğu
söylenemez. İl’in siyasi yapılanması ise biraz daha farklıdır. Devlette toplumsal velayet
oluşuyor, yani beylerin ve hanların bazı yetkileri hakana geçiyor, böylece devletin ülke
çapında asker toplama, orduyu sevk ve idare etme, kumandan tayin etme hakları hükümdara
geçmektedir. Yargı yetkisi gerektiğinde törede tüm memleketi kapsayacak şekilde değişiklik
ve yenilikler yapma, ilin idari, mali ve kültürel işlerini düzenleme hakkı hükümdar aracılığı
ile meclislere devredilmektedir.

Eski Türklerde devletin başında hakan ya da kağan bulunurdu. Hakan devleti yönetme
yetkisini tanrıdan almıştır. Tanrı kendisine bu yetkiyi en iyi şekilde kullanması, halkı en iyi
şekilde yönetmesi şartıyla vermiştir. Eğer hakan bu görevi layıkıyla yerine getiremezse, bu
yetkinin hakanın elinden alınacağına inanılırdı. Ayrıca Türkler yer değiştirme zorunluluğunun
bir gereği olarak düşünce ve görüş ufuklarını genişletmişlerdir. Bu yetenek dünya yüzünde
çok geniş alanlara yayılmalarını etkilemiştir. Dünyanın değişik yerlerine dağılan Türkler çoğu
kez azınlıkta olmalarına rağmen hükmedenler olabilmişlerdir.

Hükmetme meziyeti, tutsaklıktan nefret eden Türk insanının özgürlüğe olan tutkusunun doğal
bir sonucu olarak kabul edilebilir.15 Hükmetme yetkisini tanrıdan alan Türkler, kendilerini
tüm dünyanın hakimi olarak görmüşler ve bu yolda çaba harcamışlardır. Türklerin kurmuş
olduğu ilk ve en büyük devletlerden biri olan Göktürkler’den beri tüm hakanlar cihana hakim
olmaya çalışmışlardır. Bu fikir destan ve efsanelerde yer almış olup, kitabelere de yansımıştır.
Hatta bunu ilk başaranlardan biri Oğuz Han’dır. Oğuz Han altı oğlu ile birlikte dünyayı
fethedip cihangir olunca, büyük bir kurultay düzenlemiş ve çok çalıştığını, dünyayı
fethettiğini böylece tanrıya karşı borcunu ödediğini belirtmiştir.16

Dip Notlar:

15 Muzaffer Erendil, “Türklerin Millî Meziyetleri”, Türk Kültür Ve Medeniyeti (Makaleler), C. 1, Atatürk Üniversitesi Kültür ve Med. Arş. Ens., Ankara 1976, s. 277.
16 Osman Turan, Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi Tarihi, C. 1, Boğaziçi Yay., İst. 1998, s. 79.

Kitap devam ediyor…