Continued from:

Böylece “sevk ve idarenin” öğrenilmesi yoluyla bozkır insanı hem bambaşka bir dünya
görüşü kazanmış hem de günlük hayatta yoğun olarak yaşadığı emretme ve hakim olma
özelliğini muhafaza edebilmiştir. Türklerin hayat tarzını da özetleyen, bozkır hayatının
bahsedilen bu etkileri toplumsal, ekonomik ve hukuki açılardan “medeniyetin” doğmasında da
esas kabul edilen “sosyal organizasyonun” temelidir.

Aile yapısının toplum düzeni ile yakın ilişkisi vardır. Aile içi ilişkilerin şekli çoğu kez
devletin oluşumuna ve işleyişine yansımaktadır. Örneğin, hayatın zorluklarına karşı mücadele
gücünden yoksun çocukları korumak, ailenin en önemli görevi ve amacıdır. Bu görev zamanla
Türk devletinin de özelliği olmuş ve devlet hemen her dönemde “baba” olarak anılmıştır. Gök
kubbe ile çadır özleştirilmiş, gök kubbe devletin, çadır da ailenin örtüsü olarak kabul
edilmiştir.

Toplumda huzur içinde yaşayabilmek için insanların karşılıklı saygı için de olmaları
gerekmektedir. Bu saygı ortamının sağlanabilmesi için de toplumda herkesin kabul edip
uyduğu bir “hukuk” oluşumunun gereklliği söz konusudur. Devamlı olarak göç etmek
zorunda oldukları için sıkı disiplin, düzenli bir sisteme sahip olmak ve ne zaman
karşılaşılacağı bilinmeyen düşmana karşı daima hazırlıklı olmak durumunda kalmışlardır. İşte
bu düşünce sistemi “devlet ve yönetim” fikirlerinin temelini oluşturmuştur.
Bozkırda bu şartlar altında şekillenen yönetim tarzı zamanla siyasi birliğe dönüşmüş ve devlet
kurmaya kadar ilerlemiştir.

Türkler hayatlarının çok önemli bir unsuru olan ata kutluluk derecesinde bir değer verilmiştir.
Bozkır kültürü Türkleri diğer milletlerden çok farklı bir dünya görüşü ve yaşayış tarzına
götürmüştür. Büyük maharet isteyen at terbiyesi ile, otlaklar etrafında ve su başlarında
meydana gelen mücadeleler yüzünden metanet ve savaşçılık kabiliyeti kazanan bozkır insanı,
aynı zamanda huzur içinde bir arada yaşayabilmek için insanların karşılıklı saygı hissi ile
donanması gerektiğini öğrenmiş ve insan kitlelerini sürekli olarak barış halinde tutabilmek
için toplulukta herkes tarafından riayet edilen bir hukuk düşüncesine ulaşmıştır. Bu ise,
“devlet” fikrinin doğuşudur. İşte savaşçılığına ve hukuk fikrine ek olarak yine at sayesinde
sağladığı sürat kavramı ve maddi araç olarak sahip olduğu demir vasıtası ile Türkler
kendilerine bağladıkları insanları idare etmek üzere yeryüzünde ilk siyasi kadroları
oluşturmuş millet olmuştur.

Dip Notlar:

Kitap devam ediyor…