Continued from:

Türklerin çok sıkı bir şekilde bağlandığı istiklal kavramı bozkır hayatının temelidir. Bu temel
fikir bazı eserlerde de dile getirilmiştir. Asya Hunlarında, Hun devlet meclisinde, “İstiklale
karşı hayranlık duymak ve tabiiyeti yüz kızartıcı saymak bizim geleneğimizdir. Atalarımızdan
toprakla birlikte devraldığımız devletimizi (istiklalimizi), Çin ile uzlaşmak pahasına feda
edemeyiz. Mücadele edecek savaşçılarımız varken devletimizi korumalıyız” şeklinde yapılan
konuşma Çin yıllıklarına da konu olmuştur.

Eski Türkçe’de belli bir boyun ya da bir topluluğun istiklali, “oksızlık” kavramıyla
anlatılmıştır. Orhun Abidelerinde de bağımsız devlet “kağanlık” olarak belirtilmiştir. Fetret
devri sırasında halkın yakınmaları da bunu doğrulamaktadır. “İli olan bir budun idim, şimdi
ilim nerede? Kağanlık bodun idim hani kağanım?” İstiklalden mahrum kalınca, bey olmaya
layık oğlun kul, hatun olmaya layık kızın cariye olmasından yakınan Bilge Kağan ise, Türk
devletinin ve istiklalinin devamına olan inancını şöyle ifade etmiştir. “Yukarıda gök
çökmedikçe, aşağıda yer delinmedikçe Türk budununun İl’ini, töresini kim bozabilir ?”

1.3.3. Türk Siyasal Kültüründe Devlet Doktrini

Temelleri bozkır hayatı içinde atılan Türk siyasi hayatı, gün geçtikçe daha da gelişmiş ve
bünyesine yeni oluşumları katarak yayılmıştır. Zamanla, yaşanılan hayatın siyasallaşması ve
teşkilatlanmanın sağlamlaşması devletin oluşumunu beraberinde getirmiştir.

Devletin olu şmasında ve gelişmesinde, Bozkır insanının kültür yapısı, bu yapı içinde
şekillenen sosyal yapı, ayrıca tüm hayatı etkileyen hatta düzenleyen Türk töresi büyük etkiye
sahiptir.

Devlet kurumunun sağ lıklı olarak varlığını devam ettirebilmesi, görevlerini tam yapabilmesi
ve bünyesindeki insanların mutluluğunun sağlanması için, uygulamada bir takım ilke ve
kurallara bağlıdır. Bu ilke ve kurallar o toplumun devlet anlayışından ve siyasi karakterinden
doğar.

Kitap devam ediyor…